AKPM Türkiye Raportörü Durrieu; Kemalist, laik ve demokratik sistemden uzaklaşıldığını söyledi
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türkiye Raportörü Josette Durrieu, nisan ayında vereceği rapor öncesinde Türkiye’ye ilişkin kritik mesajlar verdi.
Türkiye’nin son 10 yılda iktidarda olan AKP iktidarıyla Kemalist, laik ve demokratik sistemden ayrıldığını belirterek “Şimdi, henüz tanımlanmamış daha kişisel bir sisteme doğru gidiyorsunuz. Şimdi siyasi sınıf, siyasi kadro farklı. Eylemleri ve niyetleri de farklı” dedi.
Durrieu, Strasbourg’da Cumhuriyet’in sorularına şu yanıtları verdi:
– Türkiye genel anlamda özgürlükler konusunda sıkıntı yaşıyor. Buradaki algı nedir?
Gazetecilerin ve milletvekillerinin cezaevinde olması, ifade özgürlüğü ve Meclis’in ve gösteri yapma özgürlüğü sorunudur. Bu alanlardaki temel özgürlükleri kontrol etmek için Türkiye, Avrupa Konseyi’nin “izleme sonrası” sürecinde. İlerleme var ve yargıda, dördüncü ve beşinci paketler gibi bazı reformlar yapıldı. Bu reformlar yavaş gidiyor ama gerçekleşecek.
– Yeterli mi?
Genel perspektiften bakıldığında yetersiz. Şimdi 4. yargı paketini bekliyoruz. Bu reformlara baktığımızda Türkiye’nin bir geçiş sürecinde olduğunu görüyoruz. Gazetecileri ve milletvekilleri, akademisyenleri, öğrencileri ve tabii ki Kürtleri ele alan bu davalara baktığımızda, bu bize ülkenin, davalar sona ermeden binlerce insanı cezaevine koyduğu izlenimini veriyor.
– Ergenekon davası, bu geçiş sürecinin neresinde?
Avrupa’daki kamuoyu hâlâ, Ergenekon davasının ne olduğunu anlamakta sorun yaşıyor. Ancak bu baskı, siyasi bir geçiş dönemi olmalı. AKP, geçen son 10 yılda iktidardaydı, şimdi siz bir başka sisteme ve başka bir siyasi sınıfa geçiyorsunuz, bu nedenle durum hâlâ istikrarlı değil. Avrupa’daki bizde olan izlenim şudur; bu ülkede hâlâ çok sayıda sorun var. Bu gerçek. Bir başka gerçek de şu ki benim üzerinde ısrarla durduğum, yargıda yürütülmekte olan reform girişimi ve sürmekte olan anayasa yapımı çalışmaları…
Bu bir süreç ve bunun sonu nerede?
– AKP, geçiş sürecinde, Ergenekon davasını, kendi İslamcı ideolojisindeki arka planını gerçekleştirmek için bir araç olarak mı kullanıyor sizce?
En azından, 50 yıldan bu yana var olan ve Kemalist, demokratik ve laiklik üzerine kurulmuş olan sistemden ayrıldı, AKP’nin son geçen 10 yıl içinde sağladığı çoğunlukla. AKP, muhafazakâr, geleneksel İslamcı. Şimdi, henüz tanımlanmamış daha kişisel bir sisteme doğru gidiyorsunuz. Şimdi siyasi sınıf, siyasi kadro farklı. Eylemleri ve niyetleri de farklı. Bu tür geçiş dönemlerinde, bütün alanı işgal etmek üzere, açıkça diğerlerini yok etmek için girişimler olur. Bu hep böyle olur. Bu Türkiye’de şimdi tam olarak böyle. Bunun çevirisini yaptığımız zaman; çok sayıda insan, sonsuz duruşmalarla cezaevinde, yavaş yürüyen reformlar… Bu Türkiye’nin Avrupa’daki algılanışını gösteriyor.
– Başka tartışmalar da var…
Bir başka önemli arka plan ise önemli bir azınlık olan Kürtler ve Suriye sınırındaki çatışmalar, 158 bin sığınmacı, durumu daha da karmaşık hale getiren Suriye’deki Kürtlerin durumu… Bu da hem içeride hem dışarıda Türkiye’yi çok karmaşık bir bağlam içine sokuyor. Bir başka önemli siyasi tartışma ise 2014 yılında yapılacak Başkanlık seçimleri. Bu çok çabuk bir şekilde yapılacak. Bu siyasi peyzajı da açıklığa kavuşturacak.
– Erdoğan, Türkiye’nin ilk “başkanı” olmak istiyor. Erdoğan’ın güçler ayrılığına karşı olduğu yönündeki demeçlerini de dikkate alırsanız, bu demokratik yapıyı zedeler mi?
Eğer, halk Erdoğan’ın Türkiye’deki demokrasiyi yok edeceğini düşünürse, demokrasiyi korumak için ona oy vermeyecektir. Ama kimse bunun sorumluluğunu almak istemez. Türkler oy verecek, umuyorum bu demokratik çoğulculuk içinde gerçekleşir. Bu sizin tarihinizde önemli bir nokta ve önemli bir seçim olacaktır.
– Bu gözleminiz, sizin nisan ayındaki raporunuza nasıl yansıyacak?
Türkiye için “izleme sonrası” süreç 2004 yılında başlamıştı. Türkiye hakkında bilgi almak için büyük bir istek var. Öte yandan bu düzenli bir rapor değil, acil görüşme için istek olabilir, dış politika tartışması için istek olabilir, her iki taraftan da gelebilecek olan. Bu, değerlendirme yapmak için doğru zaman. Ama tabii ki, nisana kadar, anayasa taslağı hazırlanamazsa, yeni rejimin nasıl olacağını söyleme durumunda olamam. Bir başkanlık rejimi mi olacak yoksa olmayacak mı? Eğer 4. yargı paketi kabul edilmezse, reformların tamamlanıp tamamlanmadığını da söyleyecek durumda olamam. 12 nokta üzerinde çalışmamız kesinleşti; anayasal reform, siyasi rejim, yargı reformu, sorumluluğun dağıtılması… Vatandaşlık tanımının yapılması, azınlıkların durumu. BDP’nin önerdiği bölgelere dayalı Cumhuriyet. Bütün bu konular, izleme sonrası süreçte yanıtlanmış değil.