Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ANADOLU ETAP
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ANADOLU ETAP
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
07 Haziran 2021
TÜRKİYE’DE SENDİKA ÜYELERİNİN SAYILARI 1948-2021

Türkiye’de sendika üyelerinin sayısına ilişkin verilerin özellikleri bilinmeden, ülkemizde sendikacılık hareketinin gücünü ve etkinliğini değerlendirebilmek ve sendikalaşma oranını belirleyebilmek mümkün değildir.

TÜRKİYE’DE SENDİKA ÜYELERİNİN SAYILARI 1948-2021

TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ

Örneğin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, 1980 yılında ülkemizdeki sendika üyelerinin sayısı 5,7 milyondu. Ancak aynı yıl sigortalı işçi sayısı 2,2 milyondu. İmzalanan toplu sözleşmeleri kapsamındaki işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısı 1979 yılında 314 bin, 1980 yılında 330 bindi.  Bu dönemde sonuçlandırılamayan toplu sözleşmeler de vardı. Yüksek Hakem Kurulu’nun sonuçlandırdığı toplu iş sözleşmelerinin kapsamındaki işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısı 1982 yılında 1.170.000 ve 1983 yılında 261.000 idi. Bu iki yılın verilerinin toplanmasıyla, toplu sözleşme kapsamındaki işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısının 1980 yılında da 1,5 milyon dolaylarında olduğu söylenebilir.

Bu durumda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 1980 yılına ilişkin 5,7 milyonluk sendika üyesi iddiası tümüyle gerçekdışıdır; gerçek sendika üyesi sayısı yaklaşık 1,5 milyondur.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın toplu iş sözleşmelerine ilişkin istatistiklerinde işyerinde çalışan toplam işçi sayısı verilmektedir. İşyerlerindeki beyaz yakalı işçiler genellikle toplu iş sözleşmesinde kapsam dışıdır ve sendikaya üye olmazlar. Ayrıca bazı işçiler de sendika üyesi olmadan, taraf sendikaya dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yararlanmaktadır. Bunlar da dikkate alındığında, toplu iş sözleşmesi imzalanan işyerlerinde aidat ödeyen sendika üyesi sayısı 1,5 milyonun da altındaydı. 1984 yılı Ocak ayı istatistiklerine göre, işçi sendikalarının üye sayısı 1.247.744 idi.

Türkiye’deki mevzuatı ve uygulamayı bilmeyen bir araştırmacı, kolaylıkla, 12 Eylül 1980 Darbesi sonrasında sendikalı işçi sayısının 5,7 milyondan 1,2 milyona indiği gibi bir sonuca varabilir.

Benzer bir sorun 2009 yılında da yaşandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, 2009 yılı Temmuz ayında sendika üyelerinin toplam sayısı 3.232.679 idi. Bakanlığın 2013 Ocak istatistiklerine göreyse sendikaların toplam üye sayısı 1.001.671 olmuştu.

Türkiye’deki mevzuatı ve uygulamayı bilmeyerek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gibi önemli bir resmi kurumun yayımladığı sendika üyesi istatistiklerine bakarak, 2009 Temmuz ile 2013 Ocak arasında sendika üye sayısının üçte birin altına düşmesinin nedenlerini soruşturacak araştırmacı olabilir.

Türkiye’de sendikaların üye sayısı değerlendirilirken üç ayrı durum dikkate alınmalıdır.

Sendikaların işlevli üye sayısı, bir işyerinde çalışmakta olan ve sendikaya aidat ödeyen sendika üyelerinin sayısıdır.

Sendika üyesiyken işten ayrılan ve ancak aynı işkolunda bir başka işyerine girip, sendikaya aidat ödemeyen ve sendikal çalışmalara katılmayan kişilerin sendika üyeliği de devam eder.

Sendika üyesiyken işten ayrılıp bir yıl süreyle işsiz kalan, emekli olan veya ölen kişilerin sendika üyeliği de devam eder ve bu kişiler de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yayınladığı sendika üye istatistiklerinde gözükür.

Bu raporun amacı, resmi kayıtlara göre Türkiye’de işçi sendikalarının üye sayılarına ilişkin verileri ve bunların özelliklerini değerlendirmektir.  Kamu çalışanları sendikalarının üyeleri hakkında 1965-1971 dönemine ilişkin güvenilir ayrıntılı veri yoktur. Kamu çalışanları sendikalarının 1990-2001 dönemine ilişkin üye sayısı iddiaları tartışmalıdır ve pek inandırıcı değildir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2002 yılından itibaren yayınladığı istatistikler ise, işyerlerinde ilgili sendikaların mutabakatı temelinde belirlendiğinden, güvenilir ve doğrudur.

5018 SAYILI KANUN DÖNEMİ

Cumhuriyet döneminde işçi sendikalarının faaliyetlerini düzenleyen ilk yasa, 20 Şubat 1947 gün ve 5018 sayılı İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkında Kanundur. Bu yasaya göre (M.3) “Türlü işlerde çalışan işçiler bu işlere ait sendikalardan birine veya birkaçına üye olabilirler.”

