SEYDİŞEHİR ALÜMİNYUM’DAN CARİ AÇIĞA… BİR GARİP ÖYKÜ…
İç acıtıcı ve aynı zamanda tiksindirici bir öykü ETİ Seydişehir Alüminyum’un özelleştirilmesinin ardından bugüne kadar yaşanan gelişmeler…
İç acıtıcı ve aynı zamanda tiksindirici bir öykü ETİ Seydişehir Alüminyum’un özelleştirilmesinin ardından bugüne kadar yaşanan gelişmeler…
Balık hafızalı toplumumuz çoktaaan unuttu. Ülkenin hızla değişen gündemi ve herkesin hukuksuzluklara artık aşina oluşunun da bu unutuşlarda payı var elbette. İtiraf etmeliyim ki bizim de hafta sonu yolumuz Seydişehir’e düşmemiş olsaydı, oradaki insanlarla konuşmasaydık ve döndükten sonra oturup araştırmasaydık 2005 yılından beri yaşanan hukuksuzlukların yolunun AİHM’ye kadar gittiğinin farkında olmayacaktık. TMMO Metalurji Mühendisleri Odası Başkanı Cemalettin Küçük ile konuştuğumuzda “Evet” dedi; “Türkiye’de hukuk kanalları tükenince davayı AİHM’ye (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) taşıdık. 2 ay önce dosyamızın kabul edildiği haberini aldık. Sanırım 1 yıl içinde karar belli olur. Bu arada Başbakan ve Özelleştirme Yüksek Kurulu hakkında da tazminat davası açtık…”
Peki ne oldu da bu noktaya gelindi? Dinleyin bakın…
2005 yılında özelleştirmelerin en vahşice yaşandığı dönemde bir ara dillerden düşmeyen bir slogan vardı: “Alüminyum alana baraj hediye.” Seydişehir Alüminyum Tesisleri’nin özelleştirilmesiyle ilgili. Tesisi alana Oymapınar Barajı hediye anlamında. Ve sattılar o yıl… Neyi mi?
1- Seydişehir alüminyum tesislerinin ana fabrikasını.
2- Oymapınar hidroelektrik santralını.
3- Üretime esas olan boraks maden rezervini.
4- Tesisin Antalya’daki mal varlıkları ve limanı.
Bütün bu varlıkları CE-KA Grubu, 305 milyon dolar karşılığında satın aldı. Sahibi Başbakan Erdoğan’a yakın bir isim, hem de hemşerisi. Üstelik para kasaya bile girmiyor. Grubun Karadeniz Oto Yolu inşaatından alacağına mahsup ediliverdi. “En az 3.5-4 milyar dolarlık varlığın 305 milyon gibi komik bir paraya özelleştirildiğini” söyleyen CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, bu özelleştirmenin peşini bırakmadı ve Metalurji Mühendisleri Odası ile Danıştay’da yürütmeyi durdurma ve iptal davası açtı. 29 Haziran 2006’da Danıştay 13. Dairesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Hukuk ve demokrasi şampiyonu bu hükümet ne yaptı? Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararına uymadı. 27 Kasım 2007’de Danıştay bu sefer Seydişehir’in özelleştirmesini iptal etti. Hükümet iptal kararına da uymadı. Son olarak geçen yıl Danıştay İdari Dava Daireleri, 13. Daire tarafından verilmiş iptal kararını da onayladı. Anlayacağınız Seydişehir ve öteki varlıkların özelleştirilmesi, en üst hukuk kurulunca durdurulmasına karşı sanki öyle bir şey yokmuş gibi davranıldı. Ve şimdi sıra AİHM’nin kararında…
Peki CE-KA tesisi satın alınca ne yaptı?
ÖİB tesisi alacak firma için şartlar koymuştu:
– 5 yıl içinde en az 110 milyon dolar yatırım yapılacak.
– Şirketin üretiminde kullanılan boksit madeninin işlenmeden ihracı yasaklanacak.
– Oymapınar, otoprodüktör lisansı dışında kullanılamayacak. Elektrik üretiminin en fazla yüzde 25’i diğer kullanıcılara satılabilecek.
Hiçbirine uyulmadı. Boksitler şakır şakır satılıyor, Oymapınar’ın elektriği enterge sisteme çalışıyor, yatırım olarak gösterilenler ise göstermelik bina tadilatları… Üstüne üstlük CEKA bonus olarak Seydişehir’in doğalgaz ihalesini de aldı. Yani tam bir tekel hali. Yer darlığından dolayı bırakalım işçilerin 4-C statüsüne geçirilerek sürülüp süründürülmelerini bir kenara (malum hikâye) ve gelelim cari açık konusuna. Türkiye’nin en büyük derdi değil mi? Ve yılda 850 bin ton alüminyuma ihtiyacı var ülkenin, başta otomotiv sektörü olmak üzere… Ne yapılıyor peki? 60 bin tonu Seydişehir’den karşılanıyor (özelleştirmeden önce de aynıydı), 15 bin ton kadarı hurdadan dönüştürülüyor. Kalanı ise ithal. Evet, biz boraksı işlemeden satan ve alüminyuma avuç dolusu paralar vererek alan bir milletiz… Sonra da etrafımıza bakar ve “hay allah bu cari açık neden çıktı?” diye söyleniriz… Devlet tekelini yıkmaya kalkarken özel sektör tekeli yaratırız… Seydişehir Alüminyum Tesisleri o ilçenin can damarıydı. Kestiler… Lojmanları, sosyal tesisleri, havuzu, sineması vardı. Yok ettiler… Yolunuz düşerse şöyle bir uğrayın Seydişehir’e, bakın sosyal yaşam ne halde…
Türkel Minibaş’ı anıyorum özlemle…
Ah güzel dostum benim… Bugün senin doğum günün… O içten gülüşün ve çocuk gözlerinle karşımdasın yine… Geçen yıl aynı tarihte bu köşeden sana seslenmiştim. 1 yıl geçti aradan; ne kadına karşı şiddette bir arpa boyu yol aldık, ne çevre ile ilgili konularda… Hukuksuzluk hâlâ diz boyu, gazeteciler hâlâ hapiste… Baskı artarak sürüyor, bilgi toplumu olmamız gerekirken “korku toplumu” haline geldik. Ekonomi çöküyor. Geçen yıl, senin “Gözucuyla” köşende sık sık önemli bir tehlike olarak altını çizdiğin Türkiye’nin cari açığı 35.7 milyar doları buldu. “Kaynağı belirsiz halde ülkeye giren miktar ise 1.2 milyar dolar” demiştin. Dün yeni rakamlar açıklandı. Cari açık 65.5 milyar dolara, kaynağı belirsiz para 13 milyar dolara çıkmış… Böyle yönetiliyor işte Türkiye Türkel, nereden geldiği belirsiz paralarla. Ve alkış tutuluyor bu ortama… Umutlu oldun sen daima. “Yılmadan mücadele zamanı şimdi” deyişin hâlâ kulaklarımda… İyi ki var oldun hayatımda…