Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
06 Ağustos 2012
TÜRKİYE’DE ÇOCUK EMEĞİ VE FINDIK HASATI ARAŞTIRMA RAPORU

Türkiye´de çocuk emeği ve fındık hasatı
Alan araştırması raporu
5 – 9 Eylül 2011

TÜRKİYE’DE ÇOCUK EMEĞİ VE FINDIK HASATI ARAŞTIRMA RAPORU

Fındık Bölgesi

Bölgede insanlar fındıkları ile gurur duyuyorlar. Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi’nde fındık görmezden gelinemez bir olgudur. Bölgede yolculuk ederken sadece tarlaları ve meyve bahçelerini görmüyorsunuz. Ordu’nun ve fındık üreten diğer şehirlerin sokaklarında, park yerlerinde, yol kenarlarındaki toprak parçaları üzerinde ve daha pek çok yerde kurutulmak üzere serilmiş fındıklar var. Yaşlı kadınlar ve küçük çocuklar fındıkları ayıklıyorlar ve ayıklanmış fındıkları bir kez daha çalkalıyorlar. Şehirde bir kaç yerde fındığın çuval başına satılabileceği alıcı ofisleri ve depolar var.[1]

Fındık Ordu şehrinin simgesi, fındık sembolleri sahil yolu boyunca örülmüş demirden çitlere bile işlenmiş. İki yüz bin fındık bahçesi olan bir bölge için bu olağan bir seçim. Bahçe sahiplerinin yüzde 80’e yakını için fındık yetiştirmek ana gelir kaynağı değil, fındık ekimi ek gelir için yapılıyor. Geriye kalan yüzde 20 için ise fındık tam zamanlı bir iş. Buradaki üretimin toplamı dünya fındık üretiminin yüzde 75’i ediyor.

Fındık sektöründe kurulu en önemli sendikal yapı kırsal kesimdeki çiftçilerin örgütü olan Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (Çiftçi-Sen) üyesi Fındık Üreticileri Sendikası (Fındık Sen). Çiftçi-Sen uluslararası çiftçi örgütü Via Campesina’ya üye. Sendika ve konfederasyon için iletişim noktası Kutsi Yaşar güvenilir, aktif bir kişi ve Karadeniz Bölgesindeki fındık hasatı konusunda oldukça bilgili. Söylediklerine göre 30 yıl öncesine kadar fındık hasatında sadece bölge içinden gelen işçiler çalıştırılıyordu. Her bahçe sahibi hasat işi için birbirine yardım ediyorlardı fakat o zamandan bu yana durum tamamen değişmiş.

1980 ve 90’larda Türk ordusu Güneydoğu Anadolu bölgesinin ayrılıkçı Kürt isyancılarından ‘temizlenmesi’ gerektiğine inandı. PKK’nın kuruluşu ile isyancıların daha iyi organize olduğu düşünüldü. PKK ile mücadele sırasında yaklaşık 4000 köy ordu tarafından boşaltıldı. Genellikle Kürt kökenli nüfus hiçbir geçim imkanı olmadan bölgedeki büyük şehirlere göç etmeye zorlandılar. İstanbul ve diğer büyük şehirler de bölgeden göç aldı. Yaklaşık 800 bin insan göçebe konumuna düştü. Geçimlik olanaklardan yoksun olan bu aileler zamanla bölgedeki hasat ve harmanlarda çalışan mevsimlik işçilere dönüştüler. Yakınlarda iş bulunamadığı durumlarda ise yüzlerini daha uzaklara, Karadeniz bölgesine doğru çevirmeye başladılar. Mevsimlik geçici işçiliğin büyük çoğunluğu işte ülkenin güneydoğusundan yola çıkan bu Kürt kökenli işçilerden oluşuyor.

