TÜRK-İŞ TEKİ AYRIŞMA 2008 DE BAŞLADI
Tekgıda-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel, Aydınlık´a Türk-İş yönetimindeki gelişmeleri değerlendirdi. Türkel, süreci AKP hükümetinin yönlendirmeye çalıştığını söyledi.
Tekgıda-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel, Aydınlık’a Türk-İş yönetimindeki gelişmeleri değerlendirdi. Türkel, süreci AKP hükümetinin yönlendirmeye çalıştığını söyledi
Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu’nun istifasının istenmesini ve Olağanüstü Genel Kurul tartışmalarını geçmişten bugüne değerlendirmek gerektiğini söyleyen Tekgıda-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel, yeni bir Türk-İş için Olağanüstü Genel Kurul’a gitmek gerektiğini söyledi. Türkel, "Aksi halde Türk-İş’te sadece isimler değişir" dedi.
– Sayın Türkel, Türk-İş yönetiminde yaşanan tartışmaları nasıl değerlendirmek gerek. Bu ayrışma neden çıktı?
Türk-İş’te yaşanan süreç bugünlerin olayı değil. Bugünü anlamak için geriye dönüp bakmak gerekiyor. 2007 yılındaki kongreyle birlikte göreve gelmiş ve sancıları bitmeyen bir yönetim. O tarihten sonra yapılan 2008 yılı 1 Mayıs’ında yönetimde ayrışmalar başladı. Türk-İş yönetimi, Başkanlar Kurulu kararıyla 1 Mayıs’ı tüm emek örgütleriyle birlikte Taksim’de kutlama kararı almıştı. Genel Sekreter olarak da bana görev verilmişti. Türk-İş bu işten vazgeçer dediklerinde biz "olmaz öyle şey" demiştik. Ama Türk-İş birkaç gün kala Taksim’de kutlamalara katılmaktan vazgeçti. Başbakan ve bakanlar devreye girdi ve bu kararı aldırdılar. Ben de "1 Mayıs’ta Taksim’de oluruz, 2 Mayıs’ta da istifa ederiz" demiştim. Orada çatırdama başladı. Şimdi ki Türk-İş Genel MALİ SEKRETERİ o zaman da aynı görevdeydi. Sendika başkanlarını arayarak, 15-20 sendikayı biraraya toplayıp, "Türk-İş Taksim’de olmayı istemiyor" dedirterek operasyon yapmaya kalktılar. Bu süreçle birlikte başladı ayrışma. Ardından Çaykur, Yorsan, peşinden belediyelerde yapılmak istenen operasyonlar, peşinden Hava-İş operasyonu, bunların herbirini birbirine eklediğinizde gelinen noktayı daha iyi anlayabiliriz.
‘Şimdi kurtların kendi yavrularını yeme zamanı’
– Bu ayrışma ya da gelinen nokta, tabanın mı talebi, yoksa dış güçlerin mi dayatması?
2011 yılında yapılan genel kurulu öncesinde biz biraraya gelerek müdahil olmaya çalıştık. Dedik ki, Türk-İş, Türk-İş olmaktan çıkıp, hükümetin top koşturduğu futbol sahası haline geldi. Kimi yöneticiler de, hükümetin Türk-İş içerisindeki eli olarak kılcal damarlarında dolaşan virüs haline geldi. Her platformda, genel kurul kürsüsünden de söyledik bunu. SGBP Başkanlarının hepsi konuşmalarında bunları anlattı. Bizi muhalif bir hareket olarak görüp, yok etmek için hükümetle, bakanlarla işbirliği yaparak operasyonlar yürüttüler. Bu işbirliğinin sonucunda bu yönetim ortaya çıktı. AKP adına Türk-İş içerisinde operasyon yürütenler, şimdi Türk-İş’in gitmediğini söylüyorlar. Günaydın diyoruz. Bu sürecin gitmediği yıllardır görülüyor ve bu sürecin böyle olmasını isteyen bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız.
Etkin bir Türk-İş’i istemeyen yapı, Türkiye’deki bütün kurumları nasıl yozlaştırdıysa Türk-İş’i de kendi içindeki yandaşlarıyla o şekilde yozlaştırdı. Türk-İş’in bu duruma gelmesini bilerek isteyerek gerçekleştirdiler. Şimdi artık kurtların kendi yavrularını yeme zamanı. Kumlu gidecekmiş, başkası gelecekmiş.
– Şimdi ne yapılmalı? SGBP ne diyor?
Yeni bir ismin gelmesi yeni bir Türk-İş’in oluşmasına neden olmayacak ki. Burada değişmesi gereken bir zihniyet, emek örgütü olduğunu hatırlatarak, derhal emaneti gerçek sahibine yani genel kurula teslim etmek gerekiyor. SGBP olarak da bunu söylüyoruz.