‘TÜRKİYE’NİN ÜRETEN BİR ÜLKE OLMASINI İSTİYORUZ’
Türkiye´nin sadece tüketen değil, üreten ve tüm dünyaya kendi ürettiklerini satan bir ülke olmasını istiyoruz.
Türkiye işçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Genel Başkanı Ergün Atalay, Türkiye’nin sadece tüketen değil, üreten ve tüm dünyaya kendi ürettiklerini satan bir ülke olmasını istediklerini ifade eden Atalay, Türk işçisinin bunun için yıllardır emek verdiğini söyledi. Atalay, "Türk-İş, üyesi olsun olmasın, sadece işçilerin değil aynı zamanda tüm çalışanlarla, emekli dul, yetim ve diğer dar ve sabit gelirlilerin sorunlarını çözme çabasını her zaman ortaya koymuştur. Mağdurun ve yoksulun yanında yer almış, hakkı ve adaleti savunmuştur" dedi.
Atalay, AA’ya yaptığı açıklamada, konfederasyonlarının tüm baskı ve engellemelere rağmen 31 Temmuz 1952’de Türk işçisinin hak ve çıkarını korumak için kurulduğunu anımsattı. Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonu olarak, 68’inci kuruluş yıl dönümlerini kutlamanın gururunu yaşadıklarım ifade eden Atalay, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle yeni yaşlarını buruk bir şekilde kutlamak zorunda kaldıklarını belirtti.
‘TÜM ÇALIŞANLARIN GÜVENCESİYİZ’
Konfederasyonlarının, kurulduğu günden bu yana ülkenin refah ve birliğinin korunmasını temel alarak işçilerin hak ve özgürlüklerini koruma ve geliştirme mücadelesini her şartta sürdürdüğünü vurgulayan Atalay, "Türk-İş, ülkemizin tabandan örgütlenerek büyüyen ilk ve tek işçi üst örgütüdür. 1952’de 10 federasyon ve işçi sendikaları birliğinin bir araya gelmesiyle kurulan konfederasyonumuz, bugün 34 üye sendika ve 1 milyonu aşkın üyesiyle bütün iş kollarında ve ülkenin dört bir yanında temsil edilmektedir" diye konuştu.
Türk-İş’in sadece işçilerin değil tüm çalışanların umudu ve güvencesi olduğunu ifade eden Atalay, şunları söyledi: "Kovid-19 salgın koşullarında işlerini kaybeden, geçim sıkıntısına düşen çalışanların ve ailelerinin durumunu iyileştirmek için girişimlerimiz devam etmektedir. Başta çalışanlar olmak üzere, iktisadi bakımda zayıf kesimlerin hak ve çıkarlarının korunup, geliştirilmesi ancak demokratik rejim içinde mümkündür. Bu bilinçle Türk-İş, her zaman askeri darbelere karşı olmuş, özgürlükçü ve katılımcı demokrasinin korunup, tüm kurum ve kurallarıyla ülkede yerleşmesine destek olmuştur."
‘ADİL BİR SİSTEM KURULMALI’
Türk-İş’in bugünkü düzeyine gelinceye kadar yıllar boyunca yılmaz bir mücadele yürüttüğünü vurgulayan Atalay, "Ekmek, barış ve özgürlük mücadelesinde 68 yılı gururla geride bırakan konfederasyonumuz bundan sonraki yıllarda da örgütlenmenin önündeki tüm engellerin kaldırılması ve işçilerin insan onuruna yaraşır şartlarda çalışabilmesi için sendikalarımızla yürüttüğü onurlu mücadelesini sürdürecektir" dedi. Çalışma hayatındaki sorunlarla mücadelenin yanında sürdürülebilir bir çevre, sağlıklı gıda ve eğitimli toplum gibi alanlarda da çalışmalar yürüttüklerini belirten Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türk-İş, çocuklarımızın sağlıklı bir çevre, sağlıklı bir toplum içinde yetişmesi için gerekli şartların sağlanmasına çaba göstermiş ve eğitime öncelik verilmesi gerektiğinin her zaman bilincinde olmuştur. Sağlıklı yetişen genç kuşakların çalışma hayatına girdiğinde insan onuruna yakışır işlerde çalışabilmesini temin etmek, öncelikli hedeflerimizdendir. Sonraki kuşaklara gururla miras bırakabileceğimiz bir ülke olabilmek yolunda, sosyal devlet ilkeleri ile demokrasi ve hak özgürlüklerinin sıkı bir savunucusu olmaya devam etmekteyiz. Ekonomik olarak yeterli, çevresel olarak sürdürülebilir ve sosyal açıdan adil olan yeni bir ekonomik sistem kurulması gerekmektedir, insan kaynaklı iklim değişikliğinin etkilerini yaşadığımız bu dönemde başlıca yaşam kaynağımız olan su kaynakları azalmakta, bunun neticesinde de temiz su kaynakları hızla tükenmektedir."