TÜM ORGANİZEYE ÖRNEK OLUYOR
Fabrika önündeki direnişlerinde 2 ayı geride bırakan Billur Tuz işçileri, örgütsüzken birbirleriyle rekabet ve güvensizliğe itilen işçilerin, haklan için bir araya geldiğinde nasıl bir dayanışma gösterdiklerinin canlı örneği.
Fabrika önündeki direnişlerinde 2 ayı geride bırakan Billur Tuz işçileri, örgütsüzken birbirleriyle rekabet ve güvensizliğe itilen işçilerin, haklan için bir araya geldiğinde nasıl bir dayanışma gösterdiklerinin canlı örneği.
Aynı fabrikada, hatta aynı tezgahta birlikte çalıştığı işçiyle bile birleşmenin zor olduğunu düşünen Billur Tuz işçisinin bugün, Organize Sanayi Bölgesinde 500’ün üzerinde fabrikada çalışan 30 bin işçiyle birleşmeyi düşünmeye başlaması, katettikleri mesafeyi gösteriyor. Diğer yandan Billur Tuz’da direniş öncesi yaşananlar, bu mücadelede sendikaların ve sendikacılığın nasıl olmaması gerektiğine ve bunun gerçekleşmesinde işçilere düşen sorumluluğa da işaret ediyor.
Direniş öncesi ve sonrası yaşananları işçilerin kendi sözleriyle aktarıyoruz.
Osman Uyar: 1987’de işbaşı yapmamla birlikte Tek Gıda-İş üyesi oldum. Şube başkanını ilk kez, sendikanın işyerindeki son sözleşmesi olan 20082010 sözleşmesi sırasında gördüm.
İşbaşı yaptığımda fabrikada çalışan 180 dolayında işçinin hepsi kadrolu ve sendikalıyken 1992’de fabrikanın paketleme bölümü taşerona verildi. Emekli olan ve işten aynlan işçilerin yerine de hep taşerona işçi alınınca sendikalı işçi sayısı 26, taşeron işçi sayısı 150 oldu. Sendika üyesi olmayan kadrolu 6 işçiyi sendikaya görüşmeye götürdüğümüzde o zamanki şube başkanı, "Şimdi üye yapamayız henüz erken. Fabrika müdürü söz verdi, sözleşmeden sonra anlaşmalı üye yapacağız" diyordu. Biz de bu işler böyle oluyor sanıyorduk. Bu şekilde 30 yıl sendikalı olan bir işyeri sendikasız hale geldi. Taşeron işçilerin de sendikaya üye olabileceğini, bizimle birleşebileceğini bilmiyorduk.
‘TAŞERONSUN SEN TAŞERON KAL’
Zakim Bulut: Billur Tuz’da taşeron olarak çalışırken, bizim de sendikalaşıp kadrolularla birleşerek aynı haklara sahip olabileceğimizi hiç düşünmüyorduk. Hani bir şarkı var ya, "İşçisin sen işçi kal", biz de "Taşeronsak hep taşeron kalacağız" diye biliyorduk. Şimdi bir uyanış başladı. Sendikalaşma Çiğli Organize’deki bütün işçilerin gündemine girdi. Ama Billur Tuz’da işyeri temsilcisi değişmese, temsilci olan Resul arkadaşımız araştırıp Çiğli İşçi Kurultayı’na katılmasa biz taşeron-kadrolu birleşemezdik.
Serkan Kanlıca: Direnişe başladığımızda örgütlü işyerleri dayanışmaya gelirken örgütsüz işçiler çekinerek bakıyordu. Şimdi bazı fabrikalardan bizimle görüşen işçiler, "Bizim işyeri de sizi bekliyor siz kazanırsanız biz de sendikalaşacağız" diyorlar. Biz burada artık bütün organize işçilerinin hakları için direniyoruz. Ama diğer fabrikalar da beklemek yerine şimdi örgütlenmeliler.
Eray Aykut: Direnişle birlikte birçok konuda görüşlerim değişti. Bir yerde eylem görsem "Bunların başka amaçları var" diye düşünür kızardım. Abim direnişimizi İnternet’ten öğrenmiş. "Sen orada ne yapıyorsun terörist misin, gözaltına alınırsın" dedi. Annem de başta, "Paranızı almışsınız, gitme fabrikanın önüne" diyordu, şimdi sabah geç kalmamam için beni uyandırıyor. Ben daha önce hep sağ partilere oy verdim ama 68 günlük direnişte onların işçinin yanında olmadıklarım gördüm.
