Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
27 Mart 2023
TÜRK-İŞ GENEL KURULUNDA PARTİLERÜSTÜ POLİTİKA TARTIŞMALARI (1970)

Türk-İş içinde siyasi partilerle ilişkiler konusu 1970 yılında çok farklı toplumsal koşullarda gündeme geldi.

TÜRK-İŞ GENEL KURULUNDA PARTİLERÜSTÜ POLİTİKA TARTIŞMALARI (1970)

TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ

1968-1970 dönemi, Türkiye’de işçi eylemlerinin fabrika işgalleri biçiminde yaygınlaştığı yıllardı. İşçiler, 1960’lı yılların ekonomik büyümesinden pay almak amacıyla radikal eylemlere yöneliyorlardı. Türk-İş’in 8. Genel Kurulu, henüz 15-16 Haziran 1970 eylemlerinin yaşanmadığı koşullarda, 11-16 Mayıs 1970 günleri Erzurum’da toplandı. İşçi sınıfı içinde DİSK’in etkisi artıyordu. İktidarda ise tek başına Adalet Partisi vardı. Bu koşullarda, Türk-İş’in 8. Genel Kurulu’na sunulan çalışma raporunda partilerüstü politika ve Türk-İş’in siyasi partilerle ilişkisi ele alınmadı; ancak genel kurulda bazı tartışmalar yaşandı ve Türk-İş tüzüğünün ilgili hükmünde bir değişiklik yapıldı. (Türk-İş, 8. Genel Kurul Çalışma Raporu, Erzurum, 11 Mayıs 1970, Yay.No.67, Ankara, 1970)

12 Ekim 1969 tarihinde milletvekili seçimleri gerçekleştirildi. Bu tarihte Türkiye’nin nüfusu 34,4 milyondu. Seçmen sayısı ise 14,8 milyondu. Ancak oy kullanan seçmen sayısı 9,5 milyon düzeyinde kaldı. Diğer bir deyişle, seçime katılma oranı yüzde 64,3 düzeyindeydi. Bu, daha önceki ve daha sonraki seçimlerle kıyaslandığında, en düşük düzeydir. Geçerli oy sayısı da 9,1 milyondur.

Seçim sonuçlarına göre, Süleyman Demirel’in başkanlığındaki Adalet Partisi 4,2 milyon oy (geçerli oyların yüzde 46,5’i) alarak toplam 450 milletvekilliğinin 256’sını kazandı.

İsmet İnönü’nün başkanlığındaki Cumhuriyet Halk Partisi 2,5 milyon oy aldı (geçerli oyların yüzde 27,4’ü) ve 143 milletvekilliği elde etti.

Turhan Feyzioğlu’nun başkanlığındaki Cumhuriyetçi Güven Partisi 597,8 bin oy (geçerli oyların yüzde 6,6’sı) aldı ve 15 milletvekilliği kazandı.

Osman Bölükbaşı’nın başkanlığındaki Millet Partisi 293,0 bin oy (6 milletvekilliği) ve Alpaslan Türkeş’in başkanlığındaki Milliyetçi Hareket Partisi 275,1 bin oy (1 milletvekili) aldı.

Hüseyin Balan’ın başkanlığındaki Türkiye Birlik Partisi 254,7 bin oy (8 milletvekili), Mehmet Ali Aybar’ın başkanlığındaki Türkiye İşçi Partisi 243,6 bin oy (2 milletvekili) ve Yusuf Azizoğlu’nun başkanlığındaki Yeni Türkiye Partisi de 197,9 bin oy (6 milletvekili) elde etti.

Hükümeti Süleyman Demirel kurdu. 3.11.1969-6.3.1970 arasında görevde bulunan II. Demirel Hükümeti sürecinde Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk’tü.

Hükümet programı TBMM’de 7.11.1969 okundu.

