İstanbul’dan İzmir’e giderken Karacabey üzerinden geçersiniz. Uluabat Köyü’nde trafik ışıkları var. O trafik ışıklarının olduğu yerde, Balıkesir-İzmir istikametinde yolun hemen sağında, işçiler küçücük bir gölgeye sığınmaya çalışarak, yere yayılmış oturuyorlar. Küçücük bir pankart asılı yanlarındaki direğe. Sütaş ürünlerinin boykot edilmesini istiyorlar o küçücük pankartla.
Kırmızı ışıkta bekleyen araçlar pankarta bakıyorlar. İşçiler sendikalaştıkları için Sütaş patronu tarafından işten atıldıklarını yazmışlar…
Kırmızı ışıkta bekleyen araçlardan biri mutlaka akıl ediyor kornaya basıp işçileri selamlamayı. İşçiler sevinçle el sallıyorlar. Bütün araçlar kornalarına basmaya başlıyor sonra… Her kırmızı ışıkta kırmızı bir cayırtı kopuyor anlayacağınız…
Nereden mi biliyorum? Oradaydım…
***
Üç gün evvel ‘robocop’ jandarmalar o sıcakta işini ve sendikalaşma hakkını savunan işçilere saldırdı. O küçücük pankartı bahane ettiler. 75 gündür orada asılı olan pankart, meğer ‘yasadışı’ymış!
Jandarma ‘robocop’lar işçilere saldırırken, fabrikanın girişindeki güvenlik kabinine gelen Sütaş İnsan Kaynakları Müdürü işçilere el hareketi çekiyordu. Nasıl çekmesin?! Anlı şanlı ‘patronlar kulübü’ TÜSİAD’ın eski başkanı olan Sütaş patronu ne istediyse o oluyordu. Firma imajını zedeleyen o küçücük pankartı parçalıyordu jandarmalar.
Şanlı Türk Silahlı Kuvvetleri, 100 jandarmayla ve polis takviyesiyle 12 işçiye saldırıyordu!..
Bir parmak işaretiyle Başbakan’ın peşine takılıp salon terk eden Genelkurmay Başkanı bu duruma kayıtsız kalmamalı. Derhal Karacabey’in Uluabat Köyü’ne gidip birliklerine komuta etmeli. Düşman kuvvetleri çok tehlikeli: O sırada orada bekleyen 12 işçi…
***
Zaten bu gariban millet evlatlarını işçilere saldırsın diye askere gönderiyor. Bu kadar ordu, gariban halkın vergileriyle, tehlikeli işçilere karşı besleniyor.
Musul’daki konsolosluk ahalisi elin yamyamının elinde bekleşirken, bu ülkenin ordusu ‘robocop’ kıyafetleri giyip karayolu kenarlarında bir buçuk metrelik pankartı indirme harekâtı düzenliyor!..
Aslan parçaları sizi!
***
Peki Sütaş patronu hakkını arayan işçilerin beklediği alana 16 ton sıvılaşmış insan ve hayvan dışkısı döktürürken, şanlı Türk Silahlı Kuvvetleri neredeydi? Ha?! Orgeneral Necdet Özel, neredeydiniz?!
Sütaş işçilerinin e-devlet şifrelerine işverence el konurken, sendikalılar zorla istifa ettirilirken, işçiler köle muamelesi görürken neredeydi 12 işçiye saldıran bu şanlı ordu?
***
Şanlı Türk Silahlı Kuvvetleri! Büyük komutan Orgeneral Necdet Özel! Bu memleketin kırsalında dünya kadar kaçak maden ocağı çalıştırılıyor. Neredesiniz? Hangi kan emici patrona saldırdınız bugüne kadar?
Mahkeme kararlarını çiğneyen HES şirketleri derelerimizi mahvediyor. Elinde mahkeme kararları olan halka saldırmak dışında ne yaptı bu jandarmalar?
Gücünüz cehennem sıcağında hakkını arayan 12 Sütaş işçisine mi yetiyor?!
***
Sütaş’ın patronu Muharrem Efendi’ye de iki çift lafım var. Şimdi sen kamyonla para döküp reklam filmleri yaptırıyorsun ya… “İstanbul için iftar vakti, Sütaş için iftihar vakti” gibi afili laflarla televizyonlarda dönüyor ya o reklamlar…
Fabrikanın yanına, hakkını arayan işçilerin beklediği alana döktürdüğün o dışkılarla iftihar etmen daha münasiptir!.. Çünkü uzun süre o dışkılarla birlikte anılacaksın…
Sütaş için dışkı vakti!