ÖMÜR BOYU YADA ÖLÜMÜNE ‘TAŞERONLUK’
Zonguldak Kozluda hayatım kaybederi sekiz taşeron madenci, eğer pazartesi günü üçüncü defa çalışma koşullanılın iyüeştirilmesi lalebiyle madene inmeselerdi büyük ihtimalle işlerim kaybedip üzerlerine özel güvenlikçi yollanan canlı işçiler olacaktı…
Zonguldak Kozluda hayatım kaybederi sekiz taşeron madenci, eğer pazartesi günü üçüncü defa "çalışma koşullanılın iyüeştirilmesi" lalebiyle madene inmeselerdi büyük ihtimalle işlerim kaybedip üzerlerine özel güvenlikçi yollanan "canlı" işçiler olacaktı…
Yani taşeron işçilik böyle bir şeydi hayat taysanız "hakkinizin" peşine düşünce taşeron firmanız, sizin peşinize gazlı-coplu güvenlik güçleri takarak "kovardı". iVma sesinizi çıkartmaz, kanaat edip asıl işverenin üç gömlek altı ait yüklenicinin "kiralık işçisi" olarak çalışmaya devam ederseniz bu defa sizi her gün vardiyanızda "ölüm" kovalardı. Çünkü sizin ölümcül çalışma riskiniz, uzun vardiya, ucuz ücret, olmayan iş güvenliğinizin toplamı aynı zamanda kamu ya da özel sektörün bir hizmeti taşeron firmaya ihale edebilirliğinin yani "kârlılığının" teminatım gösterirdi.
Bu nedenledir ki Bangladeş’ten daha iyi çalışma koşullarımızla övünen Çalışına Bakanlığımız, "ulusal taşeronlaştırma teşvik yasasının yasal mevzuatını" medyamızda "taşeron çalıştırma iyileştiriliyor ya da taşeron işçiye müjde" başlıklarıyla sunarken, çalışma hayatının kadrolu/güvenceli istihdamlarım derinden sökülerek yerine zaten iş yasaları ve anayasada var olan ama fiiliyatta işverenin "gasp ettiği" hakları bu defa işçiye devlet "lütfü" gibi tanıtırdı.
Ve biz de ölüsünü göçükten çıkartırken dirisini "sendikalı oldu" diye kapıya biriktirdiğimiz taşeron işçileri görüp, milli ve küresel sermaye hatırına "taşeron uygulamasını" gönülden desteklerdik.
BİRBİRİNE KIRDIRILAN EMEKÇİ…
Belki de tüm iş gücünü "taşeronlaştırmaya" teşvik gayesi, "kendi iş geleceği üzerinde söyleyecek sözü olmayan, emekçi kimliği çalınmış, her an iş kaybetme kaygısıyla kendi içinde rekabet halinde" olacak kitleleri yaratmaktı. Öyle değil mi? Taşeron şirketten kiralanıp, geçici iş sözleşmesine tabi "özel güvenlikçiler de" direniş çadırım basıp diğer taşeron işçileri dağıtıyor ve işletmenin yakınına sokmuyordu.
Elbette emekçi kimlikleri ve güvencesiz çalışma biçimleri "ortak" ama birbirlerine bu derece "yabancılaşmış" çalışanlar herhalde neoliberal-otoriter tahakkümünün maharetle parçaladığı sınıl’ yansımalarıydı. Günümüz çalışma hayatı "hak ve güvenlik" talep ederseniz işsiz kalacağınızı eğer etmezseniz adım bile hatırlamadığınız bir dolu işverenin "geçici-isimsiz-kiralık -iş güvenliği belirsiz emekçisi" olmayı dayatıyordu…
TAŞERON ZİHNİYET DÜNYASININ DEVLETÇE İNŞASI…
Özelleştirme, kamu hizmetlerinin paralılaştırılması ve "asıl işi" parçalara ayırarak taşeron firmalara dağıtan yeni İş Yasası daha fazla sayıda "taşeron işçi" chye bağırırken milyonlarca mülksüzü işsizlikle" istihdam edip hizaya getiren devlet hazırladığı yasa tasarısıyla "taşeron işçiliği" ve "taşeron zihniyeti" ömür boyu yaşam biçimi haline getiriyor… Ve çalışanların eşit/sosyal vatandaşlık statüsünü kaybetmiş, eşitsizliği içselieştirmiş, emek değerine başkalarının "kâr olarak" el koymasını kabullendiği bir dünyayı olağanlaşürıyordu.
Baksanıza taşeron işçi ölümler bile artık "ekonomik rasyonelimiz" gibi kabulleniyor "büyüdüğümüzü" her gün ölen onlarca işçiden idrak elliyorduk. Yoksa 8 işçinin öldüğü Kozlu Maden Ocağını çalış Uran madencilik alanında "tecrübesiz" taşeron firmanın en az beş sabıkalı iş güvenliği raporları hâlâ Çalışına Millet (işliğinde öylece durur muydu?