Bu yasada sendikaların üye sayılarını Çalışma Bakanlığı’na bildirmeleriyle ilgili bir yükümlülük yer almıyordu. Ancak 1946 yılında kabul edilen Çalışma Bakanlığı’nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda, Bakanlığın görevleri arasında “çalışma hayatı ile ilgili istatistik malumatı derlemek” ve “çalışma konusu ile ilgili yayınlar yapmak” da vardı. Bakanlık, kendisine verilen bu görev uyarınca, sendikaların üye sayılarına ilişkin veri derledi ve yayınladı.

1946 yılında Cemiyetler Kanununda “sınıf esasına dayalı cemiyet kurma” yasağının kalkmasının ardından kurulan sendikaların önemli bir bölümü 16 Aralık 1946 tarihinde İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından kapatıldı. Kapatılan sendikaların üye sayısına ilişkin güvenilir veri yoktur.

Sendikaların üye sayısına ilişkin veriler, 5018 sayılı Kanunun kabulünden sonra, 1948 yılından itibaren yayınlandı.

1948-1961 döneminde sendikaların üye sayılarını yüksek göstermelerinin kendilerine getireceği bir yarar yoktu. Zaten sendikalar üye kaydetmekte ve hele aidat toplamakta büyük zorluk yaşıyorlardı. Bu döneme ilişkin sendika üye sayılarının üç aşağı beş yukarı gerçek durumu yansıttığı düşünülebilir. Sendika üye sayıları ile sigortalı işçi sayısını karşılaştırmak yararlıdır.

İşçi Sigortaları Kurumu kapsamındaki sigortalı işçilerin sayısının belirlenmesinde de 1950 öncesinde sorun vardır. Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası 1950 yılında başladığından, daha önceki iki yıla ilişkin sigortalı işçi verisi yoktur.

Bakanlık kaynaklarına göre, 1948 yılında 52 bin olan sendika üyesi sayısı 1961 yılında 299 bine ulaşmıştı. Ancak sendika üyesi sayısıyla sigortalı işçi sayısı karşılaştırılırken, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasının kapsamının zaman içinde genişletildiği ve bazı işyerlerindeki işçilerin sigorta kapsamında olmadığı da bilinmelidir.

Sigortalı İşçi ve Sendika Üyesi Sayıları

1948-1964 sendika üye sayıları: Prof.Dr.Cahit Talas, Dr.Sait Dilik, Alpaslan Işıklı, Türkiye’de Sendikacılık Hareketi ve Toplu Sözleşme (İktisadi Yönleri ile), A.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Enstitüsü Yay., Ankara, 1965, s.56.

1950-1962 sigortalı işçi sayıları : Doç.Dr.Sait Dilik, Türkiye’de Sosyal Sigortalar, İktisadi Açıdan Bir Tahlil Denemesi, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yay.No.99, Ankara, 1972, s.78

274 SAYILI KANUN DÖNEMİ

15 Temmuz 1963 gün ve 274 sayılı Sendikalar Kanunu 24 Temmuz 1963 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu yasaya göre, sendika üyeliği ve üyelikten ayrılma şu şekilde düzenlenmişti:

“(M.2) Bu kanun bakımından işçi sayılan kimseler, işçi sendikası kurmak ve işçi sendikalarına üye olmak hakkına sahiptirler.”

“(M.5) Bu kanuna göre kurulan mesleki teşekküllere üye olmak ihtiyaridir. Üye olmak yazılı müracaata bağlıdır.”

“(M.6) Her üye, istediği zaman, üyesi bulunduğu mesleki teşekkülden çekilebilir. Çekilme yazı ile olur.”

 274 sayılı Kanunun ilk biçiminde, sendikaların üye sayılarını Çalışma Bakanlığı’na bildirmesine ilişkin bir yükümlülük getirilmemişti.

1962-1969 döneminde sendikaların üye sayısı, toplu iş sözleşmelerinin giderek yaygınlaşmasıyla birlikte, 308 binden 1 milyon 194 bine yükseldi. Bu dönemde bir işçinin aynı anda birden fazla sendikaya üye olabilmesi sendikaların üye sayısında bir şişkinlik yaratıyordu. 1967 yılında DİSK’in kuruluşu da hem örgütlenme eğilimini güçlendirdi, hem de sendikalar arasındaki rekabeti artırdı ve üye sayılarının bir parça şişirilmesine yol açtı. 1970 yılında ise, aşağıda ele alınacağı gibi, Çalışma Bakanlığı verilerine göre, sendika üyeliğinde büyük bir artış gerçekleşti.

Sigortalı İşçi, Sendika Üyesi ve Bağıtlanan Toplu İş Sözleşmeleri Kapsamındaki İşyerlerinde Çalışan Toplam İşçi Sayıları

1970 yılında 15-16 Haziran eylemlerine yol açan gelişme, 274 sayılı Sendikalar Kanunu ve 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununda yapılmak istenen değişikliklerdi. 274 sayılı Kanunda öngörülen değişiklik yapıldı. 275 sayılı Kanunda öngörülen değişiklik tasarısı ise yasalaşmadı.

29 Temmuz 1970 gün ve 1317 sayılı Kanun (Resmi Gazete 12.8.1970) ile 274 sayılı Sendikalar Kanununda önemli değişiklikler yapıldı. Böylece 274 sayılı Kanunun ilgili maddeleri aşağıdaki biçimi aldı:

“(M.5) Bu kanuna göre kurulan mesleki teşekküllere üye olmak ihtiyaridir. Üyelik üye kayıt fişinin veya kayıt defterinin imzalanması ve mesleki teşekkülün yetkili organının kabulü ile kazanılır.”

