SANAL İŞSİZLİK VE ÇÖZÜM TEDBİRLERİ
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, yaşanan işsizlik sorunu için ‘sanal’ tanımlaması yapmış. Böyle tanımlama yapınca da ister istemez hükümetin işsizlikle mücadele için bulduğu formüller de, sanal işsizliğe göre olmuş…
Esnaf için açtıkları paket de, doğal ki; sanal tedbirler içeriyor… İktisatçılar, akademisyenler uzun zamandır işsizliğin yapısal sorun olduğu konusunda hemfikirler ve bu yapısal sorunların nasıl aşılacağı konusunda çözüm yolları üretmeye çalışıp, bu yollar üzerinde tartışmalar yapıyorlar. Önceki gün İstanbul’daki esnaflarla ilgili bir toplantı sırasında Başbakan Erdoğan’a “İşsizlik, yapısal bir sorun. Hükümetin bu yapısal sorunu daha farklı bir yöntemle çözmesi söz konusu olabilir mi” şeklindeki bir soru yöneltilmiş. Bunun üzerine Başbakan Erdoğan’ın verdiği yanıt şu:
“Bana göre yapısal bir sorun değil sanal bir sorun, insani bir sorun. Çünkü şu anda Anadolu’nun birçok yerinde bu işin başında olanlar, insani olarak, işadamlarımızı söylüyorum, olaya yaklaşımda ne yazık ki parasal çıkar noktasındaki adımlarını birinci derecede ön plana çıkarıyor.” İşadamlarının ’Ben nasıl daha fazla kazanırım’ derken, orada insanları sömürdüklerini, ‘emek sömürüsü’ yaptıklarını söylemiş ve tekstil sektöründe, özellikle de bayan işçilere acımasızca davrandıklarını söylemiş.
Bence, baştan sona sorunlu bir yaklaşım, sorunlu bir söylem…
Sanal tanımı ile yaşanan işsizlik sorununun yan yana getirilmesi mümkün değil, çünkü bizler bile her gün çaresizlik içinde iş isteyen kişilerle, özellikle gençlerle karşı karşıya kalıyoruz ve bir şey yapamamanın acısını yaşıyoruz Bu işleri çözmekle yükümlü bir kişi somut, kişilerin ailelerinin iliklerine kadar hissettikleri bu soruna, nasıl ‘sanal’ diyebilir anlamış değilim.
Ama tabii ki, yaşanan ekonomik gerilemeyi ‘kriz teğet’ geçti diye geçiştirmeye çalışırsanız, bunun yarattığı işsizliğe de ‘sanal’ diyebilirsiniz, orası da öyle…
Türkiye’de ‘emek sömürüsü’ yapıldığını, kayıtdışı çalışmanın yoğunluğunu bazı işletmelerde ‘vahşi kapitalizm’ kurallarının geçerli olduğunu ise Başbakan dahil herkes uzun zamandır biliyor. İyi de bunları önleyecek olan, çalışma koşullarını düzeltecek, iş güvencesini artıracak, kurallı çalışmayı sağlayacak olan hükümetin kendisi değil mi? Hükümet en yoğun kayıt dışının, tabanı olan Anadolu’daki partililerinde olduğunu biliyor mu? O kurdurdukları cemaat işadamlarının örgütlerinde bir araştırma yaparsa, durumun ne olduğunu kendisi de görecektir…
Ama tabii, hükümet kendisi Tekel işçilerinde olduğu gibi, kazanılmış hakları geri almaya çalışıp, hakkını arayan işçilere biber gazı sıkılıyorsa, ne denir ki…
BAŞBAKANIN İŞSİZLİĞE ÇÖZÜM FORMÜLÜ
Bu tanımın ardından yine meşhur ‘her işletme bir kişi alırsa işsizlik sorunu çözülür’ söylemi gündeme gelmiş. Yine, 1.3 milyon TOBB üyesinin her birinin 1’er işçi alma fikrini tekrarlayan Erdoğan, bu kez TOBB yönetimine çatıp, “Bunu TOBB olarak siz çözdünüz çözdünüz, çözmediğiniz takdirde bundan böyle dolaştığım illerde, arkadaşlarım olarak bakanlar dolaştığımız illerde, sanayi ve ticaret odalarıyla birebir görüşeceğiz. Biz görüşeceğiz. Onlarla bu işi birebir konuşarak anlaşacağız. Çünkü bu, artık çözülmek durumundadır. Böyle ‘emeği sömürerek, ben zengin oldum’ demek olmaz. Çalıştıracak, hakkını vereceksin” demiş.
Bu köşede sık sık piyasa ekonomisi ile demokrasinin bağlantısı üzerinde durmaya, piyasa ekonomisini özümsemeyenlerin demokrat olamayacaklarını söylemeye çalışıyorum. Her işletmeye birer kişi alacaksın diye zorlama yapan, “ben nasıl daha fazla kazanırım” anlayışına çatan, kayıtdışını önlemek, işçinin sömürülmesini önlemek için kural koymaktan kaçıp, bunları denetlemek ve önlemek kendi işi değilmiş gibi davranıp, ortaya çıkan olumsuzluklar için işadamlarına çatan, ‘demokrat’ gördünüz mü?
Yıllardır, Başbakanın bu isteğine bile, ‘saçma olduğunu bile bile açıkca karşı çıkamayan, suskun bir işalemi’ yaratılması da, herhalde demokrasinin bir gereği…
Yapmayın ne olur; ekonomide, siyasette ne yapılmak istendiği açık değil mi?