Hükümet Programı’nın işçilere ilişkin bölümleri aşağıda sunulmaktadır:

“Geçen devre içinde basının sosyal kuruluşların, sendikaların, hülasa her türlü müesseselerin; fikir ve tenkitlerini mazide hiçbir zaman görülmemiş bir hürriyet ve serbesti içinde izhar edebilmeleri daima mümkün olmuştur. (…)

“Hükümetimiz sosyal adaletin temel şartını, kabiliyetine göre herkesin bir işe sahip olabilmesinde ve geçim seviyesine uygun bir gelir sağlama imkânının bütün vatandaşlar için teminat altına alınabilmesinde görmektedir.

“İşsizliği önlemek için, istihdam imkânlarını plan hedeflerine uygun şekilde genişletmek, büyük sanayileşme hamlelerini geliştirmek yolundaki gayretlerimizin artırılmasında kararlı bulunuyoruz. Yeni iş sahalarının açılması, çalışanların sayısının arttırılması ve emeğinin karşılığını her işçinin tam almasıyladır ki çekilen sıkıntıların azalacağına, refah yolunun açılacağına inanıyoruz.

“Hükümetimiz iktisadi kalkınmamızı insan gücü, sermaye ve tabiat kaynaklarının ahenkli şekilde kullanarak gerçekleştirme yolunda olacaktır. Biz sermaye, emek ve teşebbüsü birbirine muhtaç ve yekdiğerini tamamlayan ana unsurlar olarak görmekteyiz. Bu itibarla dengeli bir çalışma ortamı yaratmanın, işçilerimizin bugününü ve yarınını teminat altında tutacak tek yol olan sosyal güvenliği sağlamanın, iş itibariyle başkalarına tabi olanları huzur, emniyet ve refah içinde bulundurmanın, bir devlet vazifesi olduğunda tereddüdümüz yoktur. (…)

“Tarım sektöründe her yaşta emek verenleri, hülasa çalışan bütün hizmetlileri kapsayacak şekilde, sosyal güvenlik alanının genişletilmesi, Hükümetimizin bu konu ile ilgili politikasının ana hedefidir.

“Çalışma ve işyeri şartlarının düzenlenmesine, işçi sağlığını çevreleyen bütün tedbirlerin tamamlanmasına, işçi konutları için ayrılan fonların artırılmasına ve işçilere ferdi mesken kredisi verilmesi işlemine devam olunmasına önem vermekteyiz.

“İşçi çocuklarının Sosyal Sigortalar fonundan getirilen burslarla eğitilmeleri imkânı geliştirilecektir.

“Tarım iş kanunu tasarısı yürürlüğe konacak, tarım ve orman işçileri sigorta kapsamına alınmış olacaktır.

“Sosyal sigortaların kapsadığı risk alanları genişletilecek ve işsizlik sigortasının gerçekleştirilmesi imkânları aranacaktır.

“İşçi bütünlüğünün sağlanması ve devamını teminen, Türk sendikacılığının demokratik sistem içinde güçlenmesine yardımcı olmak için, ilgili mevzuatta gerekli değişmeler yapılacaktır. “

“İşçi memur ayrımını kanunla kesin bir şekle bağlayacağız.”

Türk-İş’in 8. Genel Kurulu, Genel Başkan Seyfi Demirsoy’un açılış konuşmasıyla başladı. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Başbakan Süleyman Demirel ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün mesajlarının okunmasının ve bazı bakanların ve yabancı konukların konuşmalarının ardından, CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit söz aldı ve uzun bir konuşma yaptı. (Türk-İş, 8. Genel Kurul Çalışmaları, Yay.No.73, Ankara,1970, s.53-61) Bülent Ecevit, aşağıda bazı bölümleri aktarılan bu konuşmasında Türk-İş’in izlediği partilerüstü politikayı eleştirdi:

“Sendikacılık hareketinin en güçlü örgütü olan Türk-İş toplumu bunalımlardan kurtarmanın adaletli ve demokratik çarelerini yıllardır göstermektedir. Bundan önceki genel kurul toplantısında, bu çareleri, 23 ilkede toplayıp özetlemiştir. Bu 23 ilke, bir bakıma, Anayasamızın sosyal ve ekonomik hükümlerinin de özüdür. Bu 23 ilkenin, şimdi, yeni Genel Kurula sunulan raporun başında da tekrarlandığını görüyorum. Fakat ortada, görmezlikten gelemeyeceğimiz şu acı gerçek vardır: Bu 23 ilke ile belirtilen amaçlardan birçoğuna, Türk toplumu henüz bir adım bile yaklaşmış değildir. (…)

