Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
10 Şubat 2012
TÜRKİYE’NİN SEVİLMEYENLERİ

Türkiyeli bir emekçiyim ben. Ekmeğimi taştan çıkarırken, bir yandan da o taşın altında kalmamak için uğraş veririm; çünkü iş güvenliğini sağlamada dünyanın sabıkalı ülkelerinden biridir burası. Her an bir göçük altında kalabilirim, patlayan bir binanın molozları üzerime yığılabilir ve soluduğum madde beni çok hasta edebilir.

TÜRKİYE’NİN SEVİLMEYENLERİ

Türkiyeli bir Kürt’üm ben. Doğduğumdan beri başım kederden kalkmadı. Dilimi konuşmamı yasak ettiler, Türkçe bilmeden girdiğim okuldan Kürtçe’yi unutarak çıktım. Köyümüzü boşalttılar, evimizi tarlamızı yaktılar, yetmedi dayak attılar. Düz ovada siyasete çağırdılar, tutup kolumuzdan hapse attılar. Deprem oldu, betonların altında kaldık, dönüp de bir bakmadılar. Bizi karda kışta tel maşa çadırların içinde bıraktılar. Madem depremde ölmediniz, ya yanarak ya donarak ölün o halde, dediler. Ekmeğinin peşinde yol arşınlayanların üzerine bomba yağdırdılar, bir özür bile dilemediler.

Türkiyeli bir Alevi’yim ben. İbadet yerim cemevi desem de bana camiyi gösterdiler. Alevi köylerine imam atadılar. İnancımı yok sayıp meydanlarda yuhalattılar. Sünni İslam’ı anlatan din derslerini zorunlu kıldılar. ‘Mum söndü’ deyip aşağıladılar. Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta olanlar yetmemiş gibi katledilenleri anmak için yürümek istediğimizde izin vermediler. Madımak Oteli ‘utanç müzesi’ olsun dememize rağmen, ‘bilim ve kültür merkezi’ yaptılar. Katliamda ölenlerin adlarını yazdıkları panoya, hiç utanmadan, iki katilin de adını koydular.

Türkiyeli bir Ermeni’yim ben. Burada doğdum, bu toprakların kokusuyla büyüdüm. Yine de hep Anadolulu olduğumu kanıtlamak zorunda bırakıldım. Kökenimi bana küfür gibi yaşattılar. Dinmeyen bir düşmanlığın nesnesi oldum. Bir acım var, dedim, dinlemek istemedikleri gibi bir de üzerine bağırdılar. Barıştan söz eden bir abimiz vardı, öldürülmesine seyirci kaldılar. Katille hatıra fotoğrafı çektiren polisi görmezden gelip, abimizin ölümünde ihmali olanları terfi ettirdiler. Bir gencimiz vardı askerde, öldürüldü. Ne yapalım kaza, olur böyle şeyler, dediler. Mezarlarımızı yıktılar, kiliselerimizi kapattılar.

Türkiyeli bir Hıristiyan’ım ben. Misyonersin, memleketin çocuklarını zehirleyeceksin, dediler peşime adam taktılar. Üç beş kişilik bir cemaati, yalanlarla, yüzlerce kilise eve yayılmış koca bir topluluk yaptılar. İslamiyet’e hakaret ettiğimi söylediler karakola çektiler. Gittiğim kilisenin papazı "tehdit ediliyorum, beni öldürecekler" dedi, umursamadılar. Bağıra çağıra gelen cinayetin üzeri sessiz sedasız kapatıldı. Bir kitapçımız vardı Malatya’da, cehaletleri kin ve nefretle beslenmiş bir grup ‘çocuk’, sadece Hıristiyan olduğu için içindeki 3 kişiyi katletti.

Türkiyeli bir sosyalistim ben. Düzenli olarak her on yılda bir, aralarda da çeşitli nedenlerle baskı ve işkence görürüm. Aklımı ve vicdanımı her zaman insandan yana kurar, devlet zulmüne karşı çıkarım. Din, vicdan ve düşünce özgürlüğünü savunur; bir kişiye yapılan haksızlığın toplumun geneline yapıldığını düşünürüm. Dünyadaki en büyük suçu ırkçılık, en büyük onursuzluğu da zalimden taraf olmak sayarım. Bir demokrasi savunucusu olarak her otoriter-totaliter yönetim tarafından baskı altına alınmak istenirim. Cezaevleri ikinci evim sayılır. Orada değilsem, öldürülen bir arkadaşımın cenazesi ya da anmasındayımdır.

