İstanbul Üniversitesi (İÜ) İktisat Fakültesi İnsan Kaynakları Araştırma Merkezi (İKAM) tarafından yürütülen ve Kovid-19 küresel salgınının mavi yakalı sendikalı işçilere etkilerinin incelendiği araştırma sonuçlandı. İKAM’da Prof. Dr. Meltem Delen ve Dr. Selcan Peksan tarafından 20 Nisan-10 Mayıs tarihleri arasında yürütülen araştırmada, sanayi işletmelerinde istihdam edilen sendika üyesi mavi yakalı işçilerin, koronavirüs salgınının ilk dönemlerindeki çalışma koşulları incelendi. Araştırma kapsamında yüzde 90’ı erkeklerden oluşan 1062 işçiyle anket yapıldı.
Araştırmanın kapsamı ve sonuçları hakkında bilgi veren İÜ İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sayım Yorğun, anket sonuçlarına göre sendika üyesi işçilerin, salgının ilk dönemlerinde kendilerini gelir ve iş kaybı açısından nispeten güvende hissettiklerini söyledi. İşyerlerinin büyük ve kurumsal olması, üretime devam etmeleri gibi nedenlerle salgın sürecinden etkilenme oranının bu iş grubunda düşük olduğuna işaret eden Yorğun, “Araştırma sonuçlarından, salgının ilk dönemlerinde, virüse yakalanma riskine karşın kalabalık fabrikalarda çalışmaya devam eden mavi yakalı işçilerin, gelir ve iş kaybı riskinden ziyade, sağlık riskini göğüsledikleri anlaşılmaktadır. Yaşamın idamesi için başlıca gelir kaynakları ücret olan işçiler, ailelerine hastalık taşıma korkusuna rağmen, işlerini kaybetmeyi göze alamadıkları için üretimi sürdürmüşlerdir” dedi.
SENDİKALI İŞYERLERİ DAHA GÜVENLİ
İşyerlerinde koruyucu önlemler alınsa bile işçilerin yine de virüse yakalanma endişesi yaşadıklarını aktaran Prof. Dr. Yorğun, şunları kaydetti: “Tek gelir kaynağı ücret olan işçiler, gelir güvenceleri olması durumunda evde kalmayı tercih edeceklerini belirtiyor. Çalışma kapsamındaki işyerlerinin sendikalı ve büyük işletmeler olması, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasını ve takibini olanaklı kılmakta. Nitekim katılımcıların yüzde 77’si işyerinde fiziksel mesafeyi koruyabildiğini, yüzde 95’i işyerinde herkesin maske kullandığını, yüzde 71’i işyerinin her gün dezenfekte edildiğini belirtmiştir. Ayrıca yüzde 92’si salgın sonrası, işyerlerinde fiziksel mesafeye uygun düzenleme yapıldığını ifade ediyor.”
Prof. Dr. Yorğun, katılımcıların yüzde 92’sinin ücret dışında başka bir gelir kaynağının bulunmadığını söylediğine de işaret etti. İşçilerin yüzde 82’sinin ücret kaybına uğramaları halinde belirli bir süre ihtiyaçlarını karşılama imkanlarının olup olmadığı sorusuna "Hayır" yanıtı verdiğini aktaran Prof. Dr. Yorğun, sözlerine şöyle devam etti:
İŞ KAYBI KORKUSUNU İŞ BULAMAMA TAKİP ETTİ
“Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 42’si işsiz kalma endişesi taşırken, yüzde 68’inin bu endişeyi taşımadığı görülmüştür. İşsiz kalmaları halinde uzun süre iş bulamayacaklarını düşünenlerin sayısı ise daha fazladır. İşçilerin çoğunluğunun işlerini kaybetme korkusu yaşamamalarının sendikalı olmaları, dolayısıyla kendilerini güvende hissetmelerine bağlı olduğu düşünülmektedir. Sendikalı kesimde kendilerini güvende hisseden çoğunluğa karşın, katılımcıların önemli bir kısmı, istihdam riskiyle karşı karşıya olduğunu düşünmekte ve bununla ilgili kaygı ve korku yaşamaktadır.”
Katılımcılara salgın sürecinde bir olumsuzlukla karşılaşmaları halinde hangi kurum ve kişilerin kendilerine destek olabileceğinin sorulduğunu anlatan Prof. Dr. Yorğun, bu soruya katılımcıların yüzde 92’sinin "aile" diye yanıt verdiğini kaydetti.
BİLİME GÜVEN ARTTI
Salgının ilk dönemlerinde işçilerin güven duygularında kurumlar açısından değişimler ortaya çıktığına da işaret eden Prof. Dr. Yorğun, şu bilgileri verdi: “Bu süreçte pek çok kanaldan toplumu bilgilendiren uzmanlar ile salgınla fedakarca mücadele eden doktorlara güven oldukça yükselmiş, en az güven kaybı yaşanan da yine bu grup olmuştur. Sağlık Bakanı önemli bir güven unsuru olarak ikinci sırada yer almaktadır. Bu sonucun, süreç içinde kamuoyunu sürekli bilgilendirmesi ve şeffaf bir kriz yönetimi sürdürmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Üçüncü sırada ise bilim gelmektedir. Özellikle salgınla mücadelede sürekli ön planda olan ve hastalığın tedavisinin geliştirilmesinde tek çare olan bilime güvenin artması da oldukça doğaldır.”