Gıda fiyatlarındaki artışları engellemek için, ithalat kolaylaştırılıyor. Gıdada ithalat vergisi oranlarının genel olarak düşürülmesi kararı alınırken; Et ve Süt Kurumu (ESK) ile Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) piyasayı düzenleme yetkisi de genişletiliyor. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, gıdada spekülasyonu engelleyecek şekilde ithalat vergilerindeki yüzde 70-130 arasındaki oranları, yüzde 20 ile 30’a indirmeyi planladıklarını söyledi. Böylece; iç piyasada, sebze, meyve, hububat, et ve süt gibi gıda üretimine darbe vurulacak. Türkiye; 2014-2016 yıllarında 17.1 milyar dolarlık tarım ve hayvancılık ürünü ihraç ederken, 22.4 milyar dolarlık da ürün ithal etti. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre; 2014’te 6 milyar dolar olan tarım ve hayvancılık ihracatı 2015’te 5.7 milyara, 2016’da 5.4 milyar dolara geriledi. İthalat ise aynı yıllarda sırasıyla 8.4 milyar, 7 milyar ve 6.9 milyar dolar oldu. Ancak, ithalat rakamlarının; gümrük vergisinin düşürülmesi ve ESK ile TMO’nun gümrüksüz ithalat ile yetkilendirilmesi sonucunda yeniden artması bekleniyor.
Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Genel Başkanı Özden Özgür, Türkiye’nin, her yıl dışarıdan ortalama 250 milyar dolarlık mal ithal ettiğini, buna karşılık 150 milyar dolarlık mal ihraç ettiğimizi belirterek, "100 milyar dolar bir açığımız var. Bunun büyük bir bölümü de gıda ithalatı. Biz Türkiye olarak nohut, mercimek, kuru fasulye, ayçiçeği, pamuk, buğday, arpa, kepek, saman, tüm gıda yan etki ürünlerini maalesef dışarıdan ithal eder bir ülke konumuna geldik. Bunun da nedeni şu; Türkiye’de son 15 yıl içerisinde, yani bu Üretici; gümrük vergisi aşağı çekilerek ucuz fiyatlı ithal gıda ürünleri ile iyice bitirilecek.
AKP döneminde 26.5 milyon hektar olan tarım alanımız şu anda 23 milyon hektara düştü. Yani 3.5 milyon hektar tarım alanımız kayboldu. Buralara sanayi tesisleri kuruldu, yollar yapıldı, TOKİ evleri yapıldı. Kalan üretici 1er de üretim yapamaz hale geldi. Dolayısıyla biz tarım topraklarımızı koruyamadık" dedi.
Özden Özgür, Toprak Koruma Kurulları kurulduğunu, bunların 9 . üyesinden 7’sinin bakanlığın elemanı olduğuna dikkat çekerek. "Kalan 2’si ise biri biz (ZMO), bir diğeri de TEMA. Olumsuz görüşlerimize rağmen bu tarım arazileri kayboldu. Son 13 yılda ZMO, Türk Toprak Koruma ile ilgili 144 dava açmış. Bakın biz, artık bir meslek kuruluşu halinden çıkıp, bir hukuk bürosu haline gelmişiz. Bu tarım topraklarımızı bizim korumamız lazım diye. Meraların duru- ^ mu da aynı şekilde. Mera alanları 17.6 milyon hektar da 13.5 milyon hektara düştü. 10 yılda 4 milyon küsur mera alanı kayboldu" dedi.
