OKULLARIMIZIN TUVALETLERİNİ KİM TEMİZLEYECEK?
DIŞ görünüşü itibarıyla klasik okul mimarisinden ayrılan son derece modern bir binaydı. Bir hayırseverimiz, hiçbir imkânı esirgemeden bir ilköğretim okulu binası inşa edip, Milli Eğitim Bakanlığı’na devretmişti.
DIŞ görünüşü itibarıyla klasik okul mimarisinden ayrılan son derece modern bir binaydı. Bir hayırseverimiz, hiçbir imkânı esirgemeden bir ilköğretim okulu binası inşa edip, Milli EĞİTİM Bakanlığı’na devretmişti.
Akşam saatleriydi. Merak saikiyle binadan içeri girdiğimde koridorların, camların, daha doğrusu her bir tarafın toz içinde olması, bende inşaatın henüz tamamlanmadığı izlenimini yarattı. Oysa bir sınıftan içeri adım attığımda düzenli bir şekilde dizili sıralar, duvarları kaplayan haritalar ve tarih atlasları binada eğitim verildiğine işaret ediyordu.
Kontrol için tuvalete de gittim ama içeri giremedim, çünkü çamur tarlasından farksızdı. Okulda temizlik hizmetlerinin görülmediği aşikârdı.
Bu tabloyla bundan 4-5 yıl kadar önce Doğu Anadolu’nun büyükçe bir kasabasındaki okulda karşılaşmıştım.
EN BÜYÜK SIKINTI TEMİZLİK ALANINDA
Bu sorun, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu’nun, Açık Toplum Vakfı’nın desteğiyle devlet ilköğretim okullarında ücretsiz öğle yemeği sağlanması konusunda hazırladığı raporu okurken karşıma bir kez daha çıktı.
Araştırmacıların bu rapor için İstanbul’daki devlet ilkokullarında yürüttükleri saha çalışması sırasında yaptıkları en önemli tespitlerinden biri temizlik meselesiydi. “Yoksul mahalle okullarında en büyük sıkıntıyı temizlik alanında görmekteyiz” diyor Boğaziçi Üniversitesi’nin çalışması.
Rapora göre, meselenin temelinde 1990’ların sonuyla beraber Milli EĞİTİM Bakanlığı’nın okullara kadrolu temizlik görevlisi istihdamını kaldırmış olması yatıyor. Artık müstahdem kadrosu verilmiyor. Bu nedenle, okullarda temizlik araç ve gereçlerinin alımı ve temizlik görevlisi istihdamı görevi okul aile birliklerine kalmış bulunuyor.
10 YAŞINDA ÖĞRENCİLER GÜVENLİK GÖREVLİSİ
Dünkü yazımıza konu olan varlıklı semtlerdeki okullarla yoksul mahallelerdeki okulların sosyal sınıflara göre ayrışması sorunu temizlik meselesinde de kendisini gösteriyor.
Göreceli varlıklı semtlerdeki okullarda görevli aile birlikleri, velilerden aldıkları yüksek katkı payları ve okulların kantin giderleri nedeniyle yeterli kaynağa sahip oldukları için kolaylıkla müstahdem istihdam edebiliyor.
Ancak varoşlardaki okullar, ailelerin katkı payı ödeyecek durumda olmaması ya da katkıların çok sınırlı kalması nedeniyle temizlik giderlerini karşılamakta zorlanıyor. Rapora göre, “bu okullar çoğunlukla sadece bir hizmetli tutabiliyor ve kayıtsız çalıştırdıkları hizmetliye ancak asgari ücret vererek, bazen ödemeleri geciktirerek tuvaletlerin ve yerlerin gündelik temizlik ihtiyacını karşılayabiliyor.”
Bu noktada ilginç gördüğüm bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum. Okullar arasında ayrışma “güvenlik görevlisi” alanında da yaşanıyor. Varlıklı semtlerdeki okullarda güvenlik görevlileri istihdam edilirken, yoksul okullarda “teneffüste kantinden alışveriş yapılmasını güvence altına almak, okuldan öğrenci kaçmasını önlemek ve dışarıdan gelenlere nereye gittiklerini sormak için 9-10 yaşlarında nöbetçi öğrenciler kapıda görevlendiriliyor”.
Temizlik ve güvenlik hizmetleri, aslında sorunun yalnızca bir parçası. Devlet, okullarda yalnızca bina, su, elektrik, ısınma giderleri ile öğretmenlerin maaşlarını karşıladığı için diğer bütün giderlerle ilgili kaynağı okulun yaratması gerekiyor. Bu gider kalemlerine temizlik ve güvenliğin dışında sınıf araç-gereçleri gibi temel kırtasiye ihtiyaçları, okulun bütün bakım giderleri de dahildir.
HER MÜDÜR 60 BİN LİRA BULMAK ZORUNDA
Raporun saptamasına göre, en yoksul mahalle okullarında dahi okulların yıllık minimum gideri 60 bin lirayı buluyor. Bu durum, kaçınılmaz olarak okul müdürleri üzerinde büyük bir baskı yaratıyor. Rapora göre, “60 bin liralık bir rakamın karşılanamadığı bir durumda okul idareleri başarısız kabul ediliyor, idarecilerin mesleki gelecekleri tehlikeye giriyor”.
Buna karşılık, ödeme gücü olan orta ve orta üst sınıf mahallelerdeki okullarda okul aile birlikleri üzerinden gerekli kaynaklar yaratılabildiği için bütün bu hizmetler düzenli bir şekilde sağlanıyor, ayrıca okullar öğrencilere birçok farklı hizmet de sunabiliyor. Müfredat dışı dersler için getirilen hocalar, düzenli olarak yapılan tiyatro/müze gezileri, derse yardımcı malzeme olarak kullanılan elektronik araçlar bunlar arasında.
Sonuçta, dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi olmakla övünen ve bütün bölgeye rol modeli olarak gösterilen Türkiye’nin bu iddialarını hak edebilmesi için galiba önce ilkokullarının temizliği meselesini halletmesi gerekiyor.
Yarın devam etmek üzere…