ÖRGÜTLENMELER AZALIYOR, İŞ CİNAYETLERİ SÜREKLİ ARTIYOR
Madencilik alanında örgütlenmede 2003’ten bu yana büyük bir düşüş yaşanırken iş cinayetleri katlanarak arttı. Sendikacılar, maden sektöründe yaşanan sıkıntıların ancak sınıf mücadelesi ile çözüleceğini belirtti.
Bartın Amasra’da yaşanan maden katliamıyla beraber maden iş kolundaki sendikal örgütlenmede yaşanan sorunlar bir kez daha tartışma konusu oldu. AKP’nin iktidarlı döneminde çalışma hayatına yönelik uyguladığı baskı ve müdahalelerin yanı sıra kamuya ait maden ocaklarının özelleştirilmesiyle örgütlü işçi sayısı son 20 yılda büyük düşüş yaşadı. Bunun yanı sıra sendika barajının yüzde 10’dan yüzde 1’e düşürülmesi ve sendika üyeliği için e-Devlet’ten başvuru zorunluluğu getirilmesi de örgütlü işçi sayısındaki düşüşe etkisi olduğu belirtiliyor. Bu süreçte maden ocaklarında gerçekleşen iş cinayetleri ise katlanarak artmaya devam etti.
20 YILDA BÜYÜK DÜŞÜŞ
Aile ve Çalışma Bakanlığı’nın verilerine göre madencilik kolunda faaliyet gösteren işçilerin sendikal örgütlenme oranı son 20 yılda yarı yarıya düştü. 2003’te madencilik alanında yüzde 67 olan sendikal örgütlenme oranı 2022 yılında yüzde 18,83’e düştü. Öte yandan 2003’ten bu yana 9 büyük maden faciası gerçekleşirken toplamda 471 emekçi iş cinayetinden dolayı hayatını kaybetti.
Sendikacılar, madencilik kolunda örgütlenmede yaşanan sorunları BirGün’e anlattı.
ÖZELLEŞTİRMENİN ETKİSİ
Maden sektöründeki özelleştirmelerin sendikal örgütlenmeye büyük darbe vurduğunu belirten Dev Maden-Sen Genel Başkanı Tayfun Görgün şunları söyledi:
“1980’lerin sonuna kadar kamudaki madencilik payı yüzde 86 seviyelerindeydi. Turgut Özal sonrası özelleştirmelerin başlamasıyla bu rakam yüzde 10’un altına düştü. Madenciliğin özel sektöre geçmesiyle işyerleri sendikasızlaştırıldı, taşeronlaştırıldı. Örgütlenme hakkına sahip sendikalar da büyük ölçüde patronların yanında bulunan sendikalar. Sınıf sendikaların örgütlenmesine karşı hükümet ve işveren işçilere büyük baskı uyguluyor.”
İŞÇİLERE TAK ETTİ
Bartın’daki maden ocağında hayatını kaybeden işçilerin ölmeden önce ‘gaz kokusu’na yönelik söylemlerinin örgütlü sendikalar tarafından bilinmemesinin büyük bir kusur olduğunu aktaran Görgün, “Hem bu hem de patlama sonrasında yapılan açıklamalar cinayete ortak olmak anlamına gelir. Sayıştay raporları ortada. Önlem alınmadığı gibi sendika başkanının ‘trafo patlaması’ şeklinde yaptığı ilk açıklama işçilerin canını alan bir rant sisteminin döndüğünü bir kez daha gösterdi” diye konuştu.
ÖNCEDEN ANLAŞIYOR
Madencilik alanındaki özelleştirmelerle birlikte patron ve belirli sendikalar arasında ikili anlaşmaların kuvvetlendiğinin altını çizen Enerji-Sen Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı Kamil Kartal şöyle konuştu:
“İşveren, yeni maden sahası gündeme geldiğinde kendi sözünü dinleyecek sendikalarla anlaşıp işyerinde bu sendikaları örgütlüyorlar. Bu sendikalar yavaşça sermaye adına işçiler üzerinde tahakküm örgütü haline geliyor. Bir taraftan patronlar daha maden sahası açılmadan orayı yandaş sendikalara peşkeş çekerken ayrıca burada çalışacak işçileri de bu sendikalara üye olması için zorluyor.”
DENETİM YAPILMIYOR
Maden ocaklarında yaşanan iş cinayetlerinin nedeni olarak denetlemelerin yetersizliğini gösteren Kartal, “Ağır ve tehlikeli işler yönetmeliğine göre maden alanında üçlü denetim sektörü var. İlk olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı düzenli periyotlarla bu tür iş yerlerini iş sağlığı ve güvenliğine uyulup uyulmadığına yönelik denetleme yapması gerekiyor. Ancak bu göstermelik yapılıyor. İkincisi, Enerji Bakanlığı’nın denetim yetkisi. Bu bakanlığın iş yerini kapatma veya ruhsatını iptal etme yetkisi dahi var. Üçüncü denetim mekanizmasında ise sendikalar bulunuyor. Ağır ve tehlikeli işler tüzüğüne göre 50’den fazla işçi çalıştıran madenlerde iş ve işçi sağlığı kurulları kurulmak zorunda. Bu kurullar işi durdurma yetkisine de sahip. Fakat bu kurullar maalesef işletilmiyor” ifadelerini kullandı.