Hasat İşi
Göçmen ailelerin çoğunluğu bütün ülkeyi dolaşarak iş arıyorlar ve domates, tütün, kayısı, fıstık, ve fındık gibi çeşitli mevsimlik ürünlerin hasatına katılıyorlar. Aynı yerde bir ay kadar kaldıktan sonra başka bir yere göç ediyorlar. Bu işçilerden küçük bir kısmı daha uzun bir süre ekinlerin yetiştirilmesinde çalışıyor. Güneydeki pamuk sektöründe işçilerin bütün bir yetiştirme süresince 7-8 aylık bir süre için çalışmaları alışılmadık bir durum değil. Ağır çalışmaları karşılığında yaptıkları hasatın yüzde 30’unu alıyorlar. Fakat bu gelirin bir kısmı ile gerekli ek pamuk toplayıcılarının ücretlerini ödemek zorunda kalıyorlar. Çoğunlukla geriye fazla bir şey kalmıyor. Suriye sınırı yakınındaki Şanlıurfa çevresinde bu ailelere, hasat yapılan yerlere yakın daha iyi konaklama imkanları yaratılması için artan bir ilgi var. Hükümet bu işçiler için yarı kalıcı yerler inşa etmeye başladı.  

Fındık Ordu ve Giresun illerinde Karadeniz kıyı şeridi boyunca yetiştiriliyor. Göçmenler hasat döneminde 4-6 haftayı bu bölgede geçiriyorlar. İlk önce kıyı şeridinde, daha sonra fındık yüksek rakımdaki ılıman bahçelerde biraz daha geç olgunlaştığı için 20-30 km içerideki dağlarda çalışılıyor. Mevsimlik göçebe işçilerin yüzde 30’u çalıştıkları bahçelerde, yüzde 70’i ise kamplarda kalıyorlar. Herhangi bir resmi çalışma sözleşmesi yapılması söz konusu değil. Bazen işçi aileler ile bahçe sahipleri arasında devam eden ilişkiler gelişebiliyor. Böyle hallerde işçiler birbirini takip eden yıllar içinde aynı bahçe sahibi için hasat yapabiliyorlar. Ama ailelerin çoğunluğu için iş ilişkisi aracılar, yani taşeronlar eliyle organize ediliyor.

Taşeronlar
Mal sahipleri ile taşeronlar arasında görüşmeler genellikle kış aylarında başlıyor. Bunu bölgede görüştüğümüz kontaklarımızdan öğrendik. Aynı zamanda Deniz Pelek’in mevsimlik işçiler üzerine hazırladığı tez de bu bilgiyi doğruluyor.[2] Mal sahibi fındıkların toplanmasında kaç kişiye ihtiyacı olacağını belirtiyor, ve aracı bu kadar kişiyi, genellikle kendi ailesi ve yakınlarından başlayarak bir araya getirmeye başlıyor. Aracı bu işçilere, kışın geçim imkanları olmadığından çoğu kez borç da veriyor. Taşeron gerekli zamanda anlaştığı bahçe sahiplerine gereken sayıda işçiyi garanti ediyor. Ayrıca ortaya çıkacak anlaşmazlıklarda arabuluculuk yapıyor. Mal sahibi ile işçiler arasında doğrudan iletişim yok. Ücretler, konaklama ve koşullar ile ilgili tüm tartışma taşeronlar aracılığı ile yürütülüyor.  

 
Sezon sonunda mal sahipleri üzerinde anlaşılan parayı taşerona veriyor. Taşeron da 8-10% komisyonunu ve daha önce verilen borçları faiziyle kestikten sonra işçilere ödeme yapıyor. Bir taşeron sezonda düzinelerce bazen de yüzlerce işçinin istihdamında rol oynar. Taşeronlar herhangi bir yere kayıtlı değildir ve gelirleri üzeriden vergi vermezler. Denetlenmedikleri için de bunların uluslararası veya ulusal yasalara ve standartlara uyup uymadıklarının kontrol edilmesi söz konusu değildir.  