“(M.6) Her üye, istediği zaman, üyesi bulunduğu mesleki teşekkülden çekilebilir. Çekilme noter huzurunda münferiden kimliğin tespiti ve istifa edecek kişinin imzasının tasdikiyle olur. Teşekkülden ayrılan veya çıkarılan üyenin ayrılış veya çıkarılış tarihi üye kayıt fişlerine veya defterine kaydedilir.”

Üyelikten çekilmede noter koşulunun getirilmesiyle birlikte sendika değiştirmek zorlaştırıldı.

1317 sayılı Kanunla bir sendikanın Türkiye çapında faaliyet gösterebilmesi için çok önemli bir önkoşul getirildi. 1317 sayılı Kanunla 274 sayılı Sendikalar Kanununun 9. maddesi şu şekilde düzenlendi:

“(a) Bir işçi sendikasının Türkiye çapında faaliyet gösterebilmesi için kurulu bulunduğu işkolunda çalışan sigortalı işçilerin en az 1/3’ünü,

“(b) İşçi federasyonlarının aynı işkolunda mevcut sendikalardan en az 2sinin bir araya gelmeleri ve o işkolunda çalışan sigortalı işçilerin en az 1/3ünü temsil etmeleri gerekir.

“(c) İşçi konfederasyonları, (a) ve (b) fıkralarına göre sendika ve federasyonlardan en az 1/3’ünü ve Türkiye’deki sendikalı işçilerin en az 1/3ünün üye sıfatiyle bir araya gelmeleri suretiyle kurulurlar.”

1317 sayılı Kanun, bu düzenlemeyi hayata geçirebilmek amacıyla, sendikaların üye sayılarını bildirme yükümlülüğünü getirdi. 274 sayılı Kanunun 9.maddesine aşağıdaki hükümler eklendi:

“(5) Sendikalar temsil ettikleri üyelerin sayılarını her yıl başında Çalışma Bakanlığı’na bildirmek zorundadır.

“(6) İşkollarında çalışan sendikalı işçilerin sayısı her yıl Çalışma Bakanlığınca çıkartılacak sendikalı işçi istatistiklerinde gösterilir.”

Bu değişiklikler yapıldı, ancak Çalışma Bakanlığı’nın, yasa gereği sendikaların bildireceği üye sayılarını denetleyebileceği olanakları yoktu. Ayrıca, yasaya göre, bir işçi aynı andan birden fazla sendikaya üye olabiliyordu. Sendika üyesinin ölmesi, emekli olması, işsiz kalması, işkolu değiştirmesi gibi durumlarda da üye sayısından düşülmüyordu. Bu yıllarda sahte üye fişi doldurarak yetki almayan çalışan sendikalar da vardı.

Sendikaları uygulamada bu eksiklikten yararlanmaya iten asıl tehlike, 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununda yapılması öngörülen değişiklikti. TBMM Başkanlığına sunulan kanun tasarısında, şu düzenleme öngörülüyordu:

Yozgat Milletvekili ve Türk-İş’e bağlı Genel İş Sendikası Genel Başkanı Abdullah Baştürk ve 4 arkadaşı (Burhanettin Asutay, Osman Soğukpınar, Bahir Ersoy, Emin Postacı), 28 Aralık 1969 tarihinde Millet Meclisi Başkanlığına verdikleri bir kanun tasarısı ile, 275 sayılı Kanunun çeşitli maddelerinin değiştirilmesini önerdiler.

Önerilen değişikliklerden biri, bir işyerinde toplu iş sözleşmesi yapabilmek için, işyerindeki işçilerin salt çoğunluğunu temsil etmeden önce, önkoşul olarak yüzde 30’luk bir işkolu barajının aşılmasını öngörüyordu. Diğer bir deyişle, Milli Güvenlik Konseyi tarafından 1983 yılında kabul edilen 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası’nda yer alan yüzde 10 barajı yerine, yüzde 30’luk bir baraj konması isteniyordu. Kanun teklifindeki “Genel Yetki” başlıklı madde şöyleydi:

“(M.7) (1) İşkolu seviyesinde toplu iş sözleşmesi yapmaya, o işkolunda en çok üyeye sahibolan ve her halde o işkolundaki sigortalı işçilerin en az yüzde 30’unu temsil eden işçi federasyonu veya Türkiye çapında faaliyette bulunan işçi sendikası yetkilidir. (2) İşyeri seviyesinde toplu iş sözleşmesi yapmaya, işyerinin dahil olduğu işkolunda işkolu seviyesinde toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi almış bulunan işçi federasyonu üyesi işçi sendikası veya o işkolunda yetkili Türkiye çapında faaliyette bulunan işçi sendikası yetkilidir. Ancak; işkolunda yetki almış işçi federasyonu üyesi işçi sendikasının veya işkolunda yetkili Türkiye çapında faaliyette bulunan işçi sendikasının işyeri seviyesinde toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için o işyerinde çalışan işçilerin salt çoğunluğunu temsil etmesi gerekir.” (Millet Meclisi, 3. Dönem, 1. Toplantı, S.Sayısı 180, 275 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve 818 sayılı Borçlar Kanununun 316 ve 317nci Maddelerinin Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Yozgat Milletvekili Abdullah Baştürk ve 4 Arkadaşının, Zonguldak Milletvekili Ahmet Güner’in ve İstanbul Milletvekili Rıza Kuas’ın Aynı Mahiyette Kanun Teklifleri ve Adalet, Çalışma ve Plan Komisyonlarından 3er Üyeden Kurulu 23 No.lu Geçici Komisyon Raporu (1/193, 2/139, 2/240, 2/288), 1970, s.11)

