TABUTLARI DOLDURDUK, YAŞASIN SINIFIMIZ!
Çalışma Bakanlığı’nın hangi müfettişleri ise onlar…
“Güzel ölüm”ü, tüm amirlerinin yüzüne de çarptılar.
Sanırım bir çalışan namusuyla, bir müfettiş onuruyla; maden katliamının üzerini örtmediler.
Çalışma Bakanlığı’nın hangi müfettişleri ise onlar…
“Güzel ölüm”ü, tüm amirlerinin yüzüne de çarptılar.
Sanırım bir çalışan namusuyla, bir müfettiş onuruyla; maden katliamının üzerini örtmediler.
Öyle ya…
Sonuçta, “Tersanelerde ölen işçiler köylü olduğu için toprağa basmaya alışmış. Yükseğe çıkınca düşüyorlar” diyen zihniyetin de yanı başında, emri altında çalışıyorlar.
“İş kazaları” adı verildiği için, cinayeti bile kaza sayan; kazayı da çoğu zaman “işçinin duyarsızlığı, tedbirsizliği, cehaleti, dikkatsizliği” üstüne yıkan, esas sistemli sorumluları ve organize suçluları kayıran bir kollama, kayırma düzeninin ortasında çabalıyorlar.
“İşçi Sağlığı ve Güvenliği”nin adını “İş Sağlığı ve Güvenliği” yapan bir dehlizin karanlığında uğraşıyorlar.
17 Mayıs… Zonguldak… 30 ölü…
Devletin Türkiye Taşkömürü Kurumu yüzde 30, onun taşeron özel şirketi yüzde 70 kusurlu!
***
Bunu tam tercüme edersek şudur:
İşveren yüzde 100 kusurlu!
Daha da iyi tercüme edersek, yüzde 100 suçlu!
Çünkü ortada “kusura bakma” denecek “kusur”dan ziyade, işçi katliamına dönüşmüş “yüzde 100 suç” var.
İhmal değil sadece.
Arsızlık suçu.
Hırsızlık suçu.
Cinayet suçu.
***
Çünkü tedbirden, malzemeden, korumadan, sabırdan, itidalden, özenden, gerekli harcamadan, emekten çalan hırsızlık…
Bunları devlet ve taşeronu özel sektör eliyle, daha çok kar, daha çok kazanç, bir posttan daha çok kömür çıkarmak için yapan arsızlık…
Ve sonuçta 30 insanı ölüme gömen, üstüne bir de “Güzel öldüler” diye fetva veren, bir katliama yol açan cinayet suçu.
***
“Kimse böyle olsun istemez” elbet.
Ama bundan sonra, çalışanları madenden tersaneye, bankadan plazaya kadar köleleştirirken; canlarını, akıllarını, bedenlerini “arsızlık ve hırsızlık”la değersizleştirirken bin düşünmeli allı, yeşilli, paralı, pullu, zilli kamusal ve özel sermaye!
Hem alınterini, hem canını diyen kaba veya kibar haydutluk!
Kimsenin canına kastetmeyen, kimsenin canını yakmayan bir “kusur” bahanesiyle bile işçileri kolayca kapı önüne koyarken, kendi kusurları “köleleri” katleden utanmazlık.
***
Ne tersanede herkes aynı gemide!
Ne madende herkes aynı göçükte!
Ne bankada herkes aynı hedefte!
Ne orduda herkes tek bir aile!
Ne sınıfsız, ne imtiyazsız!
Her şey dininiz, mezhebiniz, milliyetiniz, etnik kökeniniz, kimliğiniz değil kardeş…
Tersanede ölüyorsan, sınıfından ötürü…
Madende gömülüyorsan, sınıfından ötürü…
Bankada çıldırıyorsan, sınıfından ötürü…
Orduda aşağılanıyorsan, sınıfından ötürü.
Öyle işte!
Nasıl diyordu çocuk halimiz:
Sınıfları doldurduk, yaşasın okulumuz!
Öyle işte!
Sınıf da okulunuz!
***
O okulda, o sınıfta; o raporu şöyle de okuyabiliriz:
İşçi sınıfından 30 kişinin ölümünden; yönetici ve sermaye sınıfı yüzde 100 sorumludur!
Böyle işte!
Tabutları doldurduk; yaşasın sınıfımız!