ÖRGÜTLENMENİN ÖNÜNDEKİ ENGEL
Türk-İş cumartesi günü yürüyüş ve miting yapma kararı aldı. Taşeronluk uygulamasını yaygınlaştıracak yasal düzenlemelere, 4Cli çalışmaya, mevsimlik ve geçici işçilik uygulamasına ve sendikal örgütlenmenin önündeki engellere hayır diyeceğini açıkladı.
Türk-İş cumartesi günü yürüyüş ve miting yapma kararı aldı. Taşeronluk uygulamasını yaygınlaştıracak yasal düzenlemelere, 4Cli çalışmaya, mevsimlik ve geçici işçilik uygulamasına ve sendikal örgütlenmenin önündeki engellere hayır diyeceğini açıkladı.
Aslında çok önemli gerekçelerle yapılıyor miting, ancak sadece dört gün önce böyle bir kararın alınması, böylesine yakıcı sorunlar karşısında çok da samimi gelmedi. Şimdi nereden çıktı bu miting bir açıklama yok. Zamanlama manidar!
AKP hükümetinin taşeron işçilerinin muvazaa davalarından dolayı elini bu konuda çabuk tutmak istediği malum zaten. Ancak bu yeni değil. 4C uygulamasına karşı ise tam sonuç alınacağı zaman, TEKEL işçileri, Ankara’da kara kışa rağmen direnirken örgütlü bütün gücünü bu işçilerle birleştirerek sonuç almak için değil de, işçileri ikna ederek evlerine yollamak için uğraşıldı. Şimdi 4C’ye karşı bir talepte bulunmak ancak arasında ne gibi bir düşünce var diye düşündürtüyor o kadar.
İktidar ve kuklaları
Örgütlenmenin önündeki engellere hayır demeye gelince; bunu söylemeyecek bir sendikacı ya da işçi olabilir mi? Şüphesiz ki olmamalı. Ama örgütlenmenin önündeki engel ne yasalar, ne işverenler, ne de prosedür, örgütlenmenin önündeki engeller birinci olarak AKP hükümeti, ikinci olarak da hükümetin atadığı göstermelik sendikacılar. Hatta asıl olan bu kukla sendikacılar demek daha doğru.
Örgütlülük sadece sendikalı işçi sayısının artması değil. Bu tek başına bir anlam ifade etmez. Toplu İş Sözleşmesi yapılan işyeri sayısının da artması bile değil. Bu da eğer sınıf bilinci oluşturmaya yetmiyor ise bir anlam ifade etmez. İşçilerin verdiği kavga sadece kendi işyerleri ve ekonomik çıkarları içerisinde kalıyor ise o zaman örgütlülük iktidar partisinin istediği şekilde oluyor demektir. Böyle olunca Ankara’ya seçimlere bir buçuk ay gibi uzun bir zaman varken işçiyi götürüp, stresini attırıp evlerine yollamak gibi bir durum ortaya çıkıyor.
DİSK neden yok?
Türk-İş eğer bu sıraladığı konularda samimi ise bunu tek başına bir mücadeleyle yürütmemeli. Özellikle taşeron işçiliğiyle ilgili önemli kazanımlar elde eden DİSK’i mutlaka katmalı bu mücadelenin içine. Acaba bu miting için DİSK’e bir çağrı yapıldı mı? Gerçi her örgüt Türk-İş kadar hızlı hazırlanamaz böylesi bir mitinge ama yine de çağrı yapmak samimiyetin bir göstergesi olurdu.
İyi ki Aydınlık var
Şimdi biraz da basın içerisindeki kuklalara gelelim. Onlar sürekli Aydınlık’ın açığını yakalamaya çalışırlar. Açık olmadığı için de kendileri yazarlar. Evrensel Gazetesi bunu sürekli yapıyor. İşçi sınıfı içinde kabul görmemelerini Aydınlık’ın varlığına bağlıyorlar. Bu doğru ama tek başına bir etken değil. Başka nedenleri de var. Onları daha sonra anlatırım ama önce son marifetlerini yazmak da fayda var. İzmir’de faaliyet gösteren YATSAN Fabrikası’nda üç sendikanın arasında yaşanan sorunu ilk olarak Evrensel haber yaptı. Haberde TEKSİF Sendikası’nın işverenle birlikte hareket ettiğini yazdı. Bu haberin ardından Aydınlık İzmir muhabiri, Evrensel’deki iddiaları TEKSİF İzmir Şube Başkanı Faruk Aksoy’a sordu. Aksoy’un söylediklerini de aynen yazdı. Aksi zaten Aydınlık için söz konusu dahi olamaz. Fakat kendisini bir gazete formatında gördüğünüz Evrensel ise Aksoy’un, "Evrensel gazetesine yüz vermedim ondan böyle yaptılar" sözlerini Aydınlık’ın uydurduğunu iddia etti. Oysa bu sözler Aksoy’un şahsına ait ve olduğu gibi verilmiş sözlerdi. Eğer bu sözleri Aksoy inkar ediyor ise bu onun kendisini kurtarma çabasından başka bir şey değildir. Aksoy daha sonra benimle yaptığı konuşmada, Evrensel’de yer alan Aydınlıkla ilgili ifadelerin de kendisine ait olmadığını söyledi. Biz de şimdi 9 sütun üzerinden Evrensel’e yalancı mı diyelim? Evrensel, Aydınlık’ın rakibi değildir, olması da söz konusu değildir. Ama bu gerçeğin ötesinde Aydınlık’ın ilkeli yayıncılığı da buna izin vermez.