Özden Özgür, zeytincilik konusunda ise şunları söyledi. "Zeytincilikle ilgili madde 7. kez Meclis’ten geri çekildi ama umarız 8. kez gelmez. Zeytinyağı, insan sağlığı açısından son derece önemli. Kanseri, kalp ve damar sertliğini önleyici özelliği var. Türkiye’de her yıl 165 bin kişi kalp ve damar sertliği hastalıklarından ölüyor. Bakın, 2016 yılında Türkiye’de 80 bin kişi kanserden öldü. Eğer biz çevremizi korumazsak, doğamızı korumazsak, her yana sanayi tesisi kurarsak, tarım ve mera alanlarınız daralmış oluyor. İnsanlarımızın da sağlık problemleri ortaya çıkıyor. Bir çok ülkelerden gıda ürünü getirmek zorunda kalıyoruz. Dolayısıyla hükümetlerin buna dikkat etmesi lazım. Her şey para demek değildir. Bunları bizlerle oturup değerlendirmeleri lazım. Ama maalesef bakanlıklar ‘dediğimiz dedik, öttürdüğümüz düdük’ diyorlar. Yani bildiklerini okuyorlar."
Köyler mahalle olunca besicilik çöktü
ZİRAAT Mühendisleri Odası (ZMO) Genel Başkanı Özden Özgür, güney kesimlerimizde Adana, Mersin civarında buğdayın yeni hasat edildiğini hatırlatarak, "Oturduk, Oda olarak buğdayın maliyetini hesap ettik. Kilo başına ortalama maliyeti 1.05 TL. Buğdaya 1 verirlerse, destekleme ile 1.1 TL olursa, bu üretici bir daha buğday eker mi? Yani kâr etmeyen bir üretici seneye bir daha aynı ürünü eker mi? Üretici bir taraftan girdi maliyetleri karşısında inim inim inlerken, diğer taraftan da iklim bozulmasından dolayı tabiat şartları ile mücadele ediyor" şeklinde konuştu. Özgün, şu anda genç nesle hayvancılık desteği verildiğini, ama, orada da politika eksikliği olduğunu belirterek, şöyle konuştu, "Büyükşehir yasasıyla bütün köyleri mahalle yaptılar. Şimdi mahalle yapılan yerde üretici üretime başlayamıyor, hayvan, tavuk besleyemiyor. Genç nesil şehre kaçtı artık. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, şimdi bu genç nesli tekrar köye getirmek için destekler veriyor. O köyde ilkokul, orta okul, sağlık ocağı, belli bir altyapı, sosyal tesisler olmazsa, gençleri oraya götürebilir misiniz? Mümkün değil. Bugün Türkiye bir çok ürünü dışarıdan alıyor. Her sene 4 milyon ton buğday alıyoruz. Hem de sıfır gümrükle. Ayçiçeği, arpa, pamuk alıyoruz. Pamuk alınır mı? Bugün Urfa, Çukurova pamuk bölgeleri, üretici niye bundan vazgeçti? Para kazanamadığı için. Girdi maliyeti yüksek olduğu için vazgeçti."
Türkiye neyi nereden alıyor?
Nohut-Meksika, Hindistan, ABD, Arjantin, Kanada. Elma-Şili. Sarımsak-Çin. Havuç-Avustralya. Çay-Sri Lanka. Kavun ve Karpuz-İran. Kuru Fasulye-ABD, Kırgızistan, Kanada, Peru, Etiyopya, Mısır, Bangladeş ve Çin. Kırmızıbiber-KKTC. Kereviz-İspanya. Büyükbaş hayvan-Uruguay ve Fransa. Et-Çek Cumhuriyeti, Fransa, Brezilya, Bosna Hersek. Ceviz-ABD, Kaliforniya. Bezelye-Rusya Federasyonu, ABD, Kanada, Macaristan ve Almanya. Kuru soğan-İran. Buğday- Rusya, Almanya, Fransa, Ukrayna. Arpa-İngiltere ve Hırvatistan. Saman Gürcistan. Pamuk-ABD, Yunanistan, Türkmenistan ve Hindistan. Soya-Arjantin. Mısır-ABD, Arjantin ve Brezilya. Çeltik ve pirinç-ABD Vietnam, İtalya ve Tayland. Yeşil Mercimek-Kanada. Muz-Panama. Bakla-İtalya.