TÜRKİYE’NİN GERÇEK İŞSİZLİK ORANI KAÇ? İŞSİZLİK ORANI NE KADAR HASSAS BİR DEĞİŞKEN?
Resmi işsizlik oranı karşılaştırması yapıldığında, Türkiye, AB ülkelerinin orta sıralarında görünüyor. Peki ya gerçek işsizlik karşılaştırması yapıldığında, ya da işgücüne katılım oranında bir düzeltme yapıldığında bu sıralama aynı şekilde duruyor mu?

İşsizlik oranı ne kadar hassas bir değişken?
Resmi işsizlik oranı karşılaştırması yapıldığında Türkiye, AB ülkelerinin ortalarında görünüyor. Peki ya "gerçek işsizlik" karşılaştırması yapıldığında? Ya da işgücüne katılım oranında bir düzeltme yapıldığında ne oluyor?
İşsizlik oranı gelişmiş ülkeler arasında bile önemli farklılıklar gösteriyor, işsizlik oranı ve süresinin yüksek oynaklığı, işsizlik sigortasının süresi ve miktarı, "çalışırken eğitim" programlarının yaygınlığı, toplu sözleşmelerin niteliği gibi faktörlerin önemine işaret ediyor. Türkiye’yi ilgilendiren konularsa bambaşka.
Eylül 2013’te işsizlik oranı %9,9 oldu. Eylül 2012 ile karşılaştırırsak artış 0,8 puanlık bir artış söz konusu. Mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı %10,2 ile son 27 ayın zirvesinde. Yine mevsimsellikten arındırılmış genç işsizlik oranı da %19,7 ile son 32 ayın en yüksek seviyesinde. " Gerçek" işsizlik oranıysa %16 civarında görünüyor.
GÖRECELİ OLARAK DURUM NE?
Grafikte AB ülkelerinin işsizlik oranları görülüyor. Ele alınan 28 ülke var ve Türkiye tam ortaya yerleştirilebilir. Fakat burada karşılaştınlan resmi işsizlik oranı. "Gerçek" oranı kullanırsak, hem krizde vurulan hem de işsizliği 20 yıldır hep yüksek seyreden ispanya ve krizden çok ağır etkilenen Yunanistan paranteze alınırsa, ilk 3’e oynadığımız açık! Burada bir noktaya daha dikkate çekmek lazım. Bizim işsizlik verilerimizdeki ayyuka çıkmış sorunun ötesinde ciddi bir konu da işgücüne katılma oranının seyri ve hesaplanması, işgücüne katılma oranı düşebilir ve mesela 2013’te ABD’de olduğu gibi işsizlik oranındaki düşüşün bir nedeni bu olabilir. Ama işgücüne katılma oranı yanlış ölçülüyor da olabilir. Bu durumda belli bir işsizlik oranını tutturabilmek için yaratılması gereken yeni iş sayısı dramatik şekilde artabiliyor.
İŞGÜCÜNE KATILIM ORANINI BELİRLEYEN FAKTÖRLER
işgücüne kaülma oranını belirleyen faktörlerse şunlar: (i) Çalışma çağındaki nüfusun yüksek oluşu katılımı artırır, (ii) kadınların işgücüne katılımının yüksek oluşu işgücüne katılımı artırır, (c) kriz sırasında iş aramaktan vazgeçenlerin kriz geçince iş aramaya başlaması katılımı artırır, (d) işsizlik sigortasının ve sosyal yardım programlarının yaygınlığı katılımı düşürür, işgücüne katılma oranı doğru ölçülürse ek kaülımın işgücü içinde gösterilmesi ve iş yaratılamadığı ölçüde işsiz olarak kaydedilmesi gerekir.
İŞGÜCÜNE KATILIM ORANINI DÜZELTİRSEK…
Grafiğimizi değiştiriyoruz ve işgücünün %10 oranında yanlış ölçüldüğünü, eksik hesaplandığını varsayıyoruz, istihdamı aynı tutarsak, limitte, işgücüne katılma oranı %51,3’ten %56,5’e çıkar, "düzeltilmemiş" işsizlik oranı %9,9’dan %18,2’ye, "gerçek" işsizlik oranıysa %23.1’e fırlar. Zamanla bu "limit" ilişki düzelir elbette çünkü yeni istihdam imkanı görmeseler işgücüne katılmazlar. Ama bu, açıklanan işsizlik oranının en ufak ölçüm hatasına, yani katılma oranına olan hassasiyetini gösteriyor. Katılma oranı türetilecek değil, bizzat açıklanacak bir değişkendir. Örneğin kadınlara "evde oturun" demek, ideolojik anlamı bir yana, diğer tüm unsurlar sabitken, işsizliği düşük gösterir.