“Türk-İş, partilerüstü bir tutum izlemektedir. Buna kimsenin bir şey demeğe hakkı yoktur. Fakat, partilerüstü tutum, tam tarafsızlık içinde uygulanırsa, siyaset alanında sendikalar, halkı ezen, yoksul bırakan, sosyal adaletsizliği sürdüren tutumların kesin olarak, etkili olarak, üstüne yürümezlerse, özledikleri toplum düzeninin gerçekleşmesine, gereğince, katkıda bulunamazlar.

“Türk-İş, partilerüstü tutumunu sürdürse bile, Türk siyasetinde ağırlığını gerçek ölçüsüyle duyurabilmek için, benimsediği ilkeleri reddeden, hiçe sayan siyasal güçlerin karşısında açık vaziyet almalıdır.” (Türk-İş,1970;54-56)

Bülent Ecevit’den sonra söz alan Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk de partilerüstü politika konusuna değindi:

“Türk işçisi demokratik rejimin ve milli menfaatlerin bekçisi olarak haklarını meşru yoldan istihsal etmenin gayreti içindedir. Türk işçisi işgalin, zorbalığın hiçbir zaman peşinde koşmamış ve milleti dilhun etmemiştir. O bilir ki, dikta rejimlerinin olduğu yerde, milletin olduğu kadar işçinin de sesi yoktur. Bazı dogmatik zihniyetlere sahip olanlar, hayali cennetler vaad ederler; o hayali cennette yaşayanların nasıl bir cehennem içinde olduğunu ibretle ütün dünya seyretmektedir. Gençlerin bunları gayet iyi bilmeleri lazım. Bu ideolojik savaş dünya çapında oluyor. Açık olmaya mecburuz; Türk-İş’in kongresinde ifade ve ilan ediyorum, beynelmilel en büyük emperyalizm olan komünizmin sloganlarını benimseyerek, şu veya bu gerekçe ile paravan altında konuşmak, maksadı gizlemek mümkün değildir. ‘Devrimciyiz’ diyorsunuz, bugün devrimciliğin manası büyük Atatürk’ün inkılap fikrinden öteye rejimi devirmek olarak anlatılıyor. Sosyal adalete eve, sosyalizme hayır. Yapıcılığa evet, yıkıcılığa hayır.

“Türk-İş’in partilerüstü politikası için endişe ile izlediğim, tahakkuk etmemesi için çalışacağımız hep birlikte bir mesele var. Türk-İş’i kendi siyasi paralellerine sokmak isteyen politikacılar var. Türk-İş partilerüstü siyasetini, işçi bütünlüğünü, işçi birliğini sağlamak için sonuna kadar muhafazaya benim kanaatimce mecburdur. Eğer bünyede ideolojik çatışma olursa, o zaman işçiyi birbirine kırdırırız. Bırakalım el atmadığımız bir Türk-İş sahası kalsın, o da huzur içinde birlik ve beraberlik içinde işçi haklarını korumaya devam etsin.” (Türk-İş,1970;65-66)

Genel kurulun gündemine Bülent Ecevit’in konuşmasıyla giren partilerüstü politika konusu, daha sonra söz alan bazı delegeler tarafından da değerlendirildi.