Bu maddenin gerekçesinde de şöyle deniliyordu:

“Sendika enflasyonunun çalışma hayatımızda yarattığı büyük mahzurlar maddede yapılan değişikliklerle giderilmiştir. Maddenin düzenleniş şeklinde işçilerin daha çok sayıda bir araya toplanabilmeleri amacı güdülmekte ve en iyi hal çaresini bulma veya en yararlıyı tesbit etme temel görüşünden hareket olunmaktadır. Zira mazisi 5 seneye varan 275 sayılı Yasanın 7inci maddesi ile erişilen netice sevindirici olmaktan çok uzaktır. Bu devrede binlerce sendika doğmuş ve bu ölçüde işçiler bölünerek haklarının korunmasında zayıf bir duruma düşmüşlerdir. Ayrıca yeni düzenleme, Türk-İş ve İşveren Konfederasyonunun anlaşmaları aynen muhafaza edilerek yapılmıştır. Buna göre, işyeri seviyesinde toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi, güçlü sendikacılığın temini için o işkolunda yetkili bulunan federasyona bağlı sendikaya veya o işkolunda yetkili Türkiye çapında faaliyette bulunan sendikaya tanınmıştır. İşkolu seviyesindeki yetkinin kazanılması için aranan çoğunluk da tasarıda en çok üye ve sigortalı işçilerin en az yüzde 30’u ile sınırlandırılmıştır.”(a.g.b., s.6)

274 sayılı Sendikalar Kanununda 1970 yılında 1317 sayılı Kanunla getirilen işçi sayılarına ilişkin düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nin 8-9 Şubat 1972 günkü toplantısında alınan kararla iptal edildi (Esas No.1970/48, Karar No.1972/3).

Sendikalar bu tehdit karşısında tedbir olarak Çalışma Bakanlığı’na bildirdikleri üye sayılarını 274 sayılı Kanuna göre gerekli olan ve 275 sayılı Kanun değişikliği karşısında sorun yaşamalarını önleyecek bir düzeye yükselttiler. Çalışma Bakanlığı’nın yayınladığı resmi verilere göre, sendikaların üye sayısı 1969 yılında 1,2 milyon iken, 1970 yılında neredeyse ikiye katlandı, 2,1 milyon oldu. Ancak toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısında bir artış olmadı.

Bu yıllarda sendikalar her yılın başında Çalışma Bakanlığı’na gönderdikleri bir sayfalık bir yazıda, hiçbir belgeyle desteklemeye gerek kalmadan, üye sayılarını bildiriyorlardı. Bakanlık da bu bildirimleri toplayarak Türkiye’de sendikaların üye sayısına ilişkin verileri açıklıyordu.

Sigortalı İşçi, Sendika Üyesi ve Bağıtlanan Toplu İş Sözleşmeleri Kapsamındaki İşyerlerinde Çalışan Toplam İşçi Sayıları

Bu uygulama sonucunda ortaya son derece yanlış veriler çıktı.

Yıldırım Koç tarafından Çalışma Bakanlığı arşivinde sendikaların dosyaları üzerinde yapılan araştırmada, çeşitli sendikal örgütlerin Çalışma Bakanlığı’na yazdığı yazılarda belirtilen üye sayıları aşağıda sunulmaktadır (Yıldırım Koç, “Türkiye’de Sendika Üyeliği ve Sendikalı İşçiler,” Yeni Gündem Dergisi, 1 Eylül 1985, sayı 29 veya Yıldırım Koç, İşçi Sınıfı ve Sendikacılık Hareketinin Güncel Sorunları, Ataol Yay., İstanbul, 1991, s.20-31):

Hak-İş Konfederasyonu 

Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu MİSK

 

Türk Ülke-İş Konfederasyonu

 

Tarım-İş Sendikası

Tarım-İş’in 819.121 üye iddiasında bulunduğu yazının altında Genel Başkan Zeynel Irmak ve Genel Teşkilatlanma Sekreteri Selahattin Gezer’in imzaları bulunuyordu. 1984 Ocak istatistiklerinde Tarım-İş’in üye sayısı 33.558 olarak gözüküyordu.

Sağlık-İş Sendikası

1984 Ocak istatistiklerinde Sağlık-İş’in üye sayısı 7.400 olarak gözüküyordu.

Çelik-İş Sendikası

1984 Ocak istatistiklerinde Çelik-İş’in üye sayısı 28.323 olarak gözüküyordu.

1982 ANAYASASI VE 2821 SAYILI KANUN DÖNEMİ

20 Ekim 1982 günlü Resmi Gazete’te yayımlanarak yürürlüğe giren 1982 Anayasasının 51. maddesi sendika üyeliğinde şöyle bir düzenleme getirdi: “İşçiler ve işverenler aynı zamanda birden fazla sendikaya üye olamazlar.”

