TÜRK-İŞ’İ NASIL BİLİRDİNİZ?
Türk-İş Genel Kurulu geride kaldı. Ama aynı zamanda geride kalan sendikacılık, sınıf mücadelesi de oldu.
Türk-İş Genel Kurulu geride kaldı. Ama aynı zamanda geride kalan sendikacılık, sınıf mücadelesi de oldu.
Uğraşanların gözü aydın, istedikleri sonunda oldu.
Türkiye’nin en eski ve büyük işçi konfederasyonuydu bir zamanlar. Her ne kadar yönetimleri hükümetlere karşı açık tavır alamasa da, şimdi olduğu kadar da hükümetin kuklası olmamışlardı. Kukla aslında tam da karşılığı değil çünkü burada tamamen bilinçli ve isteyerek alınan bir tutum var. Türk-İş Yönetimini bilinçli tercihidir AKP hükümetiyle işbirliği içinde olmak.
22. Olağan Genel Kurul’un açılışı işçi sınıfı adına utanç vericidir. İşçi sınıfı özellikle de örgütlü kısmı en ağır darbeleri AKP iktidarı döneminde aldı. Ama Tayyip Erdoğan salona hitap etmesi için Türk-İş Genel SEKRETERİ Pevrul Kavlak tarafından çağrılırken neredeyse işçi sınıfının kahramanı olarak anons edildi.
Soma, Ermenek, Zonguldak şehitlerinin kemikleri sızlıyor. Özelleştirmeyle peşkeş çekilen, ekonomiye, ülkenin bağımsızlığına onarılmayacak yaralar açan Tayyip Erdoğan, eminim işveren örgütleri tarafından böyle karşılanmıyordur.
Türk-İş teslim alındı. Yönetiminde Tayyip Erdoğan oturuyor. Şimdi artık en önemli muhalif işçi örgütü yok. Kıdem tazminatı da, kiralık işçi büroları da, esnek çalışmanın her türü de, kısacası kölelik yasalarının tamamı artık tereyağından kıl çekmek kadar kolay hayata geçirilir. Nasıl olsa “Bizim Türk-İş” oldu artık!
KIRMIZI ÇİZGİ AZ KALSIN SARARIYORDU
Türk-İş Konfederasyonu’nun ruhsuz geçen genel kurulunda tek bir yaşam belirtisi vardı o da, her ne kadar sayıları yarı yarıya azalsa da, (Türk-İş Başkanı’nın bizzat girişimleri sonucu) Sendikal Güç Birliği Platformu’nun (SGBP) Kıdem Tazminatını kırmızı çizgi olarak kabul etmesi için harcadığı yoğun çabaydı. Merak ediyorum Türk-İş yönetimi acaba SGBP önergesi olmasa önerge verecek miydi? Hiç zannetmiyorum. Verecek olsalar SGBP’ye önergenizi çekin diye baskı yapmazlardı. Kırmızı çizgi, SGBP olmasa sapsarı olacaktı.
Genel Kurul öncesinde yapılan Başkanlar Kurulu’ndan aldığımız duyumlarda Türk-İş’in en tepe yöneticisi, “Geçen genel kurulda önerge verilmişti, bu genel kurulda gerek yok. Başbakanla görüşeceğiz, kazanılmış haklarımıza dokunulmaması şartımızı ileteceğiz” gibi talihsiz bir beyanatta bulunmuş. Bir işçi konfederasyonunun görevi kazanılmış hakları korumak değil. Geleceği de korumak ve yeni haklar kazanmaktır. Kazanılmış hakları korumak düşüncesi başlı başına teslimiyettir.
İşte Türk-İş yönetimi bu düşünceye emanet. Bu gerçeği gördüğü için Erdoğan, kürsüden “Önümüzdeki süreçte Türk-İş’in sesi daha gür çıkmalı” diyor. Aynı Erdoğan Soma’da sesini çıkartan işçiyi tokatlamış, korumalarına tekmelettirmişti.
Şimdi gelelim sonuca, artık sınıf örgütü olan Türk-İş yok. Bu süreç Mustafa Kumlu’nun Türk-İş Başkanlığına gelmesiyle başladı ve son olarak Ergün Atalay’ın Kumlu’yu köşe sıkıştırıp istifa ettirmesinin ardından Genel Başkanlık koltuğuna oturmasıyla yükseldi; son genel kurulda da amacına ulaştı.
Artık Türk-İş’in cenaze namazı kılınabilir. İmam soracak işçilere; Türk-İş’i nasıl bilirdiniz?