Çimse-İş Delegesi Seyfettin Erkol: “Bazı arkadaşlarımız, bilhassa politikacılar Türk-İş’in partilerüstü politikasını yerdi. Türk-İş İcra Kurulu bu meseleyi düşünüp getirmelidir. Eğer partilerüstü politikadan ayrılırsak bize öyle gelir ki, dağılır, bölünür ve küçülürüz. Zaten dünyada uygulanan politika da ‘böl ve yut’ politikasıdır. Bizim düşüncemiz partilerüstü politikanın devam etmesidir. Eğer böyle olmaz da işçi hareketine, muhtelif partilerin görüşleri girerse içinin meselesi, işçinin davası bir kenara itilecek ve burada parti münakaşaları yapılacaktır. Bunun için 7. Genel Kurulda alınan bu kararın bir müddet daha devam ettirilmesini ve tescilini zaruri görmekteyiz.” (Türk-İş,1970;75)

Yol-İş Delegesi Selahattin Dik: “Yol-İş delegesi Selahattin Dik, partilerüstü politika ve genel grev üzerinde duracağını söylemiş, partilerüstü politikanın, partiler dışında kalarak kendi öz görüşünü ve ilkelerini yaymak demek olduğunu öne sürerek (…)” (Türk-İş,1970;104)

Şeker-İş Delegesi İlhami Parlakdemir: “Yedinci Genel Kurulda partilerüstü politika üç gün münakaşa edildi. Biz sendikacılar Türk-İş tüzüğüne harfiyen itaat ederiz. Benim partim de Türk-İş’tir, anam, babam da Türk-İş’tir. Bir gün evde otururken Demirsoy bir demeç verir, Tunç bir demeç verir, yarınımızdan emin olduğum için, yap bana bir okkalı kahve derim, çocuklarımı omuzuma alır sevincimden oynamaya başları. Ama bir bakarız ki benim kurmay heyetimden biri Seyfi Bey’in, Halil Bey’in konuşmalarını cehredici bir cevap verir, lokmam ağzımda kalır. Partilerüstü politika benim anladığım manada bu değildir.” (Türk-İş,1970;108)

Tes-İş Federasyonu Delegesi Faruk Barut: “Barut, Türk-İş’in partilerüstü politikasına devam görüşünde olduğunu da açıkladıktan sonra teşkilatlanma çalışmalarının daha da hızlandırılması gerektiğini savunmuştur.” (Türk-İş,1970;114)

Bu arada, Harb-İş Federasyonu Delegesi İlhami Açıksöz’ün Harb-İş Federasyonu adına yaptığı teklifle Türk-İş’in 24. ilkesi kabul edildi. (Türk-İş,1970;118) “24. Türk işçisinin emeğini, ordumuzun gücü ile birleştirerek, yurt savunmasında öz kaynaklarımızın kullanılması ve savunma gücümüzün dış yardıma bağlı kalmadan yürütülebilmesi için, Türk-İş ulusal harb sanayiinin kurulması yolunda gerekli bütün çabayı gösterecektir.”

Eski Çalışma Bakanı Turgut Toker de partilerüstü politika konusuna değindi: “Eski Çalışma Bakanı, Türk-İş’in partilerüstü politikasının devamının önemini belirtmiş ve ‘bütün Bakanlar, siyasi parti temsilcileri burada, neden? Bu bir itibar ve ağırlık meselesidir. Partilerüstü politikaya devam edin. Partilere ışık tutun” demiştir.” (Türk-İş,1970;137)

Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk yeniden söz alarak, partilerüstü politikayı savundu: “Türk-İş Başkanı Demirsoy’un açış konuşmasının olumlu yankıları devam ediyor. Ankara’da bugün şöyle deniliyor: Türk-İş rejimin teminatıdır. Kongrenin ikinci günü yaptığım konuşmada ayrıca bir sözcüye cevap vermiştim. Türk-İş’i kendi partilerinin yönüne çekmek isteyenler bulunabilir, dedim ve ilave ettim: Türk-İş partilerüstü politikasına devam etsin. Partilerin içinde bölünmeler, görüş ayrılıkları var.” (Türk-İş,1970;155)

Türk-İş Genel Başkanı Seyfi Demirsoy, genel kurulun son günü yaptığı konuşmasında partilerüstü politika konusundaki tartışmaları değerlendirdi:

“Arkadaşlarım, her şey konuşuldu. Partilerüstü politika da tartışıldı. İnanan oldu. İnanmayan oldu. Münakaşaya girmeyeceğim. Çünkü kongrede bu konuda ısrarlı olmadınız. Şu var ki, bir prensip konduktan sonra hemen akabinde, bir sene sonra, iki sene sonra o prensip bozulmaz. Biz partilerüstü politikada ısrarlıyız, kararlıyız, kimse eteğimizden çekmeye teşebbüs etmesin.

