TÜİK’İN MATRAK SAYILARI…
Kimsenin emeğine saygısızlık etmek istemem. Elbette bu yazıya konu olacak TÜİK çalışanlarının da. Ama bilenler bilir; 15 yıldan fazladır bu TÜİK’in gelir dağılımı ve onunla ilintili tüketim harcamaları ve buradan türetilen yoksulluk sayılarına takmış vaziyetteyim.
Kimsenin emeğine saygısızlık etmek istemem. Elbette bu yazıya konu olacak TÜİK çalışanlarının da. Ama bilenler bilir; 15 yıldan fazladır bu TÜİK’in gelir dağılımı ve onunla ilintili tüketim harcamaları ve buradan türetilen yoksulluk sayılarına takmış vaziyetteyim. Takmakta da haksız olduğumu kimse söyleyemez. Çünkü bu datalar, ülkedeki sosyal eşitsizliği, adaletsizliği resmeden ve içeriye, dışarıya anons eden sayılar. Gerçekliği sergilemedikleri sürece de takmaya devam edeceğim bilinsin.
YANLIŞ HAFRİYAT…
Yine bilenler bilir; burada mesele yöntem sorunudur. Gerçekliği ortaya çıkarmak için yapılan hafriyatta başlamaktadır mesele. TÜİK, hem gelir dağılımı hem tüketim harcamaları anketinde hanehalklarının “beyan”ını esas alan bir hafriyat yapmakta, dolayısıyla hanehalkı reisi ne diyorsa onu doğru kabul edip , hafriyattan çıkan malzeme üstünden bize Türkiye’de gelirin nasıl dağıldığını, adaletli dağılıp dağılmadığını, hanelere ne para girdiğini ve bunu nasıl harcadıklarını, eldeki malzemeden ortalama bir yoksulluk çizgisi çizip onun altında kalanların sayısının ne olduğunu açıklamaktadır.
Biz de, ne yazık ki, akademya dahil, bu yöntemle, bu hafriyatla ortaya çıkan malzemenin kalitesini sorgulamadan, TÜİK’in verilerinden hareketle analizler, çıkarsamalar yapmaktayız.
Dahası, TÜİK, bu bulgularını (mesela adaletsizlik katsayısı olan gini oranını) Dünya Bankası, OECD, IMF, ILO, AB gibi kuruluşlara bildiriyor ve kendisine orada dünya sıralamasında bir yer seçiyor. Onlar da bu bulguları TÜİK’in verdiği şekilde kullanmakta. İşte bu sayede, Türkiye, Ak faşizmin iktidar olduğu 2003’ten bu yana gelir dağılımı, iyileşen, adilleşen bir ülke sayıldı ve dünyanın kalbur üstü ülkeleri içinde en kötü gelir dağılımına sahip ilk 2 ülke olma “utancından” bu sayılar sayesinde sıyrılıp kendisini hiç olmasa ilk 5’in en altına atabildi. Ama makyajla çirkinlik örtülmüyor, gerçeklik alttan inadına boyunu uzatıyor.
MATRAK SAYILAR…
Son açıklanan tüketim harcamaları verileri de yine böyle güvensiz, hatta matraklıklarla dolu bir veri seti. Bakın neden? Çok karmaşık da değil. TÜİK anketi bize 2014’te hanelerin ayda ortalama 2 bin 848 TL harcadıklarını söylüyor. Bu yılda 34 bin TL’ye yakın bir ortalama harcama demek. Ama, hatırlatalım; bu Türkiye’deki 21,3 milyon ailenin ortalaması. Toplam haneleri adet olduğu üzere yüzde 20’lik gruplara , gelirlerine göre alt alta sıralasanız, en alttaki yoksul grup aile, aylık harcamasını 1403 TL olarak bildirmiş TÜİK’e, en üstteki en varlıklı , tuzu kuru aile de 4193 TL!…
Hemen kendinizi bu “hane” hiyerarşisinde bir yere yerleştirmeye kalkınca komedi başlıyor. Sanmam ki, herhangi bir çalışan BirGün okuru ailesinin harcaması, aylık 4 bin 193 TL’nin, yani en varlıklı grubunkinin altında olsun. En mütevazı gelire sahip kamu çalışanı çift ya da özel sektör çalışanı evine ayda 4 bin TL’yi haydi haydi harcıyordur. E ne oldu şimdi; bu BirGün okurları en varlıklı sınıfın mensupları mı oldu şimdi?
MATRAKLIK SÜRÜYOR…
TÜİK, seçtiği 13 bin denek ailede kapıyı çalıp , “Evinize ne harcarsınız ?” diye sorup aldığı yanıtları doğru kabul ettiğinde , en varlıklı yüzde 20’nin harcaması 4 bin küsur çıkıyor ve tüm BirGün okurları da en varlıklı sınıfın mensubu oluyorlar.
Üstelik bu sayılara bakılırsa, 4 bin küsur harcayan bu en varlıklılar, aylık gideri en fazla 1000 TL olan evlerde barınıyorlar. Bu, gerçek kirayı ya da izafi kira dediğimiz, kiracıymış gibi harcanan parayı, elektrik, suyu, gazı vs. içeriyor.
Matraklık bakın nerelere varacak: Bu tüketim anketinden çıkan harcamayı doğru kabul edip bir hanenin yılda ortalama 34 bin TL harcadığını varsaydığınızda yıllık tüm hanelerin harcaması 2014 için 730 milyar TL. Peki, dönüp milli gelir bulgularına baktığımızda hanehalkı harcamaları yine 2014 için ne kadar? 1 trilyon 275 milyar TL. Peki bu iki kutudaki fark ne kadar? 545 milyar TL. Yani, tüketim anketinden bulunan harcamalar, milli gelirdeki harcama kaleminin ancak yüzde 57’si. Ya da milli gelir hanesinde görünen, tüketim anketinde çıkandan 43 puan fazla!.. Demek, ki ortada eksik bir resim var. Hem de öyle böyle değil, neredeyse resmin yarısı eksik.
METAVERİ
“İkisi ayrı şeylere cevap” diye bir ukalalığa umarım kimse yeltenmez. Çünkü bakın tüketim harcamalarının “metaveri”sinde ne yazıyor; “Hanehalkı bütçe anketinden elde edilen tüketim harcamaları bilgileri ile; tüketici fiyat endekslerinde kullanılacak maddelerin seçimi ve temel yıl ağırlıklarının elde edilmesi, hanelerin tüketim kalıplarında zaman içinde meydana gelen değişikliklerin izlenmesi, milli gelir hesaplamalarında özel nihai tüketim harcamaları tahminlerine yardımcı olacak verilerin derlenmesi, yoksulluk sınırının belirlenmesi, asgari ücret tespit çalışmaları vb diğer sosyo-ekonomik analizler için gerekli verilerin elde edilmesi amaçlanmaktadır.”
Düşünebiliyor musunuz şimdi, Bu hafriyatla çıkan malzeme, daha hangi hayati işlere temel oluşturuyor…
Bir kez daha TÜİK camiasını, bu araştırmalar konusunda hassasiyete davet ederim. Vebal büyüktür.