SENDİKAL KARA TABLO!
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, uluslararası sendikal alanda Türkiye’ye yönelik kara propaganda yürütüldüğünü iddia etti. Oysa kara propaganda yok, gerçeğin kendisi kapkara! Türkiye sendikal haklarda 142 ülke içinde 134’üncü sırada!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, 19 Nisan 2025’te Memur-Sen tarafından düzenlenen bir toplantıda yaptığı konuşmada uluslararası sendikal alanda Türkiye’ye yönelik “kara propaganda” yürütüldüğünü iddia ederek, birçok düzenlemeyi hayata geçiren Türkiye’yi çalışma hayatı bakımından “kötü ülkeler” arasında saymanın büyük bir haksızlık olduğunu savundu.
Bakan Işıkhan’ın “kara propaganda” diye kara çaldığı, dünyanın en büyük sendikal örgütü olan Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) her yıl açıkladığı Uluslararası Sendikal Hak İhlalleri Endeksi. Türkiye 2014’ten bu yana yayımlanan bu listede en kötü 10 ülke arasında yer alıyor. Bakan Işıkhan buna alınmış!
SENDİKAL HAK İHLALLERİ ENDEKSİ
Her şeyden önce şunu söyleyelim. Bakan Işıkhan’ın toplantısına katıldığı Memur-Sen gerçek anlamda bir sendika olarak kabul edilmediği için dünyanın en büyük sendikal örgütü olan ITUC’a üye olamıyor. Hatta Avrupa sendikalarının üst örgütü ETUC’a da üye kabul edilmiyor. Bakan, önce bu acı gerçek üzerinde düşünmeli.
Nasıl oluyor da 1 milyondan fazla üyesi olan bir kuruluş uluslararası alanda sendika muamelesi görmüyor? Acaba bunda hükümet ile Memur-Sen arasında sendikacılıkla bağdaşmayan girift ve sembiyotik ilişkiler rol oynuyor olabilir mi? Bir sosyal politikacı olan Bakan Işıkhan’a sendikaların özerkliği ve ILO’nun “sendika saflığı” ilkesi konusuna eğilmesini öneriyorum. Dolayısıyla ITUC üyeliğine kabul edilmeyen bir örgütün kongresinde ITUC araştırmasına kara çalmak pek olmamış!
Gelelim işin diğer boyutuna!
Bakanın “kara propaganda” diye kara çaldığı araştırma Türkiye’den Türk-İş, Hak-İş, DİSK ve KESK’in de üyesi olduğu ITUC tarafından hazırlanıyor. Ben bugüne kadar bu dört konfederasyonun hiçbirinden, özellikle de Türk-İş ve Hak-İş’ten bu araştırmaya dönük bir itiraz ve eleştiri duymadım. Üye sendikal örgütlerin itirazı olmayan bu araştırmaya bir siyasi kişilik olarak Bakanın kara çalması Türkiye’de sendikal hakların iyi olduğunu göstermez, tersine hükümet müdahalesinin dozunu gösterir. Bakan yanlış iş yapmış!
Dahası bu ITUC endeksi üye sendikalardan, o ülkeye dair derlenen verilerden hareketle oluşturuluyor. ITUC oturduğu yerde Türkiye’yi sendikal haklar konusunda en kötü ülkeler arasına koymuyor. Her yıl araştırma formunu üye örgütlere yolluyor ve gelen verilere göre bir endeks ve rapor hazırlıyor. Burada ayrıca araştırmanın metodolojisi de açıklanıyor.
Örneğin 2024 raporu için anket formu sendikal hak ihlallerini bildirmeleri için 169 ülkedeki 340 ulusal sendika merkezine gönderilmiş. ITUC sadece anket ile yetinmiyor. Anketin dağıtıldığı, açıklandığı ve doldurulduğu ülkelerin sendika ve insan hakları uzmanları ile toplantılar düzenliyor. ITUC, ihlallerden haberdar olduğunda teyit etmek için sendikalarla doğrudan iletişime geçiyor. ITUC araştırmacıları ulusal mevzuatı analiz ederek uluslararası düzeyde tanınan toplu işçi haklarını yeterince korumayan bölümleri tespit ediyor. ITUC bu sürecin sonunda bir rapor ve endeks hazırlıyor. Bazı ülkelerden veri alınamadığı için bu ülkeler raporda yer almıyor. Dolayısıyla Türkiye, veri toplanabilen ülkeler için en kötü 10 ülke içinde yer alıyor. Endeks 2024 yılında 151 ülkeyi kapsadı. Endeksin yayımlanmaya başladığı 2014 yılında bu sayı 139’du.