5 Mayıs 1983 gün ve 2821 sayılı Sendikalar Kanunu (Resmi Gazete 7.5.1983) da sendikaya üyelikte noter koşulu getirdi. Böylece, sendikaya üye olma ve üyelikten çekilme noter kanalıyla gerçekleştirilmeye ve her bir işlem Bakanlığa bildirilmeye başlandı. 2821 sayılı Kanunun ilgili maddeleri şöyleydi:

“(M.20) Onaltı yaşını doldurmuş olup da bu Kanuna göre işçi sayılanlar, işçi sendikalarına üye olabilirler.”

“(M.22) Üyeliğin kazanılması: Sendikalara üye olmak serbesttir. Hiç kimse sendikaya üye olmaya veya olmamaya zorlanamaz. İşçi veya işverenler aynı zamanda ve aynı işkolunda birden çok sendikaya üye olamazlar. Birden çok sendikaya üye olunması halinde tüm üyelikler geçersizdir.

“İşçi sendikasına üyelik, işçinin beş nüsha olarak doldurup imzaladığı ve notere tasdik ettirdiği üye kayıt fişini sendikaya vermesi ve sendika tüzüğünde belirlenen yetkili organın kabulü ile kazanılır. Üyelik başvurusu, sendika tarafından en çok otuz gün içinde reddedilmediği takdirde üyelik istemi kabul edilmiş sayılır. (…) Üyeliği kesinleşen işçinin üye kayıt fişinin birer nüshasının sendikaca onbeş gün içinde Çalışma Bakanlığına, işçinin çalıştığı işyerinin bağlı bulunduğu bölge çalışma müdürlüğüne ve işverene gönderilmesi zorunludur. Üye kayıt fişinin bir nüshası da işçinin kendisine verilir.”

“(M.25) Üyeliğin sona ermesi: Her üye önceden bildirimde bulunmak suretiyle üyelikten çekilebilir. Çekilme bildirimi noter huzurunda münferiden kimliğin tespiti ve istifa edecek kişinin imzasının tasdiki ile olur. Çekilme bildiriminin birer örneği noterlikçe en geç üç işgünü içinde ilgili işverene, sendikaya, işyerinin bağlı bulunduğu bölge çalışma müdürlüğüne ve Çalışma Bakanlığına gönderilir. Çekilme, notere başvurma tarihinden itibaren üç ay sonra geçerli olur.”

Ancak 2821 sayılı Sendikalar Kanunu Geçici Madde 2, sendikalara mevcut üyelerini toptan bildirme hakkı verdi. Böylece, Türkiye’de sendika üyelerinin sayısının belirlenebilmesinde gerçeklerden ilk sapma ortaya çıktı. Madde şöyleydi: “Bu kanunun yayımı tarihinde sendikalara kayıtlı üyelerin tespiti için Kanunun yayımı tarihinden itibaren sekiz ay içinde, faaliyette bulunan her sendika, üyelerinin açık kimliklerini, ilgili işyerinde listeler halinde ilan eder ve bu listeleri aynı zamanda iki nüsha olarak bölge çalışma müdürlüğüne tevdi eder.”

4.4.1995 gün ve 4101 sayılı Kanunla, 2821 sayılı Kanunun 25. maddesi aşağıdaki biçimi aldı:

“Her üye önceden bildirimde bulunmak suretiyle üyelikten çekilebilir. Çekilme bildirimi noter huzurunda münferiden kimliğin tespiti ve istifa edecek kişinin imzasının tasdiki ile olur. Çekilme bildiriminin birer örneği noterlikçe en geç üç işgünü içinde ilgili işverene, sendikaya, işyerinin bağlı bulunduğu Bölge Müdürlüğüne ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gönderilir. Çekilme notere başvurma tarihinden itibaren bir ay sonra geçerlidir. Çekilenin bu bir aylık süre içerisinde başka bir sendikaya üye olması halinde yeni sendikaya üyeliği bu sürenin bitimi tarihinde kazanılmış sayılır.

“Bağlı bulundukları, kanunla kurulu kurum ve sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı ve toptan ödeme alarak, işten ayrılan işçilerle, işkolunu değiştiren işçilerin sendika üyeliği sona erer. Çalışmaya devam edenler hakkında bu hüküm uygulanmaz. Ancak, sendika şubesi, sendika veya konfederasyonların yönetim ve denetim kurullarındaki görevleri sırasında yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı ya da toptan ödeme alan yöneticilerin sendika üyeliği, görevleri süresince ve yeniden seçildikleri sürece devam eder.”

Bu düzenlemelerden sonra, sendikaların ilk başta verdiği listelerdeki sapma dışında, sendika üyelerine ilişkin veriler gerçekliğe yaklaştı. Nitekim, 1984 yılı Ocak ayında sendikaların toplam üye sayısı 1.247.744 gözüküyordu. Ancak daha sonraki yıllarda sendika üyelerinin sayısında bir artış gerçekleşti. Türkiye’de toplu iş sözleşmeleri genellikle iki yıllık sürelerde bağıtlanır. Bu nedenle, birbirini izleyen iki yılda bağıtlanan toplu iş sözleşmelerinin uygulandığı işyerlerinde çalışan işçi sayılarının toplamı, sendika üyeliğinin gelişimi konusunda bir fikir verebilir. Bu yöntem kullanıldığında, sendikaların üye sayısında 1993 yılına kadar bir artış gözlenmektedir. Bu durum, 1989-1992 döneminde sendikaların bağıtladığı toplu iş sözleşmeleri sayesinde gerçek ücretlerde önemli bir artış gerçekleştirilmesinin sonucudur.

