SENDİKALARLA OYUN ÜSTÜNE OYUN!
Bu köşede, 9 Şubat 2012 tarihinde yayınlanan ´Kırk katır mı, kırk satır mı?´ başlıklı yazımda, sendikalara oynanan oyunlara dikkat çekmiştim: AKP, sendikaların önüne iki tercih koydu; Ya Kırk katır, ya da kırk satır. Kırk katır şu:

Bu köşede, 9 Şubat 2012 tarihinde yayınlanan ‘Kırk katır mı, kırk satır mı?’ başlıklı yazımda, sendikalara oynanan oyunlara dikkat çekmiştim:
"AKP, sendikaların önüne iki tercih koydu; Ya Kırk katır, ya da kırk satır. Kırk katır şu:
2009’daki genelgeleriyle, ‘sendikalı sayısını SGK verilerine göre saptayacağız’ dediler. Genelge, 3 yıl boyunca sendikalann korkusu oldu. 100’den fazla sendikanın sadece 12’sinin yetki alması, 80’inin toplu sözleşme yapamaz, aidat alamaz, faaliyet yürütemez hale düşürülmesi demekti. DİSK bitiyor, Hak-İş’in 1 sendikası, Türk-İş’in ise ancak 11 sendikası tehlikeyi savuşturabiliyordu.
Toplu İş İlişkileri Yasa Taslağı (TÜYT), Bakanlar Kurulunun imzasında bekletiliyor ve bir türlü Meclise indirilmiyorken, aniden imzadan geri çekildi ve 3 yıldır uygulanmayan bu genelge gündeme getirildi.
Bütün sendikalar tepki gösterdiler. Kırk satır: Tepkiden çekindi Hükümet. SGK verilerini 1 yıl daha erteleyerek, Bakanların imzasından çektiği Toplu İş Yasa Taslağını bu kez, hızlı şekilde devreye yeniden soktular.
İmzadayken, ülke barajını yüzde 0.5’ten yüzde 3’e çıkardılar, işyeri temsilcilerinin ve sendikacıların güvencesini kaldırdılar ve grev yasaklarını genişlettiler.
Yeni halini yıldıran hızıyla Bakanlara imzalatıp Meclise sevk ettiler. AKP sendikalan tasfiyeyi, bu kez genelgeyle değil, yasa yoluyla yapacak, ancak 20 sendika yüzde 3 barajını geçerek toplu sözleşme yetkisi alabilecekti.
Grev yasağı ve sendikacıların güvencesizliği de ilave edilmişti. 5 yıllık geçiş süresi koymuşlar ama kimin için? Sadece yüzde 3 barajını geçme şansı olan 20 sendika için.
Hükümet bir satir daha çıkardı. Kıdem tazminatını fona dönüştürerek kaldırmayı, esnek çalışmayı yaymayı ve işçi kiralamayı kurumlaştırmayı amaçlayan Ulusal İstihdam Stratejisini (UİS) Sendikalara göndererek, ‘acele’ görüş istedi.
Ölümü gösterip sıtmaya razı etmekti bu. UİS ile tehdit ederek, Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısına (TÜYT) tepkileri yumuşatacaklardı. Aylardır Bakanlar Kurulunda imza bekleyen TÜYT’de, hızla imzalanarak meclise sevk edilmiş, sendikaların aleyhine değişiklikler eklenerek komisyonlardan hızla geçirilmiş ve Meclis Genel Kuruluna gönderilmişti.
Tam da bu sırada, Hak-İş eski yöneticisi bir AKP milletvekilinin. Türk-İş’e bağlı üç ya da dört sendikayı Hak-Iş’e geçirmek için pazarlık yaptığı duyuldu. Sendikaların isimleri verildi. Hem adı geçen sendika yöneticileri yalanlamadı, hem de AKP milletvekili…
Görüşmeler başlayınca Hükümet bir manevra daha yaptı. ‘Acele ediyoruz’ havalan verdiği, basında haber üstüne haber çıkan UİS, sessizliğe çekildi. Son hızla Bakanlara imzalatılıp meclis komisyonlarından geçirilen TÜYT ise, gündemin arkalarına atıldı.
Neydi bu şantajlar, katır ve satırla tehdit etmeler? Yeni bir sıtma-ölüm ilişkisi miydi? İyice gerilmiş olan Türk-İş içindeki ilişkilerin kopması mı umuldu yoksa?
Sendikal Güç Birliği Platformuna bağlı 11 sendikanın Türk-İş’in bunca satir ve katıra teslim olmasına tepki göstererek, Türk-İş’le yollarını ayıracağı mı beklendi?
Böylece geride kalan sendikalarla Hak-İş’i buluşturmanın veya birleştirmenin zemini mi döşenecekti? En zayıf sandıklan sendikalara kanca atarak Hak-İş’e geçirme gayretleri, bu niyetler boşa çıkınca mı devreye sokuldu?
Şimdi sendikalarda bunlar tartışılıyor. ‘Sahipsiz sürüyü kurt kapar’ derler. Bırakalım direnci ve dayanışmayı, Türk-İş, Konfederasyon görüntüsü bile veremiyor.
Dökülüyor ve her türlü dış etkiye açık hale geldi. 1 Mayıstaki tavırlar ise, bu görüntüye tuz biber ekti. 1 yılı aşkın zamandır Başkanlan bile toplanmıyor.