Patronların, işyeri sahiplerinin, sermaye temsilcilerinin her fırsatta üzerlerinde “Çok vergi yükü olduğu” iddiası gerçeği yansıtmıyor. Çünkü rakamlar bambaşka bir gerçeğe işaret ediyor.
“Hükümet vergileri nasıl topluyor ve nasıl dağıtıyor?” sorusunun cevabını bulmak, Büro Emekçileri Sendikası (BES) tarafından gerçekleştirilen “vergi sempozyumunda” ortaya konan rakamlara bakıldığında ortaya şu adaletsiz sonuç çıkıyor: Verginin büyük bir kısmını ödeyenler maalesef milli gelirden az pay alıyor.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkelerinde toplanan vergilerin milli gelire oranına, yani vergi yüküne bakıldığında Türkiye’nin az vergi ödediği görülüyor. Sempozyum katılımcılarından Prof. Dr. Aziz Konukman’ın paylaştığı verilere göre Türkiye’nin vergi yükü (sosyal güvenlik primleri dahil) yüzde 25.7. Oysa OECD ortalaması yüzde 35’lerde.
Sorun Türkiye’nin vergi yükünde değil adaletsizliğinde.
TÜRKİYE DOLAYLI VERGİ LİDERİ
Türkiye gelir vergisi, servet vergisi gibi doğrudan vergileri toplayan bir ülke değil.
Daha çok KDV, Özel Tüketim Vergisi, Özel İletişim Vergisi gibi dolaylı vergi toplayan bir ülke.
Türkiye OECD ülkeleri içerisinde dolaylı vergi toplamada ilk üç ülke içerisinde yer alıyor.
Meksika ve Şili’den sonra en yüksek orana sahip olan Türkiye’de, toplam vergi içerisinde dolaylı vergilerin oranı yüzde 70’lerde…
Bu durum vergi adaletsizliğinin bir göstergesi olarak yorumlanıyor. “Dolayı vergiler neden adaletsiz?” sorusuna Doç. Dr. Mustafa Durmuş şöyle yanıt veriyor: “Çünkü düşük gelirliler bu yükü daha ağır, yüksek gelirliler daha hafif hissederler. Kolayca yansıtılırlar, yani yasal mükellef vergiyi tüketicilere yansıtır. Enflasyon arttığında bu vergiler de arttığından böyle dönemlerde halkın üzerindeki yük de artar.”
Türkiye’de diğer bir adaletsizlik de doğrudan vergilerde yaşanıyor. Çünkü gelir vergisinin de yüzde 68’ini bordro mahkumu emekçiler ödüyor. Doç. Dr. Aziz Konukman bu durumu “Türkiye’de vergi toplanmıyor. Emekçilerden zoraki kesiliyor” diye tanımlıyor.
Konukman, Türkiye’de bir asgari ücretli yüzde 15 vergi verirken 500 büyük firmanın vergi yükünün yüzde 5 ila yüzde 8 bandında olduğuna dikkat çekiyor.
SERMAYE KESİMİ VERGİ ÖDEMİYOR
Sermaye geliri elde eden ve sayıları 1.8 milyonu bulan beyannameli mükellefin ödedikleri gelir vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı sadece yüzde 1.
Mustafa Durmuş’un verdiği bilgiye göre BİM marketler zincirinin toplam vergi yükü sadece yüzde 0.8 (binde 8)…
Tablo böyle çünkü sermaye geliri elde edenler çok sayıda harcama kalemini masraf yazabiliyor, böylece vergi matrahını küçültebiliyorlar. Ayrıca son derece cazip muafiyet, istisna, indirim ve ertelemeden yararlanabiliyorlar. Sürekli gündeme gelen vergi uzlaşmaları ve vergi afları ile vergi borçlarından kurtuluyorlar.
Türkiye’de zorunlu harcamalar ve ücretliler üzerinde vergi yükü fazla olmasına rağmen bir takım lüks ürünlerde sıfır olması da bir diğer çarpıcı adaletsizliği oluşturuyor.
Sempozyum katılımcıların verdiği örnek: Et, süt, eğitim, sağlıkta KDV yüzde 8. Pırlanta, elmas gibi kıymetli taşlar ve külçe altında ise KDV yok! Emekçiler ödedikleri vergilerin sosyal dönüşümü ise oldukça yetersiz. Doç. Dr. Aziz Çelik, ‘Sosyal devlet, sosyal politikalar ve vergi’ başlıklı sunumunda, Türkiye’nin sosyal harcamalara (sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler vb.) yaptığı transferler açısından 34 OECD ülkesi arasında sondan 3. olduğunu söyleyerek, toplanan vergilerin sosyal harcamalara yansımasının yetersizliğini ifade etti.
“Vergi işçi ve emekçilerin ürettiği artı değerden ve tüketim üzerinden alınır, bu nedenle kimden vergi alınacağını ve nasıl dağıtılacağını sınıf mücadelesinin seyri belirler” diyen Yrd. Doç. Özgür Müftüoğlu’nun, “Bugün mücadeledeki güç dengesi emekçilerin aleyhine vahim durumdadır, sendikalara önemli görevler düşmektedir” sözü, sempozyumdan çıkarılacak görevleri ilgililerinin önüne serdi.
