TÜRK-İŞ ARTIK SADECE İSTİFAYLA GÜNDEM OLUYOR
Çalışanların, kontrolsüz liberal politikalar nedeniyle her alanda sürekli hak kaybettikleri bir dönemden geçiyor Türkiye. Milyonların sürekli yoksullaştığı, kan kaybettiği böylesine bir dönemde, sendikaların çok daha etkili olması beklenirdi.
_7509.jpg)
Çalışanların, kontrolsüz liberal politikalar nedeniyle her alanda sürekli hak kaybettikleri bir dönemden geçiyor Türkiye. Milyonların sürekli yoksullaştığı, kan kaybettiği böylesine bir dönemde, sendikaların çok daha etkili olması beklenirdi.
Geçmişte her dönem, çalışanları yeterince tatmin edemese bile bu ülkenin büyük sendikaları, iktidarların birçok haksız, adaletsiz uygulamasına karşı etkili mücadeleler, eylemler ortaya koydular. Bu mücadelede en büyük görev de, en büyük işçi konfederasyonu olması nedeniyle Türk-lş’e ait olurdu hep. Hükümetler, kitleleri yakından ilgilendiren kritik kararları verirken gözlerini önce Türk-lş’e çevirirdi, tepkisini ölçmek için.
Ancak 11 yıllık AKP dönemince Türk-lş, tarihinin en etkisiz dönemini yaşadı. Bu dönemde, Türk-lş’in gündem belirleyebildiği neredeyse bir tek an dahi hatırlamıyoruz. Bu süreçten en büyük yarayı çalışma hayatı aldı. Çalışanlar, telafisi mümkün olmayan hak kayıplarına uğradılar. Kendimizden bir örnek verelim. Geçmişte gazetelerin bir sayfası çalışma hayatı ve sendikalara ayrılırdı. Sadece o alana akredite muhabirler vardı. O alandaki gelişmeler ayrıntılı olarak okurlara aktarılırdı. Maalesef, birkaç istisna (Gururla söylemeliyiz ki Cumhuriyet bunların başında gelmekte) dışında, ne böyle sayfalar ne de muhabirlerin varlığından söz etmek mümkün artık. Elbette ki bunun baş sorumlusu medya. Ama yine de sendikaların da gelinen bu nokta nedeniyle dönüp kendilerine bir bakmaları gerekmez mi?
Çalışanlar kadar, diğer toplum kesimleri de çok hayati bir müttefiklerini yitirdi, sendikal mücadeledeki gerileme nedeniyle. Türkiye’de bir süredir çok büyük toplumsal eylemler yaşanıyor. Son örneği Gezi Parkı protestoları. Ancak bu eylemlerin hiçbirinde Türk-lş’i eskiden olduğu gibi alanlarda görmek mümkün olmadı. Tüm bunların ardından gelinen son nokta da şudur. Çalışanların hak kayıplarının, yoksullaşmanın zirve yaptığı bu dönemde, Türkiye’nin en örgütlü işçi konfederasyonu Türk-lş sadece Genel Başkanı’nın istifasıyla gündem olabiliyor, konuşulabiliyor artık…
DEĞİŞİMİN ANLAMI
Başkan Mustafa Kumlu’nun istifasının ardından 24 saat bile geçmeden, Türk-iş Yönetim Kurulu, yeni başkan olarak Ergün Atalay’ı belirledi. Genel Kurul yapmadan, hatta başkanları toplantıya bile çağırma gereği duymadan alınan bu karar gelecek için ne anlam taşıyor? Türkiye’nin en büyük işçi kuruluşunda yaşanan bu önemli değişiklik, çalışanlar lehine gelişmelerin habercisi olabilir mi? Taraflarla görüşmelerden edindiğimiz hava o ki, Türk-iş yönetimindeki bu değişiklik, ileriye yönelik yeni bir silkinme, yeni bir emek mücadelesi, yeni bir toplumsal hareketlilik açısından umut verici işaretler taşımıyor. Türk-iş’in yakın gelecekte de Türkiye’yi sarsacak bir mücadele gücü ne yazık ki çok olası gözükmüyor.
GAZETECİ GÖZÜYLE GEZİ DİRENİŞİ: ‘GÜNEŞİN EVLATLARI’
Arkadaşımız Ali Ekber Ertürk, "Güneşin Evlatları/Bir Direnişin Efsanesi" adlı kitabında (Tanyeri Kitap) okurları direnişin siyasi, ekonomik, hukuki, diplomatik ve sanatsal yönleriyle buluşturuyor. Fotoğraflar, trajikomik olaylar ve direnişe özgü mizahi bir dil eşliğinde. Ertürk’ün bizzat katıldığı forumlarda notları da oldukça zengin gözlemler içeriyor. Kitabın önsözünü bir kişi değil tam dört ‘anne’ yazmış:
Gezi olayları sırasında yaşamlarını yitiren Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfı Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş’ın annesi Fadime Ayvalıtaş ve Lice olaylarında jandarma kurşunuyla yaşamını yitiren Medeni Yıldırım’ın annesi Fahriye Yıldırım… Ertürk de kitabını "Boyun eğmeyi reddeden cesur gençlere ve onların yürekli anababalarına" adamış.