SENDİKACILARIN HİZMET ÖDENEKLERİ
Geçenlerde bir işçi arkadaşım aradı, bir sendika yöneticisiyle hizmet ödenekleri konusunu konuştuklarını anlattı. Sendika yöneticisi, Sendika genel kurulunda karar alındıysa sendikacının aldığı hizmet ödeneğine kimse karışamaz; bu işlerle boşu boşuna kafanızı yormayın! demiş.

Geçenlerde bir işçi arkadaşım aradı, bir sendika yöneticisiyle hizmet ödenekleri konusunu konuştuklarını anlattı. Sendika yöneticisi, "Sendika genel kurulunda karar alındıysa sendikacının aldığı hizmet ödeneğine kimse karışamaz; bu işlerle boşu boşuna kafanızı yormayın!" demiş.
Uyanık!
Ya da insanları aptal zannediyor. Kanunda bir kısıtlama varsa, sen sendikanın genel kurul kararıyla o kanundaki kısıtlamayı ve sınırlandırmayı kaldırabilir misin?
Tabii ki hayır.
Profesyonel sendikacıların büyük çoğunluğu her dört yılın sonunda kanundışı bir biçimde hizmet ödeneği alır.
Aldıkları hizmet ödeneği kanundışıdır.
Yedikleri kul hakkıdır.
ÇITIR ÇITIR YİYORLAR
Sendikaların büyük çoğunluğunda bu kanundışı kul hakkını muhafazakar sendikacı da, solcu sendikacı da çıtır çıtır yer.
Siz onları eleştirdiğinizde de size son derece bozulurlar.
Örneğin, hadi bakalım Yol-lş’in, Teksifin. Türkiye Maden-İş’in, Türk Metal’in, Koop-İş’in yöneticileri son genel kurulda aldıkları hizmet ödeneklerinin miktarını açıklasınlar.
Bazıları 200 bin lira aldı, bazıları bunun da üstünde miktarlarda para.
Bu para kanundışıdır. Hele sendikasında ve Türk-İş’te görev yapan sendikacıların iki ayrı kuruluştan hizmet ödeneği almaları, daha da büyük bir kanundışılıktır.
İşin özü şu:
İş Kanununun 112. maddesi şöyle diyor:
"Kanuna veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kurum ve kuruluşlann haklarında bu Kanun ve 854, 5953, 5434 sayılı kanunların hükümleri uygulanmayan personeli ile kamu kuruluşlarında sözleşmeli olarak istihdam edilenlere mevzuat veya sözleşmelerine göre kıdem tazminatı niteliğinde yapılan ödemeler kıdem tazminatı sayılır."
Sendikalar, "kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kurum ve kuruluşlardır. "
YARGITAY KARARLARI SON DERECE AÇIKTIR
Bu konuda birçok Yargıtay kararı da var. Birini vereyim:
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 19.10.2009 gün ve E.N.2009/28614, K.N.2009/27427 sayılı kararı şöyledir: "Öte yandan, davacıya Sendika Tüzüğü’nün 45. maddesi gereğince ödenen hizmet ikramiyesi 1475 sayılı İş Yasasının ek 2, 4857 sayılı İş Yasası’nın 112. maddesi gereğince kıdem tazminatı niteliğindedir. Dairemizce 1475 sayılı Yasa döneminde istikrarlı olarak, profesyonel sendikacıların hizmet ödeneklerinin emredici nitelikteki 14. maddesine atıf yapan ek 2. maddesi nedeniyle kıdem tazminatı tavanı ile sınırlı olduğu kabul edilmiştir. 4857 sayılı Yasa döneminde, artık nispi emredici nitelikte olarak yürürlükte olan eski İş Yasası’nın 14. maddesine yollama yapan 112. maddesinde bu ödeneğin kıdem tazminatı olduğu açıkça ifade edilmiştir. Böylece hizmet akdi ile çalışanlarla haklarında İş Yasası uygulanmayan personel arasında eşitlik sağlanmış olmaktadır. Bu da anayasamızın ücrette adalet başlıklı 55. maddesi hükmüne uygundur. Böyle olunca Dairemiz 4857 sayılı Yasa döneminde de aynı uygulamasını sürdürmektedir. Davacıya 19.04.2004 tarihinde ödenen hizmet ikramiyesi anlatılan nedenlerle kıdem tazminatı niteliğinde olmakla, kıdem tazminatı tavanı ile sınırlı olarak hesaplanmalıdır. Bu nedenle mahkemece yapılacak iş, 21.10.2003 tarihinde yürürlükte olan Sendika Ana Tüzüğü’nün 45/d maddesine göre davacıya ödenmesi gereken hizmet ödeneği miktarının kıdem tazminatı tavanı fle sınırlı olarak belirlenmesini sağlamak, fazla ödenen miktar var ise davacıdan tahsiline karar vermekten ibarettir.
Kıdem tazminatı tavanının üstünde hizmet ödeneği alan sendikacı, kendisine emanet edilen parayı kanundışı bir biçimde kullanmaktadır.