OYNAK SERMAYE OLARAK TÜRKİYE BURJUVAZİSİ!
SABİT sermayenin, kazık çakabilmek için oynak sermaye olmaya ihtiyacı var. CEO kapitalistlerin de neo-kapitalistlerin de! Kaymak için kaypak olma zarureti bir bakıma!
SABİT sermayenin, kazık çakabilmek için "oynak sermaye" olmaya ihtiyacı var. CEO kapitalistlerin de neo-kapitalistlerin de! Kaymak için kaypak olma zarureti bir bakıma!
Beyaz sermaye, darbe eskortluğunun ara duraklarında da "Demokrat, liberal, sosyal demokrat, demokratik sol" oluvermişti. Tarihinde 27 Mayıs değilse bile 12 Mart, 12 Eylülperverlik olan "muhafazakâr sermaye" de 28 Şubat ve ardından 27 Nisan tepkileriyle, ANAP’ta filizlenen AKP çizgisiyle "demokrat" Ak sermaye oldu; ama iktidar olmak bambaşka lezzet tabii.
Bu demokratlık Başbakan’ın dediği gibi, "sandık"tan ibaret. Yoksa kasadan demokrasi çıkmıyor! iş kanunları, iş güvenliği vesairesi, çalışanların örgütlenmesi önündeki engeller için, "sermaye lobisi" olmakta beyaz ve ak sermaye zaten mutabık.
TÜSİAD’ın onca "ileri" demokrasi raporunda, yeri geldi "Kürt realitesi" de tanındı ama iki husus asla yer almadı:
Biri medyada çok sesliliğin demokrasi için hayati önemi; medyada hak ve özgürlüklerin çalışanları koruyacak biçimde geliştirilmesi.
Diğeri de genel olarak işçi ve çalışan haklarının, yani sosyal ve ekonomik demokrasi gereklerinin sağlanması.
Beyaz sermayenin gecikmeli, darbe lekeli, seçmeli ve raporlu demokratlığına karşı, ak sermaye daha hızlı yol aldı. Hemen "demokrat" oldu!
Hepsi demokrat ama, biri korkuyla diğeri cüretle, iki sermaye fraksiyonu da iktidar kolluyor. 10 yıldır beyaz sermayenin iktidarı yok.
Ne darbeli olanları, ne demokrasi parfümü sıkılmışlar. O yüzden, sabit sermaye olarak yitirdikleri üstünlüklerini oynak sermaye olarak telafi etme derdindeler.
(Açık-gizli niyetler, kötü niyetler) bir yana, istisnalar dışında, sürekli bir oynaklık! Ak sermaye için oynaklık gerekmiyor; onlar sabit sermaye artık. Ama oynatabiliyorlar.
Devletin "özerk" kurumu vasıtasıyla, medya düzenlemeleri yapılıyor mesela. Finans alanında zaten oynak sermaye olan kimileri de, "özerk" kuruma bile gerek kalmadan, kendi TMSF’leri vasıtasıyla kendi dergilerini kapatıyor, kendi YÖK’leriyle kendi rektörlerini istifa ettiriyor.
Böylece, iktidar fiskesinden korkan bankanın, medyayı da akademiyi de hemen dövebildiği bir "burjuva ahlakı" pekişiyor.
Bankası olan, ama medyası da bulunan bir grup, kapağına Gezi’yi aldı diye Tarih Dergisi’ni tarihten siliverdi.
Anlaşıldığı kadarıyla, üstelik çok hakkaniyetli biçimde, yani geçmişin anti-demokratik uygulamalarını da eleştiren, ama polisin içeri aldığı öğrencisine de sahip çıkan bir rektör, Erhan Erkut da bir vakıf üniversitesinde istifa ettirildi.
Rektörünü Gezi yüzünden kazımayı göze alan bu üniversitenin kurucu sermayesi, bir bakıma patronajı belli ki bir uyarı almış!
"Özgürlükçü" bir duruş katlanılmaz olmuş. O vakit ben de üniversite arşivinde bulunsun diye minik bir "Tarih Dergisi" armağan edeyim: Bugün Rektör’e hadi git diyen "oynak sermaye"; bir zamanlar holdingin bir yerine de Veli Küçük’ü koymuştu. Küçük Paşada, kendisi yetmemiş, bankanın güvenlik işinin başına kimi getirmişti, bilir misiniz:
1989’da Cizre Yeşilyurt’ta, başta muhtar, en başta dövülen, cebine konan .oku köylülere yedirmesi istenen yaşlı Kamil Müştak, köylülere dışkı yediren (Celal Başlangıç’ın haberiydi) bir binbaşr vardr. Müştak’ın oğlunun eline dışkı konup babasına yedirmesini bile buyurmuştu. Türkiye o yüzden AİHM’de ilk büyük tazminatlara mahkûm edilmişti.
İşte o dışkıyla bile terfi edip Küçük himayesinde Albaylığa varmış, emekliğinde ise bugün Rektör’ü şey eden oynak sermaye bankasına güvenlik müdürü olmuştu.
(Bu da benim haberimdi! http//arsiv.sabah.com.tr/2008/08/05/talu.html Ve ne hikmetse bunu ilk kez yazdıktan sonra devrin Tarafında bile bana üst üste çakılmıştı!) *
O yüzden, ister Gezi’de ister Gazi’de, ister Kazlıçeşme’de; özgürlük ve haktan bahsediyorsanız, ne tanka ne TOMA’ya bineceksiniz, bu kesin. Ama arkanıza ve yanınıza da ne sabit, ne oynak sermaye alacaksınız.