PEYNİR, ZEYTİN, EKMEK
Geçtiğimiz günlerde bir vakıftan yılın en başarılı bakanı ödülünü alan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik performansını sürdürüyor. Bakan, asgari ücret ile ilgili yaptığı açıklamalarla yine gündem olmayı başardı. Asgari ücret ile yani aylık 811 TL ile pekala geçinilebileceğini söyledi.

Geçtiğimiz günlerde bir vakıftan yılın en başarılı bakanı ödülünü alan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik performansını sürdürüyor. Bakan, asgari ücret ile ilgili yaptığı açıklamalarla yine gündem olmayı başardı. Asgari ücret ile yani aylık 811 TL ile pekala geçinilebileceğini söyledi.
Bu ücretin büyük para olduğunu iddia eden Çelik, kendisine gelen eleştirilere verdiği yanıt ile asgari ücreti hangi esaslara göre belirlediklerini de ortaya koydu! Peynirin, zeytinin ve ekmeğin fiyatı belliymiş, işçi asgari ücrete mahkumsa bunları tüketerek yaşayabilirmiş… Doğrudur, peynir protein deposu. Zeytin hem lifli, hem de kalori ihtiyacını karşılıyor. Mideler dolsun yeter. Kuru soğan ve ekmekten de bahsedebilirdi. Neyse ki, vücudun protein ve kalori ihtiyacından haberdar bir vekilimiz var. Yoksa patronlar gibi 811 TL’yi de çok bulurdu. Türkiye’de asgari ücret, sosyal koruma yaklaşımıyla ve bekar bir işçi için belirleniyor.
Sabah akşam, en az üç çocuk yapılmasını salık veren bir başbakana sahip hükümetin işçiyi ailesiyle birlikte bu ücretle geçindirmek gibi bir derdi bulunmuyor. Keza, Türk-iş’in dört kişilik bir aile için açıkladığı açlık sınırının 1.007 TL olduğunu biliyoruz. işçinin ve ailesinin tek ihtiyacının yetersiz beslense de karnını doyurmak olmadığını da biliyoruz. DİSK-AR, bu açıklamadan sonra yayımladığı raporda 811 TL’ye nasıl geçinilemeyeceğini başarılı vekilimizin de anlayacağı şekilde anlatıyor.
İstifa etmesini gerektirecek sözler sarfetmesine rağmen Faruk Çelik’in ısrarla yaptığı açıklamanın arkasında durması ve sürekli peynirden, zeytinden bahsedebilmesinin nedenleri var. Türkiye’de asgari ücret, bir geçinme ücreti olarak belirlenmiyor.
Sermayenin talep ve ihtiyaçları doğrultusunda, genel ücret seviyesi için baz teşkil ediyor. O nedenle asgari ücretin seviyesi belirlenirken "ekonominin şartlan" temel kriter oluyor. Bazen kriz, bazen yakalanan ihracat performansının sürekliliği, bazen de rekabet şartları sermaye tarafından masaya konuyor. Hükümet ise "işsiz kalacaklarına yetersiz beslensinler" yaklaşımıyla hareket edebiliyor. Peki ülkemizde emekçiler, -Faruk Çelik’in de dediği gibi- asgari ücrete mahkum mu? SGK verilerine göre, asgari ücretle çalışanların sayısı tüm ücretlilerin zaman zaman yarısına yaklaşıyor.
Bu durum elbette patronların sosyal güvenlik primlerini asgari ücret üzerinden yatırmayı tercih etmeleriyle ilgili. Yani asgari ücret sadece ücretler için değil, vergi ve primler için de baz haline geldi. Sermayenin bu örgütlü ve açık soygununu bir kenara bırakırsak, ülkemizde geliri asgari ücret düzeyinde bulunan çok geniş bir emekçi toplamı olmasına karşın bu kesimin yaşamlarını bir şekilde idame ettirebilmelerinin koşullan ortadan kalkmış değil.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yayınladığı bir rapordaki güncel veriler hayli çarpıcı. Ülkemizde yüzde 22’si gecekonduda oturmak üzere, tüm hanelerin yüzde 72’si ya evsahibi ya da kira ödemiyor. Kentlerde bu oran biraz düşse de yüzde 67 gibi oldukça yüksek bir seviyede. Hanelerin yaklaşık beşte birinin ise oturdukları ev dışında yılın belli dönemlerinde kullandıkları evleri var. Türkiye’de hanelerin yüzde 78’inin giderleri gelirlerinin altında olmasına karşın haneye ek kaynak girebiliyor. Bu durum, en başta banka kredisi ve kredi kartları sayesinde sürdürülebilir kılınıyor.
Ancak dahası var, hanelerin yüzde 16,4’ü yapılan iş dışında bir gelire sahip bulunuyor. Üstelik, alt gelirlilerde bu oran orta ve üst gelirlilere göre daha yüksek. Ülkemizin en sanayileşmiş bölgesi olan Marmara’da istanbul dışında, yapılan iş dışında geliri olan hane oranı yüzde 20’nin üzerine çıkıyor. Kentlerde ek geliri, gayrimenkul kirasından ve tarımdan gelen hanelerin oranı toplamda yüzde 30’a çıkıyor. Mülkler ve kırla bağlar, nüfusun önemli bir kesimi açısından hâlâ belirleyici. Bu yapı beklenenden daha yavaş çözülüyor, yerine ise gelire katkısı daha marjinal olan sosyal yardımlar devreye giriyor. AKP hükümeti, asgari ücretin belirlenmesinde inisiyatifi sermayeye bırakıyor ama yaygın bir yardım ağı kuruyor. Hal böyle iken, asgari ücretten konuşurken vekil bey için peynir, zeytin ve ekmekten bahsetmek kolay oluyor.