İşçi ücretleri hasat sezonu öncesinde farklı hükümeti ve fındık sektörü temsilcilerinden oluşan bir komisyon tarafından belirlenir.[3] Fakat bu ücretlerin pratikte geçerli olup olmadığını kontrol eden bir mekanizma yoktur. Gerçekte yerel işçilere sezon boyunca 8 saat için 45TL civarında bir yevmiye ödenir. Gürcüler gibi sözleşmeli yabancı işçilere gündelik  38TL ve Kürt mevsimlik işçilere ise 28-30TL arasında bir ücret ödenir. Önemli bir fark olarak sadece Kürt kökenli işçilere aşırı derecede düşük bir ücret ödenmemektedir. Aynı zamanda diğer işçilere 8 saat için ödeme yapılırken, Kürt işçilerin günde 11 saate kadar çalıştırılmaktadırlar. Çocuklar da bu süre boyunca çalışmak zorundadır ve çoğu zaman yetişkinlerden daha düşük ücret alırlar. Yemek verildiği durumlarda ücretlerden 3TL daha kesilmektedir.[4] Pratikte farklı bahçe sahipleri farklı ücretler ödemektedir. Belirtildiği gibi ödemeler direkt olarak işçiye değil, taşeronlar aracılığı ile yapılmaktadır.

 
Çocuk işçiliği
Çiftçilerin çoğu hasat için fındıkların olgunlaşmasını ve yere düşmesini bekler, bu durumda hasatın anlamı fındıkları yerden toplamaktır. Fındıkları dallarından koparmak diğer bir seçenektir. Dallar bir hayli esnek olduğundan biraz ekip çalışması ile çocuklar toplama işine ciddi bir katkı yapabilirler. Çiftçi yada işçilerden birisi bundan sonra son bir kez ağacın çevresinde dolaşır ve son kalan fındıkları da ucunda keskin bir bıçak olan bir alet ile keser. Bu tarz bir iş gayet basittir, o nedenle çiftçiler bu işleri çocukların yapmasını istemektedirler. Toplama işinde çocuklar oldukça iyidir ve işe uyumludurlar. Sonuç olarak çocuk işçiler bu işte yetişkinlerden daha verimlidirler.
 
Görüşülen işçilerden bazıları çocuklarının da çalışmasına ihtiyaçları olduğunu, aksi halde yeteri kadar yiyecek alamayacaklarını dile getirdiler. Ücretler çok düşük olduğundan aileyi geçindirmeye yetmemektedir. Buna ek olarak, 6-7 ay boyunca farklı tarımsal hasatlarda çalışarak mevsimlik işçiler bütün bir yıl için geçimlerini elde etmek durumunda kalmaktadır. O yüzden işçiler kendilerini çocuklarını da çalıştırmaya ‘zorlanmış’ hissetmekte ve onların uzun süreler okuldan uzak kalmalarına neden olmaktadırlar.
 
Ziyaret edilen bir çiftlikte 14 yaşında bir çocuk işe topyekun katılıyordu. Uzunca konuştuğumuz 15 ve 18 yaşındaki iki kız yıllardır bu çiftlikteki hasatta çalıştıklarını söylediler. Soruşturmalarımız ile doğrulandı ki 12-16 yaş arası çocukların hasat işine katılmaları ortak bir uygulama haline gelmiş. Gün içinde yaptığımız kamp ziyaretleri sırasında 10-18 yaş arasında hiç bir çocuğa rastlayamadık. Çünkü çalışıyorlardı. Taşeronlar da çiftçilerce ailelerin çocukları ile birlikte işe katılmasına yönelik yüksek bir talep olduğunu doğruladılar. Her altı işçiden ikisinin çocuk olacağına dair kararlaştırılan taşeron antlaşmalarından bahsedildi. İş müfettişleri kuruluca hiç bir denetleme yapılmıyor. Sezon başında hükümet 16 yaşından küçük çocukların çalıştırılmasına izin verilmeyeceğini vurguluyor, fakat yasalara uyulup uyulmadığını gerçekte kontrol eden bir mekanizma yok.
 
      
 
 
Zorluk çekenler burada sadece çalışan çocuklar değil. 10 yaşına kadar küçük çocuklar da aileleri ile birlikte seyahat ediyorlar ve çalışma sezonu boyunca kamplarda kalıyorlar. Neticede bu çocuklar da okula gidemiyorlar. Kamplardaki koşullar çok kötü ve çocuklar için hiç bir oyun veya aktivite alanı yok. Bazı anneler, dedeler ve neneler geride kalan çocuklara göz kulak oluyorlar. 9-10 yaşındaki kız çocukları daha küçük kız ve erkek kardeşlerinin bakımına ve yemek yağmaya yardımcı oluyorlar.
 
