ORTA VADELİ PROGRAMDA CARİ DENGE
2012 -2014 arasını kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) dokümanını irdelemeye devam ediyoruz.
2012 -2014 arasını kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) dokümanını irdelemeye devam ediyoruz. Bu haftaki yazımızda OVP’de, Türkiye ekonomisinin neredeyse en önemli gündem maddesi haline dönüşen cari işlemler açığı sorununa bakış açısını ele alacağız. Konu, sadece ulusal ekonominin önemli bir sorunu olarak değil, aynı zamanda geçtiğimiz günlerde uygulamaya konulmuş olan yeni vergi ve zamlar bağlamında da bir kamu maliyesi aracı olarak tartışılmaya açık görünüyor.
Önce okuyucularımıza cari işlemler dengesi kavramını bir kez daha anımsatalım: Cari işlemler dengesi ulusal ekonominin dış ticaret dengesi (İhracat eksi ithalat) ve dış dünya net faktör gelirlerinden oluşuyor. Bu ikinci terim ise kabaca yurtdışından gelen işçi dövizleri, dış dünyaya yapılan borç faiz ödemeleri ve kâr transferlerinin net toplamından hesaplanıyor. Türkiye, yakın zamana değin dış ticaret açığını, net faktör gelirlerindeki kaynak ile kapatır ve mütevazı boyutlarda cari işlemler açığı verirdi. Bu yüzden de 2000’li yıllara değin cari işlemler açığından ziyade, çoğunlukla dış ticaret kavramını tartışırdık. Ancak 2003 sonrasında Türkiye’nin dış ticaret açığı o denli yükseldi ki, artık bu ikinci kalem ile karşılanamaz hale dönüştü ve cari işlemle dengesi olağanüstü boyutlara ulaştı.
Cari işlemler açığı, kısaca dış açık, ulusal ekonomide kamunun ve özel sektörün tasarruf fonları ile yatırım harcamaları arasındaki farka denk düşmekte. Bu yüzden ulusal ekonomide tasarruf-yatırım açığı özdeşlik olarak dış açık rakamını vermekte.
Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz: Cari işlemler açığı iki kaynaktan oluşabilir: (1) Kamu sektörü tasarruf yatırım açığı; ve/veya (2) özel sektör tasarruf-yatırım açığı.
Bu tanımlardan hareketle, aşağıda iki tabloda söz konusu verileri sergilemekteyiz. İlk tabloda cari işlemler açığının kamu ve özel sektör olarak kaynaklarının 2003 -2008 arası gelişimi özetleniyor. İkinci tablo ise OVP hedeflerini (2012-2014) veriyor. Veriler 2003 yılına değin cari işlemler açığının ana kaynağının kamu sektörü, bu yıldan sonra ise özel sektör olduğunu belgelemekte. Bu süreçte ana nedenin özel sektör tasarruf oranındaki gerileme olduğu bilinmekte. Kalkınma Bakanlığı verileri, 2003’e değin yüzde 22 düzeyinde olan özel tasarruf oranının, 2007’den itibaren yüzde 14 düzeyine gerilediğini belgeliyor.
Özet olarak, cari işlemler açığının ana nedeninin özel tasarruflardaki gerileme olduğu anlaşılıyor. OVP makroekonomik hedefleri, ilginçtir, özel tasarruflara ilişkin tahminlerinde bu düşük oranın aynen korunacağını varsayıyor. Dolayısıyla, özel sektör açığı kaynaklı cari açık sorunu OVP’de hiç değinilmeden geçiştirilmekte.
Öte yandan, son haftalarda uygulamaya konulan yüksek oranlı zam furyasının bir gerekçesi de “kamu maliyesinde düzeltme sağlayarak, cari işlemler açığını kontrol altına almak” diye vurgulanmaktaydı. Oysa bu şartlar altında, dış açığın kamu sektörü mali dengesindeki göreceli düzeltmelerle dengelenemeyeceği; ana sorunun özel sektörün borç birikimine dayalı aşırı tüketim iştahı olduğu görülmekte. Özel sektörün tasarruflarında gözlenen düşme eğilimi ise uzun yıllar boyunca izlenen dışa bağımlı ve spekülatif dış kaynaklara dayanan ekonomik modelin doğal bir sonucu.
Dolayısıyla, bu modelin dış bağımlılık ve istikrarsızlık yaratan ana kurgusuna müdahale edilmediği sürece, cari işlemler açığı sorununun da çözülemeyeceğinin bilinmesi gerekiyor.