Türkiyeli bir öğrenciyim ben. Ezberci eğitimin, sorgulayıcı aklımı uyuşturmayı amaçlayan hamlelerine karşı çıkarım. Sınavlarla söndürülmek istenen gençlik enerjimi, haksızlığa karşı mücadele etmek için kullanırım. YÖK’ün kaldırılmasını ister, parasız ve eşit eğitim hakkı için pankart açarım. Yeri gelir ayakkabı fırlatır, yeri gelir yumurta atarım. 1 Mayıs’ta emekçilerle yürür, puşi taktığı için aylardır hapis tutulan arkadaşıma destek için adliye kapılarında beklerim. Bugün beni genç kılan direnme gücümün yarın beni özgürleştireceğine inanırım. Bu arada da bol bol dayak yerim.

Türkiyeli bir emekçiyim ben. Ekmeğimi taştan çıkarırken, bir yandan da o taşın altında kalmamak için uğraş veririm; çünkü iş güvenliğini sağlamada dünyanın sabıkalı ülkelerinden biridir burası. Her an bir göçük altında kalabilirim, patlayan bir binanın molozları üzerime yığılabilir ve soluduğum madde beni çok hasta edebilir. Haklarım kırpıla kırpıla kuşa döndürüldüğü için kurum önünde çadır kurmaktan açlık grevine kadar çeşitli direnişlerde işim kadar uzmanım.

Türkiyeli bir çevreciyim ben. Doğayı yok etmenin peşindeki rantçı kafayla savaşırım. Toprağıma, suyuma sahip çıkarım. Buna karşılık üzerime iş makineleri sürülür ve coplanırım.

Türkiyeli bir eşcinselim ben. Askere alınmamak için cinsel kimliğimi ‘kanıtlayan’ fotoğraflar sunmamı isterler. Hakarete uğrar, hasta biri olarak tanımlanırım.
Türkiyeli bir kadınım ben. Erkek şiddetine karşı korumasızım. Sokak ortasında öldürülebilir, fotoğrafım da sürmanşete konulabilir.

Türkiyeli bir gazeteciğim ben. Gerçeklerin peşinde koşar, uyduruk iddianamelerle hapis tutulup susturulmak istenirim.

Türkiyeli bir sokak çocuğuyum ben. Yoksunum, yoksulum. Aile nedir ne işe yarar bilmem. Dışlanırım, görmezden gelinirim. İnsan sıcaklığı yerine tiner sıcaklığını bilirim. Dendiğine göre, o tiner bana sahip çıkmayan ‘büyükleri’ değil de, beni kötü biri yapıyormuş, son olarak bunu bilirim.

Merhaba. Bizler Türkiye’nin dün olduğu gibi bugün de sevilmeyenleriyiz. Geride kalanlarla Başbakan’a mutluluklar diler; ama bir yere de gitmediğimizi-gitmeyeceğimizi hatırlatmak isteriz. Selametle.
 

DİĞER HABERLER
COCA COLA İÇECEK’TE TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI
COCA COLA İÇECEK’TE TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI

Sendikamız ile Coca Cola İçecek arasında şubat ayında başlayan yeni dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlandı.

DOĞUM SONRASI ÜCRETSİZ İZİN ASKI HALİDİR
DOĞUM SONRASI ÜCRETSİZ İZİN ASKI HALİDİR

Ulusal Bayram ve Genel tatil ücretine hak kazanabilmek bakımından işçi ve işveren arasında iş sözleşmesi ve çalışma ilişkisinin mevcut olması gerekir.

ÜCRETLİ ÇALIŞAN SAYISI MART AYINDA AZALDI
ÜCRETLİ ÇALIŞAN SAYISI MART AYINDA AZALDI

Ücretli çalışan sayısı martta aylık bazda yüzde 0,1 azalırken yıllık bazda yüzde 2,6 arttı.

ESKİDEN İŞÇİLER NASILDI?
ESKİDEN İŞÇİLER NASILDI?

Benim işçilerle doğrudan ilişkim 1972 yılında başladı. “Eski işçi” dediğimde benim bildiklerim bu yılların işçileridir. Ancak tabii ki daha öncenin işçileri de, “iyice eski işçiler” de var.