Bazı sözler kitap gibidir. Çok şey anlatır birkaç kelime. “Sendikacılar niye böyle” diye 16 yıldır tartışılır ya! Tartışmaya nokta koyan söz şudur: “Ben ayakta durana vurmam, arkadaş. Ama düştüyse o adam, öyle bir tekme de ben vururum ki, çamurun dibini boylar.”
Ulu orta söylenmediği için adı bizde saklı bir konfederasyon başkanının sözüdür bu.
Bizim işçi de böyledir. Güçlüye karşı davranışında hep bu zarafet (!) vardır. Örneğin, 16 senedir önüne geleni satan hükümeti şeker fabrikalarının satışından vazgeçirmek mi istiyor? “Aslında Bakan, Başbakan gerçeği bilse, bu fabrikaların millet için ne kadar kıymetli olduğunu görse, satışa izin vermez, hep danışmanlar yanıltıyor” der.
Bu zarafetin sebebi, sendikacının bu sözündedir. Hükümetin henüz zayıflamadığını düşünmektedir işçi. 24 Haziran’da AKP’nin oylarında ciddi düşme olursa, seyreyle o zaman zarafeti…
AKP, ŞEKERİ SAVUNANI SİLİYOR
2006’da AKP, Bor, Ilgın ve Ereğli şeker fabrikalarını satmaya kalktığında, Vatan Partisi’nin(o zaman İşçi Partisi idi), Ulusal Kanal’ın da desteği ile şeker işçisi 25 fabrikada ayağa kalkmış, 18 yerde miting yapmıştı. Sayın Doğu Perinçek, hemşerisi de olan Sanayi Bakanı Ali Coşkun’u ziyaret etmiş, şeker sektörünün önemini anlatmış, fabrikaların satışından vazgeçilmesini, Sayın Coşkun’un ağırlığını koyması gerektiğini söylemişti. Doğu beye hak veren Sayın Coşkun, rivayet odur ki, Şeker-İş Genel Başkanı’nın da bulunduğu Bakanlarla bir toplantıda görüşlerini söylemiş. Ve rivayet odur ki, Sanayi Bakanlığı’nda değişiklik yapılıp, 29 Ağustos 2007 tarihinde Zafer Çağlayan’ın getirilmesindeki sebep budur. Yine rivayet o dur ki, Ali Coşkun’un o tarihten sonra bir daha milletvekili bile yapılmayışı hatta partide görev verilmeyişi, adeta AKP’deki siyasi hayatının bitirilmesi, bu sebepledir. Şeker fabrikalarının satılmasına karşı çıkmasıdır.
Şimdi de Salim Uslu… “Şeker fabrikalarının satılmasının yanlış” olduğunu, “tersine yan sanayilerle -ispirto fabrikası gibi- güçlendirmek gerektiğini” söylemişti. “Fabrikaları satmanın NBŞ üreticilerini sevindireceği” uyarısını yapmıştı. O günlerde bu köşedeki bir yazımda AKP’nin özelleştirmedeki ısrarını anlatmak için, “Yakında Salim Uslu’nun da üzerini çizileceğini” yazmıştım. Aday listeleri gösteriyor ki, tahminim doğru. Uslu’yu da çizmişler. Oysa Uslu, Hak-İş Konfederasyonu’nu AKP’ye yaklaştırandı. Ve görünen o ki, AKP hatalarından öğrenmek yerine, hatalarında ısrar ediyor. Kamu kurumlarını “demokrasi treni” gibi kullanıyor. İşi bittiği anda satıyor, parçalıyor, kapatıyor. Karşı çıkanı da bir çırpıda harcayıveriyor.
TAK ŞAK!
Genelkurmay E. Başkanı Orgeneral Doğan Güreş’in odasındaki duvarda, yarısı Atatürk’ün, yarısı Çiller’in yüzünden oluşan bir resim olduğu anlatılır. “Çiller tak diye söyler, ben şak diye yaparım” demişti ve bu söz karikatür konusu olmuştu uzun zaman.
Şimdi başka bir tak şak durumu çıktı ortaya. Daha doğrusu malum itiraf edildi. İtirafı yapan TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu… TOBB’nin 74. Genel Kurulu’ndaki açış konuşmasında Hisarcıklıoğlu şöyle diyor: “İş ve yatırım ortamı önündeki engelleri tespit edip, hükümetimizle birlikte kaldırdık. En çok şikâyet ettiğimiz konu olan, istihdam maliyetlerinin düşürülmesini sağladık. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatı, KOBİ’lerimize büyük yükler getiriyordu, bunları kaldırttık.”
Hani iş cinayetleri, hani Soma katliamı, hani işyerinde işçinin katledilmesini önlemek için işverenin alması gereken tedbirler, hani işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulundurma gerekliliği…
İşte bütün bunların 2020 sonuna ötelenmesi, yani üç sene daha işçi cinayetine izin verilmiş olması, bu şekilde gerçekleşmiş. Görüyor musunuz “tak şak” durumunu?
Dahası var.
Bir kamu spotu yayınlanıyor. “Artık mahkemeye gitmene gerek yok. Arabulucu işini şıppadanak halledecek” diyor ballandırarak. Kazın ayağı başkaymış meğer.
“İş Mahkemelerindeki davalarda, işveren yüzde 99 haksız çıkıyordu. Bunu değiştirmek üzere, zorunlu arabuluculuk sisteminin uygulamaya alınmasını sağladık” diyor Hisarcıklıoğlu.
Gördünüz mü, arabuluculuk yasası gerçeğini?
Sonuç: Patron tak emretmiş, AKP şak yapmış. AKP iktidarının özeti…