Adıyaman EĞİTİM-Sen sendikasına bağlı öğretmenler okullarında yüzlerce öğrencinin her yıl en az üç ay ve bazılarının ise 6 ay derslere devamsızlık yaptıklarını ve sürekli sınıftan geri kaldıklarını dile getiriyorlar. Bunu sonrada çalışılan yerlerde başka okullara da devam etseler telafi edemiyorlar, çünkü okullarda faklı müktesebat ve eğitim sistemleri kullanılıyor. Dahası aileler hiç bir yerde bir aydan fazla kalmıyorlar bu da çocukların yerel okullara kaydını olanaksız kılıyor.
 
Türkiye’de tarımsal işçilerin çıkarlarını koruyacak bir sendika yok. Bunun yanında göçmen işçilerin haklarını temsil etmeyi ve korumayı amaçlayan herhangi bir örgüte de ulaşamadık. Buna karşın taşeronlar bir dernek (Mevsimlik Tarım İşçileri) etrafında örgütlenerek işçilerin çıkarlarını koruduğunu iddia ediyorlar. Fakat asıl işçiler bu örgüt içinde yer almıyor ve temsil edilmiyorlar. Bizim gözlemlediğimiz kadarı ile taşeronlar kendileri örgütlenmiş ve işçilerin ki ile çatışma halindeki kendi çıkarlarını savunuyorlar. İşçiler nerede ise tamamen taşeronlara bağımlı hale getirilmiş ve zaten düşük gelirlerinin yüzde 8-10’unu taşeronlara bırakmak zorunda kalıyorlar.    
   
Yerleşik sendikal hareket içinde bırakın ilgilenmeyi mevsimlik işçilerin ve çalışan çocukların durumuna dair çok az bilgilenmişlik var. Sadece petrokimya sanayinde örgütlü ilerici bir sendika olan Petrol-İş’in (Adıyaman şubesi) konuyla ilgili çalışmalar yapıyor. 
 
Türkiye Hükümeti
Türkiye’de göçmen işçilerin ve çocuklarının kötü yaşam, konaklama ve çalışma koşullarına Batı Avrupa’dan gösterilen ilgi sonuç verdi. Türkiye hükümeti problemi kabul etti. Hükümet kamplardaki koşulları iyileştirmek için bir plan hazırladı. Daha güvenli bir kamp ortamı oluşturmak için Belirli yerleri çitlerle çevirdi ve içine tesisler yaptı. Bu yerlerde şimdi temiz su sağlayan çeşmeler, kanalizasyon altyapısı ve dinlenme-oyun alanları var. Fakat bizim ziyaret ettiğimiz kamplardaki tuvalet ve duşlardaki su tesisatı çalışmıyordu. Ve bu tesislerin sayısı konaklayan çok sayıdaki işçi için çok yetersizdi. Kamp sakinleriyle verilen servis ve hizmetlere yönelik yaptığımız diyaloglarda bunların çok eksik ve yetersiz olduğunu gördük. Kamp sakinleri bu tesisler hakkında söz sahibi değiller, onlara danışılmamız ve tesislere karşı bir sorumluluk hissi taşımıyorlar. Çocuk odaklı bir etkinlik düzenlenmiyor.
Ulusal düzeyde mevsimlik işçilikte çocuk emeğini araştırmak üzere bir devlet komisyonu (METİB) kuruldu. Mevsimlik işçilik için bölgesel gözetleme organları (SMFW’ler) daha sonra bölgelere yaygınlaştırması gereken politikalar oluşturdular. Fakat henüz daha iç göç seviyesine yönelik güvenilir istatistikler dahi mevcut değil. Sorumlu otorite, ISCWR, sorunun kapsamlı bir görünümünü ortaya kayabilmiş değil.
Uzun vadede Kürt mevsimlik işçilere gerçek bir çözüm vaat edecek şey yalnızca güney gölgelerinde gerçekleşecek güçlü bir ekonomik kalkınma olabilir. Suriye sınırındaki Şanlıurfa ilinde bütün bölgede uygun sulama sistemi kullanan tarımsal kalkınma getirmesi beklenen bir hidroelektrik barajı için 22 milyon dolar yatırım yapıldı. Sonuçta yörede yaşayanlar için daha fazla istihdam yaratılması ve daha az ailenin mevsimlik iş peşinde diğer bölgelere göç etmesi bekleniyor.        