“İngiliz Sendikacılığını biliyorsunuz. İngiliz sendikalarının % 80’i İşçi Partisini destekler. Bizim İşçi Partisi gibi değil. Gelirini onlar temin eder. 100 üncü senei devriye kongrelerinde bulundum. İngiliz İşçi Sendikaları Konfederasyonunun kongresinde İşçi Partisine güven oyu verdiler, kendi partilerine.

“İngiltere’de yazılı bir sendikalar kanunu yoktur, sürpriz grevler vardır. Kendi partisi bir sendikalar kanunu çıkartmak istiyor. Sürpriz grevleri önlemek istiyor. İşçi ücret artışları enflasyonu davet eder diye işçi ücretlerine karşı kendi partisi birtakım tedbirler düşünüyor. O itibarla biz daima partilerüstü kalacağız. O şekilde bize iltifat ediniz, bizim sözümüze hürmet ediniz ve bizim sözümüz istikametinde hareket ediniz. Avam Karamasında konuşulan ve bilahare geri alınan İlginiz İşçi Sendikalarını kanalize edecek olan kanunu tercüme ediyoruz. Enteresan hadiseler var. Genel Sekreter arkadaşımın tespit ettiği hadiseleri sunduğumuzda göreceksiniz ki, politikamızdaki isabetimiz büyüktür, yerindedir ve öyle de kalacaktır.” (Türk-İş,1970;159-160)

Türk-İş Genel Sekreteri Halil Tunç ise yaptığı konuşmada CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit’in yaptığı konuşmayı eleştirdi:

“Sayın Ecevit 23 ilkemizin uygulanmasında bir adım dahi atılamadı, dedi. Arkadaşlar, ilkeyi tespit edip, ilkeyi benimseyip, ilkeyi cesaretle kamuoyunun önünde savunmak pek kolay değil. Nitekim Ecevit’in partisinin, başka partilerin, hatta İşçi Partisi’nin ele almadığı konular 23 ilke içinde, daha önce de Türk-İş kongrelerinde cesaretle ortaya atılmıştı. Daha o zamanlar Halk Partisi’nin programında madenlerin devletleştirilmesi, petrolün milli ölçülere, milli çıkarlara uygun işletilmesi söz konusu değildi. Ama Türk-İş, bu ilkeleri siyasi partilerden çok daha önce cesaretle, herhangi bir doktriner tesir altında kalmadan memleket gerçekleri mücadelesi bildiği için savunmuştu o zaman bu cesaretli çıkış karşısında özel çıkarcılar kıyametleri koparmıştı hatırlarsınız. Ne komünistliğimiz kalmıştı, ne vatan hainliğimiz. Bu kınamaya yalnız özel çıkarcılar katılmakla kalmamış rahmetle anarım, ruhu önünde saygı ile eğilirim, Sayın Gürsel’den tutun da İnönü ve partisinde bulunan politikacılar bu çıkışlarımız karşısında olduklarını ifade etmişlerdi.

“Siyasi partilerin düştüğü hataya düşmeyeceğim, dedim. Yani modası geçmiş politik ifadeler kullanmayacağım. Bunları şunun için söylüyorum. Önemli olan; geç de olsa bir siyasi parti genel sekreterinin 23 ilkeyi kendi ilkeleri gibi benimsemiş olduğunu söylemesidir. Burada kendisine teşekkür borcumuz var.

“Şimdi Ecevit’e soruyorum; siz bu 23 ilkenin içinden hangisinin tahakkuku için Meclis’e kanun teklifi verdiniz? Mesela bir dış ticaret konusunda, teklif getirdiniz mi Meclis’e? Hayır. Çünkü Ecevit, daha dış ticaret konusunu kendi partisi içinde benimsetemez. Çünkü kendi partisinde dahi dış ticaretten vurgun vuran sayısız insanlar var.

