TAKRİR-İ SÜKÛN
İşte böyle bizim hikâyemiz, “az gideriz, uz gideriz, dere tepe düz gideriz, bir de döner bakarız ki bir arpa boyu yol gideriz”, onca zamandan sonra döndük geldik mi yeniden 1930’lara, geldik.

İşte böyle bizim hikâyemiz, “az gideriz, uz gideriz, dere tepe düz gideriz, bir de döner bakarız ki bir arpa boyu yol gideriz”, onca zamandan sonra döndük geldik mi yeniden 1930’lara, geldik.
“Milli şefi” eleştirmek yasak.
Henüz bir yasayla yasaklanmadı ama fiilen Başbakan Erdoğan’ı eleştirmek yasak edildi, yazıya dökülmemiş “Takrir-i Sükûn” yasası kendini bu kez açıkça gösterdi.
Yeni Şafak, Uludere’deki sözleri nedeniyle başbakanı eleştiren Ali Akel’in işine son verdi.
Bunu da “göstere göstere” yaptılar, 16 yıldan beri Yeni Şafak’ta çalışan Akel’i “o yazıdan” dolayı attıklarını herkesin bilmesini istediler.
Çünkü herkesin “dersini” almasını istiyorlar.
Ders kısa ve net.
“Başbakan’ı eleştirmek yasaktır.”
Erdoğan’ın ulaştığı son nokta bu.
Başbakan her konuda karar verecek, herkes onu alkışlayacak.
Çünkü “şef” herşeyi biliyor, heykeli biliyor, jinekolojiyi biliyor, mimariyi biliyor, sütçülüğü biliyor, “aşağıdakinin Ahmet mi Mehmet mi olduğuna” aldırmadan bombalamanın erdemini biliyor, gazeteciliği biliyor, televizyonculuğu biliyor, tarihi biliyor, “tasma takmayı” biliyor, komploları biliyor, “sezaryen” yapan ajanları biliyor.
Ve, sadece o biliyor.
Tabii o kadar bilince, “bilmeyenler” de sussun istiyor.
Bir tane bilen, yetmiş milyon da bilmeyen olunca hepimiz susacağız, susmayanları kovacaklar, işsiz bırakacaklar, aç bırakacaklar.
Bu da “ileri vicdan” herhalde.
Böyle bir ahlakı, böyle bir vicdanı biz bilmiyoruz, biz öğrenemiyoruz, Allah da öğretmesin.
Neye heves ettiğini görüyoruz.
O “takrir-i sükun” istiyor.
Göreceksiniz, bu Uludere AKP’nin “düşüşünün” başlangıcı olacak, bu kadar vicdan yoksunluğunu bu halk taşıyamaz çünkü.