Sonuçlar
1.    Şüphe yok ki diğer mahsullerin yanında fındıkta da yaygın şekilde kullanılıyor. Sonuçlardan bir tanesi okuldan ciddi şekilde devamsızlık. Bu sadece çalışan çocuklar için değil daha küçük olup da kamplarda kalanlar için de geçerli.
 
2.    Ücretler, ama özellikle Kürt kökenli göçmen işçilere ödenen çok düşük seviyede ve bu durum çocuk işçiliğini devamlı kılıyor. Ücretlerdeki ve çalışma saatlerinde farklı gruplara uygulanan bu aşırı farklı tarifeler, ILO’nun en temel işçi haklarından olan ayrımcılık yapılmaması ilkesini ihlal ediyor.
 
3.    Türk hükümeti çocuk emeği sorununu kabul ediyor. Fakat hükümetin şu anki tepkisi kamplara bazı tesisler kurulması ile sınırlıdır. Gerçek bir denetleme veya çocuk emeği ile mücadeleye dönük herhangi bir ize rastlanmadı.
 
4.    İşçiler ücretlerinin %8-10’unu komisyon olarak alan aracılara büyük oranda bağımlılar. Bu taşeronlar herhangi bir yere kayıtlı değiller ve hükümet tarafından denetlenmiyorlar. Bu durum çocuk emeği kullanımı, düşük ücret, ayrımcılık vb. diğer suiistimallere ortam hazırlıyor.
 
5.    EĞİTİM-Sen ve Petrol-İş sendikaları dışında yerleşik sendikalar çocuk işçiliği ve göçmen işçilik konularına çok kısıtlı bir ilgi gösteriyorlar. Bunların dışında konuyla ilgilenen kurumlar, eğer varsa bile, görünür değiller.
 
 
Öneriler
  1. Türkiye’deki göçmen işçilerin ve onlarla seyahat eden ve çalışan çocukların durumuna daha fazla uluslararası ilgi gösterilmesi gerekiyor.
 
  1. Daha iyi konaklama koşulları hazırlamanın yanı sıra hükümet çocukların eğitim hakkını garantilemek ve çalışmalarını engellemek için daha fazla sorumluluk almalıdır. Bu şu yapısal iyileştirmeler ile sağlanabilir: 1) erişilebilir ve yeterli eğitim tesisi kurulması; 2) bahçe ve tarlalarda etkin iş denetimi sağlanarak; 3) yerel ve göçmen işçiler arasında eşit çalışma saatleri ve eşit ücret uygulamasını garanti ederek; 4) taşeronları düzenleyerek ve denetleyerek; ve 5) Göçe kaynaklık eden bölgede işçilerin ekonomik konumunu iyileştirerek.     
 
  1. Fındık satın alan ve işleyen şirketler (Hollanda ve Türkiye’de faaliyet gösteren) tedarikçileri ile yaptıkları sözleşmelere, onların fındık aldığı bahçelerde de dahil, çocuk emeğinin yasaklanmasına ve işçi haklarına saygı gösterilmesine dair maddeler eklemelidirler. Şirketler sadece bu şartlara uyulmasını sağlamak için kendi tedarik zincirlerini desteklememeli, yapısal çözümleri hayata geçirecek ayrıca uygun önlemleri teşvik edip uygulayarak bunları tüketicilerde dahil olmak üzere (tedarik zinciri sorumluluğu) bunları bütün ilgili pay sahipleri ile paylaşmalıdır.  
 
