SENDİKALI OLMAK
İşçi hareketinin alanlara yansımasa da yüksek olduğu bir süreç yaşıyoruz. Yatağan işçilerinin mücadelesini saymazsak geri kalanı daha çok sendikal haklarla ilgili grev ve direnişler.

İşçi hareketinin alanlara yansımasa da yüksek olduğu bir süreç yaşıyoruz. Yatağan işçilerinin mücadelesini saymazsak geri kalanı daha çok sendikal haklarla ilgili grev ve direnişler.
Ancak bu süreç bir taraftan işçi sınıfını dinamik tutarken diğer taraftan da dışardan müdahaleler sonucu (sanki hiçbir sendika görevini yapmıyormuş gibi düşünen küçücük gruplar) sendikal örgütlülük hakkında kafa karışıklığına neden oluyor.
KENT GREVİNDE BUNU NET OLARAK GÖRDÜK
Toplu İş Sözleşmesi (TİS) işçinin gerek ücret gerek ise işyerindeki şartlarının bir adım daha ileriye taşınması ve iş banşının sağlanması için yapılan bir anlaşmadır. TİS’lerle kapitalist sömürü düzeni değiştirilemez. Grev kararı alınıncaya kadar o işletmenin sahibi olan işveren, grev karan alınır alınmaz birden emek-sermaye cepheleşmesinde düşman sermayenin baş temsilcisi de olmaz. Sınıfsal olarak en başta neredeyse grev kararı alınınca da orada durur.
SENDİKA DEVRİM YAPMAZ
Ama tam da bu noktada, aslında bir pazarlık masası olan TİS sürecinde birilerinin her nasılsa sosyalistliği gelir aklına (o güne kadar neredeyse) ve o andan itibaren herşey tersine döner. Sendika san, işveren işçi düşmanı olur. Sanki kırmızı sendikayı bulup, işçi düşmanı olan işverenden işyerini alıp işçiye verecek, bütün kân işçinin cebine akıtacak! Sendikalar kapitalist sistem içerisinde işçinin uğrayacağı kayıpları en aza indirmek amacıyla kurulmuşlardır; sistemi değiştirmek için değil. İşçi sendikasız çalışırken her türlü sömürüye işini kaybetmemek adına katlanır. Ancak sendikalı olduğu zaman ödediği aidatın karşılığında her istediğinin olacağını düşünmeye, düşündürülmeye başlar.
İKİ UCU KESKİN BIÇAK: GREV
Şimdi Kent grevinden yola çıkarak sormak istiyorum; bu kapitalist sistem acaba bu grev hakkını verirken, sosyalistti de bu hakkın kullanımında işçinin hiçbir hak kaybına uğramayacak şekilde bir yasal düzenleme mi yaptı? Öyle olmadığını hepimiz biliyoruz. İşçi sosyal güvenliğinden ücretine kadar, emekliliğine kadar pekçok kayıp yaşar grevde. Sadece işveren değildir kaybeden. Tıpkı lokavtın sadece işverene değil, işçiye de zararı olduğu gibi. Eğer sendika grevi işletmeyi batırmak için kullanırsa asıl kaybeden işçiler olur. Grev bir araçtır ama akıllıca kullanılırsa! Herşeye karşın sitemin içinde sınırlı bir hak olduğunu unutmadan!
Sendikal örgütlülük sınıf ve vatan mücadelesinde çok önemli ve etkilidir. Fakat tek başına hiçbirşey ifade etmez. Eğer siyasi örgütlülük yoksa ya da hayatın gerçekliliğinden kopuk bir çizgide ise sendikal örgütlenmenin çözüm olmasını beklemek büyük bir hatadır. Her grevde ortaya çıkan "İşgal, grev, direniş" ne teoride, ne de pratikte karşılığını bulmaktadır. Bazen öyle bir eylem yapılır ki, bunun içerisinde maaş yada sosyal haklar yoktur. Tıpkı Yatağan işçilerinin verdiği mücadele gibi. İşte bu mücadele doğru bir örgütsel anlayışın sonucudur.
Pazarlık masasının dışında sendikalann var olan misyonunun ve gücünün kullanılmasıdır ve işçiyi ileri taşır. Tıpkı Tekel eyleminde olduğu gibi. İşçi de sendikalar için bir turnusol kağıdı olmalı. Yanlış attığı adımda uyarma gerekirse yönetimleri değiştirme yetkisini kullanmalı. Kimin ülkenin ve sınıfın çıkanna, kimin ise düzenin ve kendi şahsi çıkanna hizmet ettiğini ayırmak da işçilerin görevi.