Ancak bunun ardından gelen taşeronlaşma, fason üretim, yerli ve yabancı kaçak işçi çalıştırma, sistemli bir biçimde sendikasızlaştırma, kıdemi yüksek işçilerin işten çıkarılması gibi uygulamalarla, sendikaların üye sayısında azalma başladı ve devam etti. Böylece, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın resmi verilerindeki sendika üyesi sayısı ile toplu sözleşme uygulanan işyerlerindeki toplam işçi sayısı arasındaki fark iyice açıldı. Örneğin, 2009 yılı Temmuz ayında 3.232.679 sendika üyesi gözüküyordu. Ancak 2008 ve 2009 yıllarında bağıtlanan toplu iş sözleşmelerinin uygulandığı işyerlerindeki toplam işçi sayısı 768 bin, 2009 ve 2010 yıllarında bağıtlanan toplu iş sözleşmelerinin uygulandığı işyerlerindeki toplam işçi sayısı 843 bindi.

Sigortalı İşçi, Sendika Üyesi ve Bağıtlanan Toplu İş Sözleşmeleri Kapsamındaki İşyerlerinde Çalışan Toplam İşçi Sayıları

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre, 15 Mayıs 2002 tarihinde yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmelerinin uygulandığı 21.150 işyerinde toplam 1.097.166 işçi çalışıyordu. Bu işçilerin 674.041’i sendika üyesi olarak sendika aidatı ödüyordu. Dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçilerin sayısı ise 318.570 idi.

3 Temmuz 2003 tarihinde yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmelerinin uygulandığı 21.756 işyerinde toplam 1.112.116 işçi çalışıyordu. Bu işçilerin 678.757’si sendika üyesi olarak aidat ödüyordu. Dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçilerin sayısı ise 162.057 idi.

4 Mayıs 2006 tarihinde yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmelerinin uygulandığı 27.319 işyerinde toplam 1.349.657 işçi çalışıyordu. Bu işçilerin 842.519’u sendika üyesi olarak sendika aidatı ödüyordu. Dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçilerin sayısı 269.762 idi.

30 Mayıs 2007 tarihinde yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmelerinin uygulandığı 29.491 işyerinde toplam 1.367.578 işçi çalışıyordu. Bu işçilerin 861.573’ü sendika üyesi olarak sendika aidatı ödüyordu. Dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçilerin sayısı 149.793 idi.

6 Temmuz 2009 tarihinde yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmelerinin uygulandığı 27.171 işyerinde toplam 1.257.173 işçi çalışıyordu. Bu işçilerin 789.533’ü sendika üyesi olarak sendika aidatı ödüyordu. Dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçilerin sayısı 142.037 idi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kayıtlarında sendikaların üye sayısı 2009 Temmuz istatistiklerinde 3.232.679 gözüküyordu. Ancak bu durumun tümüyle gerçekdışı olduğu tüm çevrelerce kabul edilince, 1.8.2009’dan geçerli olmak üzere, 28.2.2009 gün ve 5838 sayılı Kanunla, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununda bir değişiklik yapıldı. 2822/12/3. maddesi şu biçimi aldı: “Bakanlık, yetkili sendikanın belirlenmesinde ve istatistiklerin düzenlenmesinde, kendisine gönderilen üyelik ve istifa bildirimleri ile SGK’na yapılan işçi bildirimlerini esas alır.”

Bu düzenleme sonrasında, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun kabul edilip 7.11.2012 günlü Resmi Gazete’de yayımlanmasına kadar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı sendikaların üye sayısına ilişkin istatistik yayınlamadı. 6356 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi sonrasında yayımlanan 2013 Ocak istatistiklerine göre, Türkiye’de sendikaların toplam üye sayısı 1.001.671 idi. Bu rakam, 1992-1993 yıllarından itibaren, Türkiye’de yaşamını işgücünü satarak kazanan insanların sayısı ve gelir getirici bir işte çalışanlar içindeki oranı önemli miktarda artmışken, sendikaların üye sayısının önemli ölçüde düştüğünü göstermektedir.

6356 SAYILI KANUN DÖNEMİ

1982 Anayasasının 51.maddesi 5. fıkrası şöyleydi: “İşçiler ve işverenler aynı zamanda birden fazla sendikaya üye olamazlar.”

Bu madde, 3/10/2001 gün ve 4709 sayılı Kanunla değiştirildi. 4.fıkra şu şekilde düzenlendi: “Aynı zamanda ve aynı işkolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz.”

Anayasanın 51.maddesinin 4. fıkrası, 7.5.2010 gün ve 5982 sayılı kanunla yürürlükten kaldırıldı.

Böylece aynı anda birden fazla sendikaya üye olma konusunda Anayasada yer alan kesin hüküm kaldırıldı.

