TÜRK-İŞ NİÇİN VAR Kİ?
Türk-İş, Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı´na ilişkin görüşlerini 10 Şubat 2012 tarihinde yayımladı. Deveye sormuşlar, boynun neden eğri, diye. Nerem doğru ki, demiş. Türk-İş´in görüşlerinin hangisini anlatayım.
Türk-İş, Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı’na ilişkin görüşlerini 10 Şubat 2012 tarihinde yayımladı. Deveye sormuşlar, boynun neden eğri, diye. Nerem doğru ki, demiş. Türk-İş’in görüşlerinin hangisini anlatayım. Önce bir ciddiyetsizlik örneği daha vereyim. 29 yıldır yürürlükte bulunan İşkolları Tüzüğü’nde "basın ve yayın" işkolu ile "gazetecilik" işkolu ayrı ayrı düzenlenmiştir. 29 yıldır böyledir.
Meclis’e gönderilen 31.1.2012 tarihli Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı ‘nda bu iki işkolunun birleştirilmesi ve "basın-yayın ve gazetecilik" işkolu olması öngörülüyor. Türk-İş bu konuda şu görüşü bildirmiş:
"Tasannın ‘İşkollan’ başlıklı 4. Maddesi Ek 1 sayılı cetvelde basın (matbua ve baskı) işkolu; yayıncılık ve gazetecilik işkolu ile değil kâğıt işkolu ile birleştirilmelidir."
Türk-İş’in bu metnini yazana, denetleyene, onaylayana, imzalayana, yayımlayana, ilgililere gönderene (…başka ne diyeyim ki) sonsuz saygılarımı sunuyorum.
"Size bunları yakıştıramadım da" diyemiyorum; çünkü yakışıyor. Ama n’olur hiç olmazsa işkollarının adlarını doğru öğrenin. Gerçi 29 yıldır öğrenemediyseniz, ne yapılır bilemiyorum.
"Basın (matbua ve baskı)" işkolu ve ayrıca bir "yayıncılık ve gazetecilik işkolu" YOK.
Gerçekten ayıp. Böyle bir hatayı, bırakın hukuk fakültesinden bir öğrenci veya çalışma ekonomisi bölümünden bir birinci sınıf öğrencisi, okuma yazma bilen kişi yapmaz.
Gelelim anlatırken bile içimden çok ilginç sözlerin geçtiği konuya. Grev hakkı çok önemlidir. 12 Eylül öncesinde Bakanlar Kurulu’nun bir grevi önce 30 gün, sonra aynca 60 gün erteleme yetkisi vardı. Ancak bu sürenin sonunda anlaşma sağlanamamışsa, sendika yeniden greve gidebilirdi (275 sayılı Kanun, Madde 21).
12 Eylül darbecilerinin hazırladığı 1982 Anayasası’nın 54. maddesi, ertelenen grevlerin yeniden başlatılamayacağı, uyuşmazlığın Yüksek Hakem Kurulu tarafından sonuçlandıracağı düzenlemesini getirdi (M.54).
Bu yasak Anayasa’da günümüzde de sürdürülüyor. Ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2011 Ekim’inde hazırlanan Toplu İş İlişkileri Kanunu taslağında grevlerin ertelenmesi durumunda, erteleme süresinin sonunda greve başlanabileceği düzenlemesi ? yer alıyordu.
Madde şöyleydi: "Taraflar erteleme süresinin sona erdiği tarihte anlaşamamış veya uyuşmazlığın çözümü için özel mahkeme de başvurmamışlar ise grev veya lokavta karar vermekte serbesttirler." (M.63/4)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2011 Ekim’inde erteleme süresi sonrasında yeniden greve çıkılabilmesini savunuyordu. Bakanlığın bu taslağı Bakanlar Kurulu sürecinde değişti. Bakanlar Kurulu imzasıyla Meclis’e gönderilen Toplu İş İlişkileri Kanunu tasarısında, grevin ertelenmesi sonrasında bir daha grev yapılamayacağı düzenlemesi yer alıyor: "Erteleme süresinin sonunda anlaşma sağlanamazsa, altı işgünü içinde taraflardan birinin başvurusu üzerine uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulunca çözülür. Aksi takdirde işçi sendikasının yetkisi düşer. "(M. 63/3)
Türk-İş, Toplu İş İlişkileri Kanunu tasarısındaki bu düzenlemeyi onaylıyor.
Türk-İş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Ekim 2011 taslağında yer alan düzenlemeyi savunma cesaretini bile gösteremiyor. Türk-İş, 12 Eylül darbecilerinin getirdiği bir yasaklamayı uygun görüyor.
El insaf.
Bu kadar da olmaz.
Yapmanız gereken, hükümetlerin dayanaksız gerekçelerle grev ertelemesi yapabilmesine temelden karşı çıkmaktı.
Bunu yapacak cesaretiniz yok. Çalışma Bakanlığı’nin taslağını savunacak cesaretiniz yok. Bu kadar "yok" söz konusuysa, siz niye "var"sınız ki!