SEFİLLİĞE ÖVGÜ !
Bolu-Abant’ta düzenlenen Türk-İş Genel Eğitim ve Genel Teşkilatlandırma Sekreterleri Toplantısı’nda konuşan Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu; sendikal hareketin içinde bulunduğu derbederliğe “açıklık” getiren bir konuşma yapmış.

Bolu-Abant’ta düzenlenen Türk-İş Genel EĞİTİM ve Genel TEŞKİLATlandırma Sekreterleri Toplantısı’nda konuşan Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu; sendikal hareketin içinde bulunduğu derbederliğe “açıklık” getiren bir konuşma yapmış.
Konuşmasında başlıca dört konuya değinmiş Kumlu.
1- Referandumda Türk-İş’in neden “tarafsız” kaldığı,
2- Anayasada bir işçinin birden fazla sendikaya üye olmasını yasaklayan maddenin Anayasadan çıkarılması,
3- Devletin “Ulusal İstihdam Stratejisi”nde hükümetin istihdamı işçi haklarını, bu arada kıdem tazminatını da gasbederek istihdamı artıran bir çizgiye sahip olması,
4- Sendikaların daha bir gayretle örgütlenmeye önem vermeleri!
Burada kumlunun sözünü ettiği son iki madde; malumun ilanı! Çünkü bunlar hep tartışılıyor ve Kumlu, yeni duymuş gibi, hükümet istihdamı artırma deyince aklına “İşçilerin daha kolay atıldığı bir çalışma hayatı” dayattıkları, sendikaların da bu sisteme giderek razı olan bir çizgi izlediklerini de itiraf ediyor. Bu konu önümüzdeki günlerde daha da tartışılacaktır.
Burada belirtelim ki; “İşçinin birden çok sendikaya üye olmasını yasaklayan maddenin Anayasadan çıkarılmasının kendileri tarafından önerildiğini” ise hayretler içinde öğrendik.
Bir sendikacı, sendikalara bunu nasıl yapabilir?
Kumlu’nun gerekçesi de anlaşılır gibi değil: “Bu maddenin Anayasadan çıkması bir işçinin birden çok sendikayla üye olacağı anlamına gelmez”miş!
Peki, başka ne anlama gelirmiş?
Orada duran bu madde size ağırlık mı veriyordu ki; “çıkarılsın” dediniz. Yoksa patronlara kıyak için mi bunu istediniz?
Patronlar bunu ilk fırsatta kullanacak ve yapılan değişikliğin ne demek olduğunu göreceksin Sayın Kumlu!
Türk-İş’in referandumda “tarafsız kalmasına” gösterilen gerekçelere gelince: Kumlu’ya göre, mademki Türk-İş’in tabanında işçiler CHP, MHP, AKP gibi partilere mensup işçiler var; mademki referandumda “evet”, “hayır”, “boykot” diyecek işçiler var; o zaman konfederasyon (ya da sendika) bu konularda bir tavır açıklayamaz.
İlk bakışta pek de mantıklı görünüyor. Ama eğer sendikalar, konfederasyonlar; üyelerini eğitip, yönlendiren, onların doğru, sınıftan, sınıfın çıkarlarından yana tavır alan kurumlar değilse; sendikalar sadece üyesinden aidat alıp, onların da sendikanın yaptığı sözleşmeler ve öteki imkanlarından “faydalanmasıyla” sınırlı bir anlayış savunuluyorsa!
Oysa sendikalar; sınıfı eğiten kurumlar olarak, işçilerin sermaye partileri ya da parlamentosunda alınan kararlara, çıkarılan, çıkarılmak istenen yasalara, anayasalara karşı bir tutum almak zorundadır ve bunun için “Genel EĞİTİM ve TEŞKİLATlandırma Sekreterlikleri” vardır. “Eğer sendikalar böyle tavır almayacaksa; işçiyi sınıf çıkarı doğrultusunda eğitmeyecekse neden vardırlar?” diye sormak gerekir.
Eğer Kumlu’nun bu tutumu ilerletilirse sendikalar grev bile yapamaz.
Çünkü her zaman şu veya bu nedenle grev yapmak istemeyen işçiler de vardır ve bazen epeyce bir yekun da tutabilir bunların sayısı. Ama işçi çoğunluğu istiyorsa grev yapılır. Greve katılmayana da sınıfa karşı işlenebilecek en büyük suçlardan birisi olarak “grev kırıcı” denir!
Türk-İş’in Genel Başkanı Kumlu, Türk-İş’in içindeki sermaye partilerine yakınlıktan doğan parçalanmışlığı, siyaset dışılığın sendikaları ve konfederasyonları sürüklediği sefilliği, meşru ve olması gereken bir yer olarak tarif ediyor ve bu sefilliğe övgü diziyor. Oysa işçi sınıfı davasına az çok görül vermiş bir işçi liderinin yapması gereken; Türk-İş’in hızla var olan işlevsizlikten ve sürüklendiği derbederlikten kurtularak; işçi sınıfının çıkarları doğrultusunda tavır alan bir sendikacılığa geçmesini savunmaktır. Ama Kumlu tam tersine, “Var olan durum idealdir; bunu savunmalıyız; Türk-İş üst yönetimi de buna uygun davranmıştır” diyor!
Ve şu çok açıktır ki; bu anlayışla hesaplaşmadan ne Türk-İş’in ne de sendikal mücadelenin bir adım bile ilerlemesi olanaklı değildir.
EVRENSEL- İ.SABRİ DURMAZ