18.10.2012 gün ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu sendika üyeliğini ve sendika üyeliğinden çekilmeyi aşağıdaki şekilde düzenlemektedir:

“(M.17) (3) Sendikaya üye olmak serbesttir. Hiç kimse sendikaya üye olmaya veya olmamaya zorlanamaz. İşçi veya işverenler aynı işkolunda ve aynı zamanda birden çok sendikaya üye olamaz. Ancak aynı işkolunda ve aynı zamanda farklı işverenlere ait işyerlerinde çalışan işçiler birden çok sendikaya üye olabilir. İşçi ve işverenlerin bu hükme aykırı şekilde birden çok sendikaya üye olmaları hâlinde sonraki üyelikler geçersizdir.

“(4) Bir işyerinde yardımcı işlerde çalışan işçiler de, işyerinin girdiği işkolunda kurulu bir sendikaya üye olabilir.

“(5) Sendikaya üyelik, Bakanlıkça sağlanacak elektronik başvuru sistemine e-Devlet kapısı üzerinden üyelik başvurusunda bulunulması ve sendika tüzüğünde belirlenen yetkili organın kabulü ile e-Devlet kapısı üzerinden kazanılır. Üyelik başvurusu, sendika tarafından otuz gün içinde reddedilmediği takdirde üyelik talebi kabul edilmiş sayılır. Haklı bir neden gösterilmeden üyelik başvurusu kabul edilmeyenler, bu kararın kendilerine tebliğinden itibaren otuz gün içinde dava açabilir. Mahkemenin kararı kesindir. Mahkemenin davacı lehine karar vermesi hâlinde üyelik, red kararının alındığı tarihte kazanılmış sayılır.

“(M. 19) (1) İşçi veya işveren, sendikada üye kalmaya veya üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.

“(2) Her üye, e-Devlet kapısı üzerinden çekilme bildiriminde bulunmak suretiyle üyelikten çekilebilir. E-Devlet kapısı üzerinden yapılan çekilme bildirimi elektronik ortamda eş zamanlı olarak Bakanlığa ve sendikaya ulaşır.

“(3) Çekilme, sendikaya bildirim tarihinden itibaren bir ay sonra geçerlilik kazanır. Çekilenin bir aylık süre içinde başka bir sendikaya üye olması hâlinde yeni üyelik bu sürenin bitimi tarihinde kazanılmış sayılır.

“(M.41) (7) Bakanlık, yetkili sendikanın belirlenmesinde ve istatistiklerin düzenlenmesinde kendisine gönderilen üyelik ve üyelikten çekilme bildirimleri ile Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan işçi bildirimlerini esas alır.

“GEÇİCİ MADDE 2 – (1) Bakanlık, 19 uncu maddede belirtilen yönetmeliğin yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde kayıtlarında yer alan üye listelerini işçi sendikalarına gönderir. Sendikalar, varsa itirazlarını bir ay içinde Bakanlığa bildirir. Bakanlık, itirazları en geç bir ay içinde karara bağlar.”

İlgili “Sendika Üyeliğinin Kazanılması ve Sona Ermesi ile Üyelik Aidatının Tahsili Hakkında Yönetmelik” 9.7.2013 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu yönetmeliğin Geçici 1. Maddesi şöyleydi: “(1) Bakanlık, bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde kayıtlarında yer alan üye listelerini işçi sendikalarına gönderir. Sendikalar, varsa itirazlarını bir ay içinde Bakanlığa bildirir. Bakanlık, itirazları en geç bir ay içinde karara bağlar.”

Yasada yer alan “aynı işkolunda ve aynı zamanda farklı işverenlere ait işyerlerinde çalışan işçiler birden çok sendikaya üye olabilir” düzenlemesi, bir kişinin aynı anda birden fazla sendikaya üye olabilmesinin yolunu açmakla birlikte, çok sınırlı biçimde kullanıldığından, sendikaların üye sayısı üzerinde fazla bir etkisi olmadı.

2013 yılından itibaren sigortalı işçi, sendikaların toplam üyesi, her yıl bağıtlanan toplu iş sözleşmelerin uygulandığı işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısı ve toplam işçi sayısı içinde sendika üyelerinin sayısı aşağıdaki çizelgede sunulmaktadır.

Sigortalı İşçi, Sendika Üyesi, Bağıtlanan Toplu İş Sözleşmeleri Kapsamındaki İşyerlerinde Çalışan Toplam İşçi  ve Toplu İş Sözleşmesi Kapsamındaki İşyerlerinde Çalışan Sendika Üyesi Sayıları

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2021 Ocak istatistiklerine göre, Türk-İş’e bağlı sendikaların 1.131.749 üyesi, Hak-İş’e bağlı sendikaların 711.295 üyesi, DİSK’e bağlı sendikaların 193.866 üyesi, Tüm-İş’e (Tüm İşçi Sendikaları Konfederasyonu) bağlı sendikaların 1.647, Ülkem-İş’e (Ülkem İşçi Sendikaları Konfederasyonu) bağlı sendikaların 4.127 ve Anadolu-İş’e (Anadolu İşçi Sendikaları Konfederasyonu) bağlı sendikaların 1.028 üyesi vardı.

1 Mart 2021 tarihinde kurulan YENİDEN MİSK’e (Yeniden Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu) bağlı sendikaların üye sayısı hakkında bilgi yoktur.

