O ONURLU BİR BABAYDI
Türkiye dün yeni bir ses kaydıyla çalkalanıyordu. Yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama sarmalında dönen düzen siyasetinden yeni kirler akmaya devam ediyordu. 17 Aralıkları bu yana ortaya dökülen, oradan oraya taşındığı, sıfırlandığı, elden ele rüşvet parası olarak dolandığı anlaşılan paralar büyük bir servet birikimine neden olmuş. Bakan oğullarının 3-5 kuruş dediğinin milyon, sıfırlanamayan paraların ise on milyonlarca avro olduğunu anlıyoruz.
Türkiye dün yeni bir ses kaydıyla çalkalanıyordu. Yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama sarmalında dönen düzen siyasetinden yeni kirler akmaya devam ediyordu. 17 Aralıkları bu yana ortaya dökülen, oradan oraya taşındığı, sıfırlandığı, elden ele rüşvet parası olarak dolandığı anlaşılan paralar büyük bir servet birikimine neden olmuş. Bakan oğullarının "3-5 kuruş" dediğinin milyon, sıfırlanamayan paraların ise on milyonlarca avro olduğunu anlıyoruz. Kaynağı ne olursa olsun, servetin de çoğunun başa dert olduğu ortaya çıktı. Dün, yani 25 Şubat’ta,
Türkiye babalarla çocukların ilişkisinin daha ne kadar kirlenebileceğin! de tartışıyordu. Babalar çocukları için hep güzel bir gelecek ister. Ama bu memlekette hükümetin başından bakanlarına, kabine üyeleri çocuklarına, kirle ördükleri bir gelecek hazırlamaya çalışıyorlar. Oğullarına paraları nasıl istifleyeceklerini, para sayma makinelerini nasıl kullanacaklarını öğretiyorlar. Çaktırmadan nasıl çalıp çırpılacağını, ihaleye nasıl fesat karıştırılacağım anlatıyorlar. Oğullarını pis işleri için yetiştiriyorlar. Bundan daha büyük bir onursuzluk olabilir .
Hayatlarını paranın kirli esaretiyle geçirenler, onurlu bir şekilde yaşayıp, çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmak için onurlu bir şekilde ölenleri anlayabilirler mi? Anlayamazlar, anlamak da istemezler.
Yine bir 25 Şubat’ta, bundan tam dört yıl önce, Ankara sabahının ayazında bir cipin çarpması sonucu ölen Hamdullah Uysal’ı hiç anlayamazlar. Hamdullah Uysal bir TEKEL işçisiydi. Ankara’nın göbeğinde kara kışta kurdukları çadırdan kentte ekmeği için, çocukları için iki ayı aşkın bir süredir direniyordu.
TEKEL Yaprak Tütün İşletmeleri’nin özelleştirme politikalarının bir sonucu olarak tümüyle kapanması nedeniyle kamuda 4-C statüsünde çalışma dayatmasına karşı binlerce arkadaşıyla birlikte mücadele ediyordu. Polisin ne gazı ne copu onları yollarından döndürebildi. Hamdullah Uysal ve arkadaşları ekmekleri ve çocukları için tertemiz bir mücadele verirken, başardıkları çok önemli bir şey vardı. 12 Eylül darbesinden bu yana kaybolmaya yüz tutan halkın vicdanı, bu onurlu direniş sayesinde yeniden örülmeye başlanmıştı. Halkın vicdanı çok değil üç yıl sonra Gezi’de büyük bir öfke seline dönüştü. O öfkenin ilk kıvılcımları belki de Hamdullah Uysal’ın cenazesinde çakılmıştı.
Onun cenazesini direniş çadırlarına getirmek isteyen arkadaşlarına zorbaca davranan, arkadaşlarının helalleşmesine dahi izin vermek istemeyen devlet, bugün ayyuka çıkan faşizan yüzünü önce direnen işçiye göstermişti. Hamdullah Uysal’ın annesi Cemile Uysal memleketi Amasya’daki cenazede soL muhabirine "Allah belalarını versin, benim ocağımı yaktılar, onların ocağı da yansın. İki tane göbeli (çocuğu) var, birisi engelli… Ocağına ateş düşsün, herkes ekmeğinin peşinde, onu da vermedi, elinden ekmeğini aldılar. En büyük çocuğumdu. Çocuklarıma baba olmuştu, bana bile babaydı o… O geldi mi dünyalar benim olurdu. Dünyamı aldılar elimden" demişti. Cemile Anne oğlunun nasıl bir baba olduğunu tüm acısıyla anlatıyordu. Onun ahi elbette çıkacaktı. Eşi Fatma ise öfkesini "Herkes direniyor, geliyor evine diye kızıyordum ona, yok ben duracağım orada, arkadaşlarımı yalnız bırakamam, biz kazanacağız, diyordu. Evlere temizliğe gidiyordum. İki oğlumuz var, biri engelli… Gelsinler de görsünler halimizi…" sözleriyle dile getirmişti. Hamdullah Uysal, iki oğlu için yaşadı, onlara paranın kirletemeyeceği bir gelecek hazırlamak istiyordu. Çalanlar çırpanlar, paranın esiri haline gelenler, emekçi halkın sırtından zengin olanlar, yalan ve zorbalık üzerine kurulu bu düzenden nemalananlar… Onuruyla yaşayan, ekmeği için direnen ve çocuklarına tertemiz onurlu bir gelecek bırakmaya çalışırken ölen Hamdullah Uysal’ın tırnağı olamazsınız!