  1. Çalışan çocukların okula devamsızlıklarını engellemek üzere öğretmenler sendikası EĞİTİM Sen ile birlikte bir eylem planı uygulanabilir. Bu konuda Türkiye’deki STK’lar ile çalışan Alman ve Hollandalı öğretmen sendikaları ile işbirliği imkanı vardır.
 
  1. Göçmen işçilerin kendi kendilerini örgütleme olanakları var mı bunun kontrol edilmesi gerekir. İlerici çiftçi örgütü Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu ve Petrol-İş ile birlikte çalışılabilir.
  2. Fındık alımı yapan ülkelerdeki tüketiciler ve sendikalar alıcı ve işleyici firmaları tedarik zincirlerindeki sorumlulukları ile yüzleşmeye teşvik etmelidirler.
 
  1. Mevsimlik göçmen işçilerin konumlarında yapısal bir iyileşme elde etmek ve çocuk işçiliğini ortadan kaldırmak için şirketler, ulusal ve yerel yöneticiler, sendikalar, okullar, yerel örgütler, ve zincirde çalışan işçiler bir diyalog başlatmalı ve nerede mümkün ise işbirliğine gitmelidirler. Her pay sahibinin üzerine düşen rol ve sorumluluklar vardır ve herkes değişim meydana getirmek için inisiyatif almalıdır.
 
Delegasyon üyeleri
FNV Bondgenoten (Hollanda sendikal federasyonu) delegasyonu sendika yöneticisi Celil Çoban, üyeler Mail Ürker ve Dick de Graaf’dan ve “Çocuk Emeğini Durdur – En iyi işyeri okuldur” kampanyasından Leonie Blokhuis’den oluşmuştur. Delegasyon ziyaret sırasında Türkiye’deki meslektaşlarının misafirperverliğinden çok etkilenmiştir.    
 
Dick de Graaf, FNV Bondgenoten
Leonie Blokhuis, Çocuk Emeğini Durdur – En iyi işyeri okuldur
Kasım 2011


[1] Eğer geçerli ücretten hoşnut olmaz iseniz daha iyi bir fiyat bekleyebiliyorsunuz, iyi kurutulmuş fındıklar tad kalitesini bir yıla kadar koruyor.    
[2] Deniz Pelek, Seasonal Migrant Workers in Agriculture: The cases of Ordu and Polatli, Mastır Tezi, Boğaziçi Üniversittesi, 2010.
[3] İbid.
[4] TL 1 = €0.40
DİĞER HABERLER
BARRY CALLEBAUT’TA TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI
BARRY CALLEBAUT’TA TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI

Sendikamız ile Barry Callebaut Türkiye arasında şubat ayında başlayan yeni dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlandı.

ÇARESİZ KALAN EMEKLİ İŞE DÖNÜYOR
ÇARESİZ KALAN EMEKLİ İŞE DÖNÜYOR

Açlık sınırı altında aylıklarla yaşamaya mahkûm edilen emekliler, çalışma yaşamına geri dönmek zorunda kalıyor. Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeyerek çalışan emekli sayısı son 4 yılda 1 milyon 125 bin 131 kişi arttı.

HALK BIKANA KADAR YÜKSEK FAİZE DEVAM
HALK BIKANA KADAR YÜKSEK FAİZE DEVAM

Politika faizini yüzde 50 seviyesinde sabit bırakan TCMB, liraya geçişi özendirmek için bankaları mevduat faizini artırmaya zorluyor. Bankalar mevduat faizini düşük, kredi faiz oranını ise daha yüksek hızda artırıyor.

İŞÇİYE İŞ SÖZLEŞMESİ VERİLMESİ ZORUNLUDUR
İŞÇİYE İŞ SÖZLEŞMESİ VERİLMESİ ZORUNLUDUR

5 yıldır özel bir iş yerinde çalışıyorum. Geçen hafta iş sözleşmesi verip imzalamamı istediler. Anlayabildiğim kadarıyla şartlar hep işverenin lehinde. Sözleşmeyi imzalamazsam ne olur, işveren işten çıkarabilir mi?