2021 yılı Ocak ayı itibariyle sendikaların toplam üye sayısı 2.069.476 gözükmektedir. Ancak birbirini izleyen ikişer yıllık gruplarda toplu iş sözleşmesi bağıtlanan işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısı 2017-2018’de 1,4 milyon ve 2018-2019’da 1,4 milyon iken, bu işyerlerinde çalışan sendika üyelerinin sayısı 2017-2018’de 1.092.298, 2018-2019’da 1.033.015’tir. Bazı işyerlerinde üç yıllık toplu sözleşme bağıtlandığı da düşünülürse, bu dönemde işyerlerinde çalışan ve aidat ödeyen sendika üyesi sayısının 1,2-1,3 milyon düzeyinde olduğu düşünülebilir. Bu miktarın üzerindeki sayılar, işsiz kalan, emekli olan, ölen, toplu sözleşmeli bir işyerindeyken aynı işkolunda bir başka işyerine geçen, vb. işçilerdir. 2018 yılı Nisan ayında kamu kesiminde 800 binden fazla taşeron işçisinin kadroya geçmesiyle 2021 yılında işyerinde çalışmakta olan sendika üyelerinin sayısında bir artış olacaktır.

KAMU ÇALIŞANLARINDA SENDİKA ÜYELİĞİ

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın memur ve sözleşmeli personelin örgütlenmesine ilişkin verileri büyük ölçüde doğrudur.

Bakanlık tarafından 2002 yılından beri yayımlanan istatistiklere göre, kamu çalışanları sendikalarının 2020 yılında 1.723.623 sendika üyesi vardı.

Bu üyelerin 1 milyon 14 bini Memur-Sen’e, 426 bini Türkiye Kamu-Sen’e, 137 bini KESK’e ve 70 bini de Birleşik Kamu-İş’e bağlı sendikalara üyeydi.

2020 yılında, bu konfederasyonların yanı sıra, BASK (Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu), Hak-Sen (Kamu Çalışanları Hak Sendikaları Konfederasyonu), Çalışan-Sen (Çalışanlar Birliği Sendikalar Konfederasyonu), Tüm Memur-Sen (Tüm Memur Sendikaları Konfederasyonu), Anadolu-Sen (Anadolu Eksen Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu), Şehit-Gazi-Sen Konfederasyonu (Gazi, Gazi ve Şehit Yakınları ile Tüm Vatansever Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu), MİL-SEN (Manevi, İlkeli ve Liyakatli Sendikalar Konfederasyonu) ve YURT-SEN (Yurt Sendikaları Konfederasyonu), birkaç binlik üye sayısıyla, varlığını sürdürüyordu.

2002-2020 döneminde Türkiye’de kamu çalışanları sendikalarının toplam üye sayıları ile KESK, Türkiye Kamu-Sen, Memur-Sen ve Birleşik Kamu-İş’e bağlı sendikaların toplam üye sayıları aşağıda sunulmaktadır:

Sendika Üyesi Kamu Çalışanları ve Kamu Çalışanları Konfederasyonlarına Bağlı Sendikaların Toplam Üye Sayıları

Bu dönemde kamu çalışanları sendikacılık hareketinde son derece önemli bir gelişme, 4688 Sayılı Kanun’un sendikalaşmalarını açıkça yasakladığı bazı memur kategorilerinin doğrudan uygulanırlık kazanmış uluslararası sözleşmelerden yararlanarak yasakları aşmasıydı. Üye sayılarındaki artışın bir etmeni de bu gelişmedir.

 

DİĞER HABERLER
YENİ KURULAN BALIKESİR ŞUBEMİZİN KONGRESİ TAMAMLANDI
YENİ KURULAN BALIKESİR ŞUBEMİZİN KONGRESİ TAMAMLANDI

Balıkesir Şubemizin 1. Olağan Kongresi tamamlandı.

SOĞUK, AÇLIK, POLİS ABLUKASI: NE OLURSA OLSUN MÜCADELE SÜRECEK
SOĞUK, AÇLIK, POLİS ABLUKASI: NE OLURSA OLSUN MÜCADELE SÜRECEK

Başkente yürümek isteyen Polonez işçileri 3 gündür polis ablukası altında direnişlerine devam ediyor. Geceyi soğuk havada, sokakta geçiren işçiler ‘‘Bize ‘Haklısın’ diyenler ortada yok, hakkımızı biz alacağız’’ diyor.

POLONEZ İŞÇİLERİ KEFENLERİ GİYDİ VE SUSTU: ŞİMDİ KONUŞMA SIRASI DEVLETİ YÖNETENLERDE
POLONEZ İŞÇİLERİ KEFENLERİ GİYDİ VE SUSTU: ŞİMDİ KONUŞMA SIRASI DEVLETİ YÖNETENLERDE

Anayasal haklarını kullandıkları için işten atıldılar. Beş aydır boyun eğmeden mücadele ettiler. Ne Bakanlık ne Ürdünlü işveren haklarını verdi. ‘Cumhurbaşkanı’na gideceğiz!’ dediklerinde Çatalca’ya hapsedildiler.

İNSANLIK ONURUYLA BAĞDAŞACAK ASGARİ ÜCRET BELİRLENMELİDİR
İNSANLIK ONURUYLA BAĞDAŞACAK ASGARİ ÜCRET BELİRLENMELİDİR

Disk, Hak-İş ve Türk-İş’in ortak açıklamasında “İşçiler enflasyonun sebebi değil mağdurudur. Enflasyon artışını ücret gelirlerinde gören yaklaşım kabul edilemez” denildi.