TÜRKİYE EN KÖTÜ ÜLKELER ARASINDA
ITUC Sendikal Hak İhlalleri Endeksinde ülkeler üç ayrı kritere göre ele alınıyor. Bunlardan ilki ankete dayalı saptanan ihlaller (diğer bir ifadeyle üye örgütlerden elde edilen bilgiler), ikincisi ülkelerin mevzuatının 97 ayrı noktada ILO normlarına uygunluğu ve üçüncü olarak ülkelerin derece puanları. Ülkeler 5 (ve 5+) derecede puanlanır. En kötü 10 ülke bu üç ayrı kriterin sonunda ortaya çıkan bir listedir. Bir diğer ifadeyle bu üç alanda en kötü sicile sahip ülkelerdir. Raporda en kötü ülkelerdeki sendikal hak ihlalleri örnekleniyor.
ITUC veri toplayabildiği ülkeleri 5 (ve 5+) kritere göre derecelendiriyor. “5+” kriteri “hukukun yok edilmiş olması nedeniyle sendikal hakların olmadığı ülkeler” olarak kabul ediliyor. Aralarında Afganistan, Sudan, Somali, Myanmar gibi ülkelerin yer aldığı 12 ülke bu grupta. Türkiye bu grupta değil. “5” olarak derecelenen grup “sendikal hakların garanti altında olmadığı ülkeler” olarak kabul ediliyor. Bu grupta aralarında Cezayir, Belarus, Mısır, Hindistan, Endonezya, Kore, Rusya, Tunus ve Venezüella gibi 41 ülke var. Türkiye işte bu grupta yer alıyor.
“Sendikal hakların sistematik olarak ihlal edildiği ülkeler” “4” olarak gruplanıyor. 39 ülkenin bulunduğu bu grupta Brezilya, İsrail, Yunanistan, Meksika ve ABD gibi ülkeler de yer alıyor. 3. derece olarak gruplanan ülkeler “sendikal hakların düzenli olarak ihlal edildiği ülkeler” olarak kabul ediliyor. 33 ülkenin yer aldığı bu grupta Arjantin, Avustralya, Belçika, Şili ve İsviçre yer alıyor. Görüldüğü gibi ITUC Avustralya, Belçika ve İsviçre gibi ülkeleri sendikal hakların düzenli olarak ihlal edildiği ülkeler olarak saymaktan geri durmuyor.
“2. derece” ülkeler “tekrarlanan sendikal hak ihlallerinin olduğu ülkeler.” 21 ülkenin yer aldığı bu grupta Çekya, Finlandiya, Fransa, Hollanda, Yeni Zelanda, İspanya ve Uruguay gibi ülkeler de yer alıyor. “1. derece” olarak tasnif edilen ülkeler ise “sendikal hak ihlallerinin nadiren yaşandığı ülkeler.” Bu grupta sadece 8 ülke yer alıyor. Bunlar Avusturya, Danimarka, Almanya, İzlanda, İrlanda, İtalya, Norveç ve İsveç.
DAHA KÖTÜ ENDEKSLER DE VAR!
ITUC bölgesel endeks de yayımlıyor. Buna göre Orta Doğu ve Kuzey Afrika 4,74 puanla sendikal hakların en çok ihlal edildiği bölge. Bunu 4,13 ile Asya Pasifik bölgesi, 3,88 ile Afrika, 3,56 ile Amerika ve 2,73 ile Avrupa izliyor. Görüldüğü gibi ITUC endeksi pek çok ülkede farklı türde sendikal hak ihlallerini derecelendiriyor ve hiçbir ülkeye özel muamele yapmıyor.
Bakan Işıkhan’a bir kötü haberim daha var. Turpun büyüğü var! Türkiye sadece ITUC raporlarında dünyadaki sendikal haklar açısından en kötü ülkeler arasında gösterilmiyor. Türkiye Hukukun Üstünlüğü Endeksinde (Rule of Law) de sendikal haklar açısından diplerde yer alıyor. World Justice Project (Dünya Adalet Projesi) 2012 yılından bu yana ülkelerin uygulamada hukukun üstünlüğüne ne ölçüde bağlı olduklarını gösteren bir değerlendirme aracı olan Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ni yayımlıyor. Türkiye 142 ülkenin yer aldığı bu endekse genel olarak 117. sırada, temel hak ve özgürlüklerde ise 133. sırada yer alıyor.
Bir diğer ifadeyle temel hak ve özgürlüklerin Türkiye’den daha kötü olduğu sadece 10 ülke var. Hukukun üstünlüğü endeksinin bir alt endeksi olan sendikal haklar endeksinde ise Türkiye 134. sırada yer alıyor. Türkiye’den daha kötü ülkeler şunlar: Etiyopya, Afganistan, Mısır, Çin, Pakistan, Sudan ve İran. Bakan hangi biriyle baş edecek! Hem ITUC hem de World Justice Project’e göre Türkiye sendikal haklar açısından dünyadaki en kötü 9 ülkesi arasında! Bu da mı kara propaganda!
SEBEPLER NELER?
