TÜRKİYE’YE KRİZ GELMEYECEKMİŞ
Geçen hafta dünyada ve Türkiye’de ekonomi patronlarının açıklamalarını analiz ettiğimizde durumun pek içi açıcı olmadığını görüyoruz.

Geçen hafta dünyada ve Türkiye’de ekonomi patronlarının açıklamalarını analiz ettiğimizde durumun pek içi açıcı olmadığını görüyoruz. Ancak Türkiye’de yapılan tespitlere göre Türkiye’ye krizin gelmesi söz konusu değil.
Ali Babacan şu açıklamayı yaptı.
“Küresel konjonktüre bakıldığında sıra dışı dönemden geçiyoruz, dünya daha önce görülmemiş türden ekonomik ve finansal sorunlarla karşı karşıya. Yani bu dünyada yaşadığımız hele hele yanı başımızdaki Avrupa’da yaşananlar, daha önce belli bir tarih diliminde yaşanmış sonuçları da ‘şöyle olmuş’ diyerek mukayese edebileceğimiz gelişmeler değil. Bu, neredeyse ilk örneği diyebileceğimiz türden gelişmelerdir.”
Babacan sorunun çözümünde şu tespiti yapıyor: “Yangın var, yangını söndürelim; karar alınamadığı zaman bu adımlar atılamadığı zaman problemler büyüyerek tekrar tekrar önünüze geliyor, karşınıza çıkıyor. Bir yangın küçükken bir kova su ile söndürebilirsiniz. Bir kova su ufak bir yangını söndürmeye yeter ama 1 saat beklerseniz, 3 saat beklerseniz, 1 gün beklerseniz o yangın bütün binayı sarar. Arkadan yüzlerce ton su getirseniz, havadan su boşaltsanız, 10 tane itfaiye aracını boşaltsanız o yangını söndürmeye kâfi gelmeyebilir.”
Bu açıklamaya baktığımızda dünyadaki gelişmelerin vahim bir hal aldığını, Türkiye için sıkıntılı günler olacağını düşünüyorsunuz, değil mi? Ama MALİye Bakanı Mehmet Şimşek ise ilginç ve iddialı bir tespit yapıyor.
“Şu anda ABD ve Avrupa’da sorun yaşanıyorsa, Türkiye gibi bir ülkeyi örnek almamalarından kaynaklanıyor.”
Bu açıklama ile Türkiye’nin küresel ekonomide bir belirleyici güç olduğunu anlıyoruz ve ferahlıyoruz.
Bakan Türkiye’ye olası etkiler için de şunu söylüyor: “Türkiye’nin temellerinin sağlam olduğunu, kalıcı bir tahribatın yaşanmayacağını, krize karşı büyük dayanıklılık göstereceğini” ve alınan tedbirlerin “içerdeki ateşi söndürmeye yönelik” olmadığını vurguladı.
Bu açıklamalar MALİye Bakanı ile Ali Babacan’ın tespitinde önemli farklılıkların olduğunu gösteriyor.
Dünya Bankası Başkanı Zoellick, içinde bulunulan dönemi “Farklı bir fırtınanın erken aşamalarından biri” olarak nitelendirip 2008’de insanların daha az borçlu, piyasaların ise daha az duyarlı olduğunu ve Avrupa borç sorununun, geçen hafta kredi derecelenmesi düşürülen ABD’nin orta ve uzun vadedeki ekonomik sorunlarından çok daha kaygı verici olduğunu söyledi. Bu durumda bizim MALİye Bakanımız Zoellick’ten daha iyimser ve Türkiye’nin bu tehlikelerden uzak kalacağını düşünüyor.
Ali Babacan cari açığı tehlikeli sınırda görüyor. MALİye Bakanı cari açığı bir kırılganlık olarak nitelendiriyor.
Başbakan “Lüks harcama yapmayın”, Ali Babacan “Geliriniz 2.000 TL ise 3.000 TL kredi kartı borcunuz olmasın” diyerek yıllardır bu konuya hassasiyetle yaklaşan iktisatçıların uyarısını yapmaya başladılar. İlginç bir durum.
Ekonomi Bakanı Türkiye’nin geleceğin Detroit’i olacağını şevkle Güney Korelilere anlatırken “Türkiye’de 140 kişiye bir araç düşmektedir. Sizleri Türkiye’ye daha fazla yatırım yapmaya davet ediyorum” diyerek bir gün arabaların trafikte hareket edemeyeceği(!) bir ülke olacağımızın altını çizdi.
Peki Türkiye’de son açıklanan rakamlar ne durumda?
– Döviz kısa bir sürede yüzde 17 değer kaybetti (devalüasyon oldu).
– Cari açık 2010 ilk altı aylık döneminde 20.2 milyar dolar iken 2011 ilkyarısında 45 milyar dolara ulaştı. Artış yüzde 123.
– 2011 yılı cari açığının 70 milyar doları geçeceği tahmin ediliyor.
– 2011 büyümesinin ancak yüzde 4.5 olabileceği öngörülüyor.
– Nüfusun yüzde 17’si yoksulluk sınırında, işsizlik oranı yüzde 10 (nispi düşüşe seviniyoruz).
Nüfusumuzun yaşam koşullarını TÜİK açıkladı:
Kurumsal olmayan nüfusun;
• Yüzde 60.8’i kendilerine ait konutta oturmaktadır.
• Yüzde 42.2’sinin konutunda “sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi vb.” sorunlar söz konusudur.
• Yüzde 42.9’unun oturduğu konutta “izolasyondan dolayı ısınma sorunu” yaşanmaktadır.
• Yüzde 59.3’ünün hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları dışında) bulunmakta, bu borç ödemeleri, yüzde 29.3’ünün hanesine çok yük getirmektedir.
• Yüzde 87.4’ü “evden uzakta bir haftalık tatili”, yüzde 62.5’i “beklenmedik harcamalarını” ve yüzde 82.1’i “yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını” ekonomik nedenlerle karşılayamamaktadır.
Türkiye bir krizde mi, kriz gelir mi gelmez mi? Veriler bizden, cevaplar sizden…