SINIFIN KİMLİĞİ
Bugüne kadar yaşadığı ve yaşadıklarından öğrendiği kadarıyla pek çok yönden emekçi özelliği kazanmış olan (kendisini aynı sınıfın üyesi olan bir emekçi olarak gören) işçiler, içinde bulundukları koşulları sorgulamaya başladıklarında ve bu durumu bilince çıkarttıkları ölçüde, sınıf içi bölünme ve rekabeti aşarak etkin ve başarılı mücadele örnekleri yaratabilirler.

Bu söylediklerimiz her ne kadar bilinen doğrular olarak görülse de, işçi sınıfı tarihi içinde bu cümleleri doğrulayan mücadele örneklerinin sayısı sınırlıdır. Sınıfı bir ‘ilişkiler ve deneyimler’ toplamı olarak değerlendirirsek; bu ilişki ve deneyimlere sadece üretim ilişkileri açısından değil, aynı zamanda yaşanmışlıklar açısından da baktığımızda, sınıfın kimliğinin oluşmasının nasıl bir şey olduğunu gözlemleyebiliriz.
Bu durum; işçilerin mücadelesi içinde biriken maddi güç, belli bir noktadan sonra o direnişteki işçiler üzerinde politik olarak dönüştürücü bir etki yaratıyor. Ancak bu durum, tek tek ve bir bütün olarak işçilerin yaşamakta olduğu dönüşüm için yeterli değil. Bir hareketin ya da direnişin, o hareketin ya da direnişin öznelerini gerçek anlamda dönüştürebilmesi için oluşması gereken en önemli şey, yaşadıklarından hareketle sınıf bilincinin gelişmesi, sınıfın kendi değerleri ve mücadelesini bütün açıklığıyla ortaya koyması ve bütün bu ilişkilerin belli bir süreklilik içinde sürdürülmesidir.
TEKEL direnişine kadar işçi sınıfı, pek çok cephede peş peşe alınan çok sayıda yenilgiden sonra adeta üzerine "ölü toprağı" serpilmiş gibiydi. Sendikalar çoğunlukla, üyelerinin hak ve çıkarları ile sınırlı mücadeleler yürütürken, örgütsüz milyonlarca işçi ve emekçi açısından itibarlarını büyük ölçüde yitirmiş durumdaydılar.
Özellikle son birkaç yıl içinde sınıfın hak kayıpları hızlanmış; sendikalar, üyelerinin daha fazla hak kaybına uğramaması için haklarından bir bölümünü kaybetmeye rıza göstermeye başlamışlardı. Esnek çalışma, kriz nedeniyle ücretlerin düşürülmesi, kısa çalışma ödeneği uygulamaları gibi, bugünden bakıldığında kriz koşullarında kurtuluş gibi görülen pek çok düzenleme hayata geçirildi. Özellikle son yıllarda yoğunlaşan bütün bu gelişmeler sınıfın iç çözülüşünü ve kendi içinde yaşadığı parçalanmayı daha da artırıcı bir etki yarattı.
TEKEL işçilerinin örnek mücadelesi, tamamen çözüldüğü, hatta yok olduğu ilan edilen işçi sınıfı mücadelesinin gücünü dost düşman herkese yeniden hatırlattı. İşçiler için nesnel olarak gelişmekte olan gerçeklerin, öznel yönden de kavrandığında sınıfın oluşum sürecinin en somut örnekleri, direniş süresinde belirgin bir biçimde görüldü. Bugünden sonra herhangi bir alanda yürütülecek mücadelede TEKEL direnişinin ilk referans olacağını söylemek mümkün. Hafta başında İzmir’deki TARİŞ İplik Fabrikasından atılan 600’e yakın işçinin fabrika önünde mücadele etme kararı almış olması, şimdiden en taze örnek olarak dikkat çekiyor.
Benzer şekilde Sinter Metal ve Çemen Tekstil işçileri gibi hakları için uzun süredir direnişte olan işçiler, TEKEL işçilerinin kararlılığını ve mücadelesini kendilerine örnek alıyorlar. TEKEL direnişi boyunca birbirinden farklı düşünen, farklı partilere oy veren, farklı kimlik ve kültürlere sahip olan binlerce işçi, direniş içinde geliştirdikleri sınıf bilinciyle ve kazandıkları sınıf kimliğiyle mücadelelerini önemli bir noktaya getirdi. Direnişin Ankara’da süren 78 günü pek çok yönden değerlendirilebilir. Bu süre içinde yapılanlar ya da yapılamayanlar yine çeşitli yönleriyle ele alınabilir. Ancal. direnişinin bugüne kadarki gelişim sürecini dikkate aldığ . mızda, sınıf kimliklerini gururla ve başarıyla taşıdıkları iç;n TEKEL işçilerine ayrıca teşekkür etmek gerekir.
GÖZLEM erkanaydogan@gmail.com