Gazeteci Didem Arslan Yılmaz’ın sorularını yanıtlayan Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Türkiye’de örgütlenmenin önündeki engellere dikkat çekti. Bu sorunlardan birinin de sendikacılardan kaynaklandığını ifade eden Başkan Atalay, "Benden önceki sendikacılar ilkokul mezunuydu. Benim jenerasyonum meslek mezunu. Şimdilerde üniversite mezunları var. Bundan sonrakiler üniversite mezunu, dil bilen, dünyayı tanıyanlar olacak. Örgütlülük yüzde 50’ler seviyesine çıkmadan sorunlar çözülmez" dedi. Örgütlenme konusunda çalışanlara da çağrı yapan Başkan Atalay, "Bakıyorum binalarda buzdolapları, klimalar vs., yollarda arabalar var. Onların üretildiği yerlerin birçoğunda örgütlü değiliz ama alıp kullanıyoruz. Buna dikkat edersek örgütlülüğü artırabiliriz" diyerek, üreticilerin tüketimden gelen gücüne de işaret etti.

 

 

Ülke olarak zor bir coğrafyada bulunduğumuza işaret eden Ergün Atalay, şunları söyledi: "Bu coğrafya için dedelerimiz bedel ödemişler. Suriye’yi, Libya’yı, Azerbaycan’ı, Yunanistan’ın durumu ortada. Bizim bir kamyon dolusu problemimiz var. Ancak gündemde yer bulamıyoruz. Geçici işçiler var, 696’da kadroya geçenler var. EYT’liler var. Kadroya geçemeyen KİT çalışanları var. Yine 2-3 ay önce kıdem meselesi gündeme geldi. Asgari ücretli 30 yıl çalışsa alacağı 100 bin TL. Bunun dörtte üçünü 60 yaşından sonra verelim diyorlar. Asgari ücretli 100 sene çalışma bir TL para biriktiremez. Bu bizim kızımızın çeyiz, oğlumuzun düğün parasıdır. Bu parayla bir ev alınamaz ama işçi nefes alır. Biz bu sistemden razıyız. Kıdem alamayanlar var. Onlar için yasaya bir madde eklenir. Kıdemi bir daha gündeme getirmesinler."

 

 

Ülkeyi yönetenlerin karar alırken işin sahibine danışmasını isteyen Türk-İş Başkanı Atalay, "Soma sonrası madencilikte çok iyi düzenlemeler yapıldı. Ama 301 cana mı mal olması lazımdı? Bunlar olmadan yapılması lazım. Hemşire, hastanede 10 yıldır çalışıyor ama iş koluna bakıyorsun inşaat çıkıyor. İşçi elektrik direğinde çalışıyor, iş kolu bakıyorsun turizm çıkıyor. Kasiyer alıyor dükkana o kasiyer garsonluk, temizlikçilik de yapıyor. Salgın var deniyor, dört gün sokağa çıkma yasağı geliyor, maaş kesiliyor. Bunu yapan işverenler de var. Suyu, tuvalet kağıdını saklayanları da herkes biliyor. Ülkeyi yönetenler bazen öyle kararlar alıyorlar ki hayretle izlemeyi sürdürüyorum. Hoşgörüyü, demokrasiyi elden bırakmadan güvenlikle özgürlükleri bunları birlikte götürmek lazım. Sendikal rekabette işçi istediği yere gitsin. İşveren, belediyeler, siyasiler sendika işine karışmasın."

 

 

Etkinlikte konuşan TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol, “Üçlü sacayağında iş birliği kapısını sonuna kadar açmak için bugün yine bir aradayız” dedi. Çalışma hayatında kadının yerine değinen Akkol, “Ev ve bakım işleri de dahil edildiğinde, dünyadaki toplam çalışma saatinin üçte ikisi kadınlara ait. Oysa dünya gelirinin sadece yüzde 10’u kadınların. Tabiri caizse, işi kadınlar yapıyor, geliri erkekler alıyor” diye konuştu. Çalışma şeklimizin dönüştüğüne de dikkat çeken Akkol, beceri açığının tüm dünyanın konusu olduğunu dile getirdi. “Mevcut durumda üç kişiden biri gelecekteki işinin becerilerine sahip değil” diyerek, bu bilinçle “Sanayide İşgücü Dönüşümü” projesini başlattıklarını belirtti. Akkol, “Ülkemizde 200 bin tekstil çalışanımızın yetkinliklerini daha üst beceri seviyeye çıkarmak için çalışmalarımız sürüyor” ifadelerini kullandı.

 

Salgın döneminde yapılan çalışmalara da değinen TİSK Başkanı Akkol, "Çalışanlarımıza ve dahası ekonomiye doğrudan 5 milyar lira nakdi destek sağladık. Fesih yasağına kadar geçen sürede de işten çıkarma yapmadık. Salgına 2 milyon istihdam ile girdik, çok şükür 2 milyon ile çıktık” bilgisini verdi.