Peki, Türkiye’nin farklı araştırmalarda sendikal haklar açısından dünyadaki en kötü ülkeleri arasında yer almasının nedenleri konusunda Bakan Işıkhan hiç düşündü mü? Türkiye’nin en kötü ülkeler arasında yer almasında şunlar ve benzer gelişmeler etkili olabilir mi?
-Grevlerin sistematik olarak engellenmesi. “Milli güvenlik” bahanesiyle neredeyse her grevin idare tarafından erteleme adı altında yasaklanması, Türkiye’de grevlerin fiilen Cumhurbaşkanının iznine bağlanmış olması,
-Sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi kapsamının özel sektörde yerlerde sürünmesi,
-Toplu pazarlık hakkının işverenin itirazı durumunda askıya alınması,
-İş cinayetlerinden hayatını kaybeden işçilerin sayısının korkunçluğu,
-Protesto haklarını kullanan Türkiye’nin en büyük sendikalarından biri olan Eğitim Sen yöneticilerine soruşturma açılması, ev hapsiyle cezalandırılmaları,
-Türk-İş üyesi bir sendika başkanının işveren tarafından vurularak yaralanması,
-Sendikalaştıkları için işten atılan ve haklarını arayan Polonez işçilerine ve başka işçi direnişlerine karşı uygulanan hukuksuz ve sistematik polis şiddeti,
-Haklarını arayan Hak-İş üyesi Altındağ Belediyesi işçilerine Belediye Başkanı ve ekibinin saldırması,
-Türkiye’nin üç büyük işçi konfederasyonundan biri olan DİSK’in Genel Başkan Yardımcısı ve Genel-İş Genel Başkanının tutuklanması, DİSK Çukurova Temsilcisinin aylarca hapis yatması, sendikacılara yurtdışı çıkış yasağı,
-Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına rağmen Taksim Meydanında 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen sendikalara izin verilmemesi ve sendikacıların gözaltına alınması,
-Sendikalaşan işçilerin sistematik olarak işten atılması ve direnen işçilere dönük hukuksuz müdahaleler,
-Görevden alınan ancak AYM kararıyla haklı bulunan ve ceza mahkemelerinde beraat eden yüzlerce akademisyenin 9 yıldır hâlâ göreve başlatılmaması,
-Bakanlığın sendikalar arasında tarafgir davranması,
-2024 Uluslararası Çalışma Konferansı’nda Türkiye’ye “teknik yardım” kararı çıkması.
Daha saymamı ister misiniz? Bence sendikaların içişlerine müdahale sayılacak ve ters tepecek karalama girişimleri yerine işinizi yapsanız ve Türkiye’deki sendikal hak ihlallerini gidermek için çalışsanız daha anlamlı bir iş yapmış olacaksınız. 1 Mayıs’ı “İşçi bayramı yaptık” avuntusu yerine 1 Mayıs’ta Taksim Meydanını kutlamalara açmak için çalışsanız veya 2010, 2011 ve 2012’de hükümet tarafından kutlamalara açılan Taksim’de neden 2013’ten bu yana hukuksuz bir yasak uygulandığını açıklayabilseniz…
Konuşmanızda “Sosyal diyalog konusunda büyük ilerlemeler kaydettik” diyorsunuz ama sanırım sosyal diyalog mekanizmalarının işletilmediğini, örneğin Ekonomik ve Sosyal Konseyin Anayasal buyruğa rağmen 2009’dan bu yana 16 yıldır toplanmadığını bilmiyorsunuz. Dahası Bakanlığınız bünyesindeki Üçlü Danışma Kurulu bile yıllardır düzenli toplanmadı. Başka bir sebep de bu olabilir mi?
Uluslararası sendikal alanın teamüllerini pek bilmediğiniz anlaşılıyor. Dünyanın en büyük işçi örgütünün 11 yıldır hazırladığı bir araştırmayı o örgüte üye dahi kabul edilmeyen bir kuruluşun toplantısında “kara propaganda” yaftalıyorsunuz. Bunun bir hükümet müdahalesi olarak değerlendirileceğinin farkında bile değilsiniz. Ya yarın “Türk Hükümeti sendikaların uluslararası sendikal anketleri özgürce yanıtlamasına müdahale ediyor” dense ne diyeceksiniz? Ya size “Bizim Türkiye’de dört üyemiz var, hiçbirinin itirazı yok, size ne” derlerse ne diyeceksiniz? Bu işler sendikal faaliyet kapsamına girer. Türkiye’nin onayladığı 87 sayılı ILO sözleşmesine göre sendikalar faaliyetlerini kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın serbestçe sürdürme hakkına sahiptir.
Çalışma Bakanı olarak farklı uluslararası raporda dile getirilen gerçekleri inkâr etmeye değil, bunları düzeltmeye çalışın. Bakan olarak göreviniz bu. Kolay gelsin.