“Sayın Ecevit bizim 23 ilkede bir adım dahi atamadığımızı söyledi, fakat bir politikacı konuşurken, arkasından kendisine bazı sualler soracağını tahmin etmeli. Sayın Ecevit, ortanın solu sloganını beş yıl evvel ortaya attı. Ecevit de dört yıldır Genel Sekreter. Acaba kendi partisi içinde ortanın solu fikrini hangi ölçüde benimsetebildi. Demek ki, iki yılda belli ilkeleri benimsetmek ve hemen arkasından Sayın Başkan’ın söylediği gibi eyleme geçmek pek kolay değil. İşte partilerin durumu; biz hiç olmazsa 23 ilkemizi kendi teşkilatımıza benimsettik. Bugün hiçbir sendika başkanı ne çalışma raporunda, ne bir genel kurulda 23 ilkenin aleyhinde tek kelime bile sarf edemiyor.” (Türk-İş,1970;179-180)

Türk-İş’in 8. Genel Kurulu’nda tüzükteki partilerüstü politika maddesinde bir ifade değişikliğine gidildi.

Genel Kurul toplandığında Türk-İş tüzüğünde partilerüstü politika şu şekilde düzenlenmişti:

“Türk-İş,  İcra ve Yönetim Kurulu ile Türk-İş’e bağlı kuruluşların yetkili birer temsilcilerinin iştiraki ile meydana gelecek kurulun ortak kararı olmadıkça, siyasi partilere ve onlara bağlı teşekküllere karşı mutlak bağımsızlığını korumayı ve partiler üstü bir politika gütmeyi amaç bilir.” (M.3)

Partilerüstü politikaya ilişkin tüzük hükmü, 1970 yılında toplanan 8. Genel Kurul’da, küçük bir ifade değişikliğiyle, şu biçimi aldı:

“İcra ve Yönetim Kurulu ile, Türk-İş’e bağlı kuruluşların yetkili birer temsilcisinin katılması ile meydana gelecek kurulun ortak kararı olmadıkça siyasi partilere ve onlara bağlı kuruluşlara karşı mutlak bağımsızlığını korur ve partilerüstü bir politika güder.” (Türk-İş, Türk-İş Anatüzüğü, Yay.No. 71, Ankara, 1970, M.3, s.6)

DİĞER HABERLER
ÇARESİZ KALAN EMEKLİ İŞE DÖNÜYOR
ÇARESİZ KALAN EMEKLİ İŞE DÖNÜYOR

Açlık sınırı altında aylıklarla yaşamaya mahkûm edilen emekliler, çalışma yaşamına geri dönmek zorunda kalıyor. Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeyerek çalışan emekli sayısı son 4 yılda 1 milyon 125 bin 131 kişi arttı.

HALK BIKANA KADAR YÜKSEK FAİZE DEVAM
HALK BIKANA KADAR YÜKSEK FAİZE DEVAM

Politika faizini yüzde 50 seviyesinde sabit bırakan TCMB, liraya geçişi özendirmek için bankaları mevduat faizini artırmaya zorluyor. Bankalar mevduat faizini düşük, kredi faiz oranını ise daha yüksek hızda artırıyor.

İŞÇİYE İŞ SÖZLEŞMESİ VERİLMESİ ZORUNLUDUR
İŞÇİYE İŞ SÖZLEŞMESİ VERİLMESİ ZORUNLUDUR

5 yıldır özel bir iş yerinde çalışıyorum. Geçen hafta iş sözleşmesi verip imzalamamı istediler. Anlayabildiğim kadarıyla şartlar hep işverenin lehinde. Sözleşmeyi imzalamazsam ne olur, işveren işten çıkarabilir mi?

FAİZİ ARTIRMAK İYİ OLURDU DA, ANLAYIN İŞTE!
FAİZİ ARTIRMAK İYİ OLURDU DA, ANLAYIN İŞTE!

Bizler, yani kamuoyu, enflasyonda buzdağının su üstündeki kısmını görürüz. Merkez Bankası ise suyun altında kalan kısmı da görür, görmelidir, zaten gördüğünü de dile getiriyor.