TÜİK’İN GÖRMEDİĞİ, SAYMADIĞI İŞSİZLER
Resmî işsizlik ile reel işsizlik arasında 2 kat fark görülmektedir. TÜİK tarafından hesaplamalara 2 milyon 284 bin işsiz çeşitli gerekçelerle dahil edilmemektedir.

Türkiye’de işsizliğin ne düzeyde olduğu son yıllarda ciddi şekilde tartışılıyor AKP döneminde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) de yandaşlaştırıldığı için hızla güvenirliliğini kaybetmiş bulunuyor. Nitekim yerli yabancı ciddi kuruluşlar ekonomiyle ilgili görece daha sağlıklı veriler ve rakamlar için artık başta Merkez Bankası olmak üzere başka kaynaklara öncelikle başvuruyorlar.
Ekonomi gerçeğinin sadıkane yansıtılmadığı bir alan da istihdam. TÜİK’in "işsizlik rakamı" olarak açıkladığı resmi rakam Yürütme’nin işine gelse de işin içinde olanlar tarafından gerçekleri eksik dile getirdiği eleştirisine hedef oluyor.
Akademik araştırmalar yürüten Arna Araştırma ve Danışmanlık Grubu’nca hazırlanan bir raporda Türkiye’deki gerçek işsizlik olgusu TÜİK’in dar "işsizlik" tanımını aşan bir yaklaşımla gerçek boyutlarıyla sergileniyor. Raporda şu görüşlere yer veriliyor:
ARNA’NIN RAPORU
"İşsizliğin, Türkiye’de ve dünyada giderek artan bir öneme sahip olduğu görülmektedir. Başlangıçta, konjonktürel gibi görünen işsizlik sorununun dünyanın pek çok yerinde gelişen ekonomiyle birlikte yapısallaşması söz konusudur.
Türkiye’de işsizlikle ilgili tüm veri toplama çalışmaları Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yürütülmektedir. TÜİK her ay için işsizlik verilerini açıklamaktadır. TÜİK, işsizlik oranlarını hesaplarken (tanım gereği) gerçekte işsiz kabul edebileceğimiz bazı grupları işsiz olarak kabul etmemektedir. Bu durum açıklanan işsizlik oranlarının gerçeği yansıtmaktan uzak kalmasına neden olmaktadır.
İşgücü piyasasında istihdam aynı zamanda eksik istihdamı beraberinde getirmektedir. Eksik istihdamı görülebilir ve görülmeyen eksik istihdam olarak ikiye ayırmak mümkündür.
Görülebilir eksik istihdam, referans dönemde ekonomik nedenlerle, kendi isteği dışında normal çalışma süresinin (40 saat) altında çalışanları kapsamaktadır. Mevcut işinde veya bir başka işte çalışmaya müsait olduğu halde haftalık 40 saatten daha az çalışanların eksik istihdamda olduğu kabul edilir.
EĞİTİM ve vasıflarına uygun olmayan işlerde istihdam edilenler ile çalıştığı halde ücret azlığı, işinden memnun olmama gibi nedenlerle işini değiştirmek istediği için iş arayan kişiler görülmeyen eksik istihdamdadırlar.
TÜİK’İN İŞSİZLİK TANIMI
İşsizlik TÜİK kaynaklarında şu şekildetanımlamaktadır:
"Referans dönem içinde istihdam halinde olmayan kişilerden (kar karşılığı, ücretli ya da ücretsiz olarak bir işte bir saat bile çalışmayan ve böyle bir işle bağlantısı olmayan) iş aramak için son üç ay içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 15 gün içinde işbaşı yapabilecek durumda olan çalışma çağındaki kişiler işsiz sayılır."
Tüm bu durumlar göz önüne alındığında, işgücü piyasasında ve toplum algısında işsizlik kavramının reel olarak TÜİK’in açıkladığı rakamlar gibi olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bu durumun gerçek boyutlarla göz önüne konulması için işsizlikle ilgili tüm olayların dikkate alınmadı kaçınılmazdır. Alptekin (2010) çalışmasında, geliştirilmiş işsizliğe işbaşı yapmaya hazır olanlar ve mevsimlik çalışanları dahil etmiştir. Fakat iş bulma ümidi olmayan bir milyona yakın kişinin de işsizlik rakamlarına dahil edilmesinin gerekli olduğu düşünülmektedir. 2.284.000 işsiz çeşitli nedenlerden dolayı dahil edilmemektedir. Bu kadar büyük bir rakamın göz ardı edilmesi kamuoyunu yanıltmaya yol açabilir.
RESMİ İŞSİZLİK VE GERÇEK İŞSİZLİK
Tablo ve grafikten de daha detaylı görüleceği üzere resmi işsizlik ve reel işsizlik arasında 2 kat fark görülmektedir.
İşsizlik, tüm dünya ülkelerinin küresel krizlerle birlikte başlıca sorunu haline gelmiştir. Türkiye’de işsizlik; özellikle 1980 sonrası dönemde, küreselleşmeyle birlikte ekonominin ve sosyal toplumun temel sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Teorik olarak işsizliğin temel nedenlerleri arasında nüfus artış hızı, göç nedeniyle kente yerleşen eğitimsiz nüfusun işgücü gereksinimlerini karşılayamaması, sanayileşme ve Soğuk Savaş sonrası emek yoğun sermayeden makine yoğun sermayeye geçiş süreci, üretim ağırlıklı ekonomiye geçiş gibi nedenler gösterilmektedir.
İşsizlik, teorik olarak devletlerin biçimlendirildiği şekliyle açıklanmakta ve genelde işsizliğe sebep olarak toplumsal yahut küresel gelişimler gösterilmektedir. Fakar gerçek bunun tersi yönündedir. Küreselleşmeyle birlikte devletler liberal ekonomiyi kabullenmekte ve tüm planlamalarını buna göre yapmaktadır. Oysa göz ardı edilen durum sosyal faydadır. Sosyal fayda, liberal ekonomiyle çelişen devletin toplumu kar-zarar mantığıyla yönetmemesi ve toplumun refahı yönünde çalışmalar yapmasından geçmektedir.
SORUN YAPISAL
Türkiye’de işsizlik mevsimsel ve konjoktürel olarak açıklanamaz. İşsizlik sorununun yapısal olduğu dönemler itibariyle incelendiğinde gözler önüne serilmektedir. 2000 – 2010 dönemindde işsizliğin nüfusun 10 katı oranında artması ve 1 milyona yakın işgücünün (796 bin kişi) iş bulma ümidinin olmaması sorunun yapısal olduğunun göstergesidir. Ayrıca iş aramaktan vazgeçen işgücü sayısı (1 milyon 388 bin kişi) 1 buçuk milyona yaklaşmaktadır. Türkiye’de yapısal işsizlik neticede kronik hale gelmiştir.