Mehtap Tekin: İşyerinde az kadın olduğumuz için erkeklerle konuşmaya çekinirdik. Sendikaya üye olmak için notere giderken bile kadınlar olarak ayrı gittik. Şimdi birlikte direnişteyiz. Çevremden dolayı AKP’ye oy veriyordum ama şimdi işçilerin aleyhinde yasaları çıkardıklarım ve burada bizi desteklemediğini görüyorum.
Raşide Gürbüz: İşyeri işçilere tuz veriyordu. Orada da ayrımcılık yapıyordu. Kadrolulara 5 paket, biz taşeron işçilere 2 paket veriyordu sendikayı oradan biliyorduk. 8 Martın Emekçi Kadınlar Günü olduğunu öğrendik ve ilk defa anlamına uygun kutladık.
Ulviye Borozan: Direniş sırasında sendikaları konfederasyonları öğrendik. Vergi dairesine, adliyeye, BES’in eylemlerine gittik. Aliağa’da çevrecilerin bile eylemlerine gittik. Eskiden bu konularla ilgilenmezdik. Biz Schneider işçilerinin örgütlenmesinden güç almıştık şimdi istiyoruz ki diğer fabrikalar bizden güç alsın. Herkes sendikalı olsun 3 kuruş paraya çalışmasın.
Hanım Camgöz: Bazı akrabalarımız bize küstü görüşmüyor. Kadınsınız oturun evinizde çocuklarınıza balan diyorlar. Bir akrabam başka bir fabrikada sendikalıymış topluca işten çıkartılmışlar herkes evine gitmiş bana onu anlatıyor. Bir akraban soy ismi tutuğu için işten atılacağından korkuyor. Ama eşim ve çocuklarım direnişimizi destekliyor. İşe sendikalı olarak dönünceye kadar buradayız.
İZMİRİN ÜÇ YANINDA İŞÇİ DİRENİŞLERİ
Gürsel Köse / Tek Gıda-İş Genel Başkan Danışmanı: Billur Tuz direnişiyle TEKEL direnişinin doğrudan ilgisi var. TEKEL direnişi devam ederken Çiğli’de TEKEL işçileri için bir şeyler yapmak üzere işyeri temsilcileri bir araya geldi. Billur Tuz temsilcisi buradan etkilenerek ve öğrenerek işyerinde yeniden örgütlenmeyi başlattı, izmir’e döndüğümüzde Türk-lş içerisinde mücadele çizgisinde anlaştığımız 6 şube bir araya gelip sorunlarımızı tartışıyorduk, devam eden direnişlerle dayanışmada bulunuyorduk. Daha sonra konfederasyon ayrımı yapmadan 17 şube olarak bir araya gelip İzmir Sendikalar Birliğini oluşturduk. Fuarda 850 işçi ve kamu emekçisiyle yaptığımız toplantıda İSB’yi ilan ettik. Sınıfa yönelik saldırılara karşı yan yana durmayı birlikte hareket etmeyi kararlaştırdık.
Dayanışmayı güçlendirdik. 280 gün süren UPS direnişi İSB’deki bütün sendikaların direnişi oldu ve kazanıldı. Hugo Boss ve Savranoğlu, Form Mukavva, Buca Belediyesi taşeron işçileri direnişlerinde İSB olarak yer aldık. Savranoğlu ve Billur Tuz için yaptığımız dayanışma şenliği başarılı geçti, moral verdi. İSB olarak bülten çıkarma karan aldık. Bunlar İzmir’deki sendikal hareketi olumlu etkiledi. İSB olarak Torbalı, Çiğli Organize ve Kemalpaşa’da ortak örgütlenme ve irtibat büroları açmak gündemimizde. Sendikacılar yıllarca var olanla yetindi ve icazet alamadıkları işyerlerinde örgütlenmeye yönelmediler.
Sendikacıların en büyük yanılgılarından biri de "siyaset dışıyız", "partiler üstüyüz" gibi yalanlarla sermaye siyasetinin peşinden gitmeleridir. Sendikacılar ve işçi önderleri siyaset yapmalıdır ama emeğin siyasetini yapmalı hatta aktif görev almalıdır. Geçtiğimiz yıl Çiğli’de 400 işçiyle yaptığımız kurultay sonrasında 5 fabrika sendikalaştı. Organizede toplam 13 işyerinde sendika olduğunu düşünürsek bu önemli. Birçok işyerinde işçilerin gözünün burada olduğunu biliyoruz. Bunun için bu direnişi de yalnızca Billur Tuz işçileri ve Tek Gıdaİş olarak değil başta İSB olmak üzere tüm emek güçleriyle kazanmalıyız.