VERGİDE ADALETSİZ BİR ADALET PARTİSİ
Türkiye’de vergi adaletsizliği 1980 sonrası görünür bir gerçeklik olmasına rağmen AKP döneminde süreç hızlı ve pervasızca ilerletildi.
Forumun katılımcılarından Gazetemiz Ekonomi Editörü Bülent Falakaoğlu, adında Adalet geçen bir partinin vergide adaletsizliği nasıl derinleştirdiğini şöyle özetledi: “AKP iktidara gelir gelmez Kurumlar Vergisi oranını yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirdi. Artan oranlı gelir vergisi tarifesinin basamak sayısını 6’dan 4’e indirdi. Ve gelir vergisi üst diliminin oranını yüzde 40’tan yüzde 35’e indirdi. Ücretliler lehine 5 puan indiriminden vazgeçildi. Özel indirim uygulamasından vazgeçilerek daha ziyade patronların işine yarayan ‘asgari geçim indirimi’ uygulamasına geçildi. Kendinden önceki hükümet tarafından hazırlanan ‘Nereden buldun?’ uygulamasına iktidara gelir gelmez son verdi.”
KONU TEKNİK BİR MESELE DEĞİL
Bülent Falakaoğlu sermayeden vergi toplanamamasının sonucunun sadece emekçilerin daha çok vergi ödemesi olmadığına dikkat çekti. Aynı zamanda sosyal hizmet alımında da mahrumiyet yarattığına vurgu yapan Falakaoğlu şunları söyledi: “EĞİTİMe ayrılan payın yüzde 80’inin maaş ve prim kesintilerine gitmesinin, her geçen gün velilerin üzerindeki eğitim yükünün artması adaletsiz vergi sisteminin sonucudur. Kişi başına sağlık harcamasının dünya ortalamasının çok altında kalması bunun sonucudur.
Tarımda ve tüm sosyal alanlarda örnekleri çoğaltabiliriz.”
Başbakanlığa bağlı Yatırım Destek Ve Danışmanlık Ajansı’nın ülkemize yabancı sermayeyi, “Ucuz işçilik, çok çalışma, az hastalanma” gibi emek avantajlarının yanı sıra az vergi avantajı ve teşvikle çağırdığına dikkat çeken Falakaoğlu şöyle dedi:
“2030 kadar genç ve dinamik bir nüfus üzerinden ucuz emekle büyümeyi düşünen, yani gelirlerimizi düşürmeyi planlayan, geliri olandan da zaten vergi almayan hükümet bizi daha çok dolaylı vergilere boğacak.”
Bütün katılımcıların dikkat çektiği nokta ise konunun teknik bir mesele olmasının ötesinde bir emekçilerin hayatını doğrudan etkileyen bir sınıf kavgası olduğu gerçeği oldu.
BAKANLIĞIN TEK TARAFLI BİLGİLENDİRMESİNE SON!
MALİye Bakanlığının her yıl şubat ayının son günlerinde vergi bilinci oluşturma iddiasıyla çeşitli etkinliklerle ‘kutladığı’ vergi haftası bu yıl farklı karşılanacak. Büro Emekçileri Sendikası (BES) Bakanlığın kamuoyunu tek taraflı bilgilendirmesine seyirci kalmayacağını duyurdu. BES, bu yıl 25 Şubat-3 Mart tarihleri arasında 24’üncüsü düzenlenecek olan vergi haftasına giderken 1 ay boyunca işyeri işyeri kendi mücadele ve programını örgütleyeceğini açıkladı.
Bu kapsamda ilk adımını atan sendika Ankara’da düzenlendiği sempozyumda, “Türkiye’nin vergi politikalarını ve politikaların emekçilere yansımalarını” tartışmaya açtı.
Sempozyuma BES’in örgütlü olduğu illerin şube başkanları, Ankara’daki üye ve yöneticilerinin yanı sıra çeşitli parti ve kitle örgütü temsilcileri ile KESK’e bağlı sendikalardan katılım oldu.
İŞYERİ TEMSİLCİLERİNE ENGEL
SGK toplantı salonunda gerçekleştirilen “vergi sempozyumuna” aynı bina içindeki BES işyeri temsilcileri ile BES’in örgütlü olduğu MALİye ve Adalet Bakanlığındaki işyeri temsilcilerinin katılımı amirleri tarafından engellenmeye çalışıldı.
Prof. Dr. Aziz Konukman, Doç. Dr. Mustafa Durmuş, Doç. Dr. Aziz Çelik, Yard. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu, Evrensel Gazetesi Yazarı Bülent Falakaoğlu, TÜRMOB’dan Mehmet Koç ve BES MYK Üyesi Ahmet Acar’ın sunum yaptıkları sempozyumda, devletin vergi politikalarına karşı sürdürülecek mücadele de konuşuldu.