O İLK DÜĞME YOK MU İLK DÜĞME, YANLIŞ İLİKLENEN…
Merkez Bankası şapkadan yeni bir tavşan daha çıkardı ve bu sefer kredilere de zorunlu karşılık uygulama kararı aldı.
Merkez Bankası “harikalar” yaratmaya devam ediyor. Şimdi yepyeni bir karar uygulamaya konuluyor. Bu kararla ilgili açıklama da pek havalı doğrusu:
“Fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda finansal istikrarın desteklenmesi ve liralaşmanın teşvik edilmesi kapsamında makro ihtiyati politika setini güçlendirecek zorunlu karşılık düzenlemesinde değişikliğe gidilmiştir.”
Yeni düzenlemenin ilk bölümünü tek cümleyle ifade edersek şu öngörülüyor:
“Artık yalnızca mevduata değil, krediye de zorunlu karşılık uygulanacak.”
Merkez Bankası bankaların topladığı mevduatın belli bir kısmını zorunlu karşılık olarak almak suretiyle bir anlamda kredi hacmini, dolayısıyla faizi kontrol eder. Ayrıca zorunlu karşılığın oranını değiştirir, bu karşılığın faizini artırıp azaltır ya da tümden kaldırır. Amaç kontrolü elde tutmaktır; amaç 100 lira mevduatın tümünün krediye dönüşmesini engellemek, örneğin 10 liraya el koyarak 90 liranın kullanımına izin vermektir. Banka 100 lira mevduata yüzde 20 faiz ödüyorsa, bu 100 liranın 90 lirasını krediye dönüştürebileceği için 90 liraya öyle bir faiz uygulamak zorundadır ki sonuçta mevduat sahibine ödeyeceği 20 liranın üstünde kredi faizi alabilsin. İşte Merkez Bankası o 90 lirayı kontrol ederek kredi faizinin yönünü belirler.
Bu mekanizma yetersiz kalmaya başladı. Bakın ne diyor Merkez Bankası:
“Bilançoların yükümlülük tarafına uygulanmakta olan zorunlu karşılıklar, yapılan düzenleme ile bilançoların varlık tarafına da uygulanmaya başlanmıştır.”
Ben bugüne kadar krediye zorunlu karşılık uygulandığına hiç tanık olmamıştım, konuya çok daha hakim dostlarıma sordum, onlar da böyle bir uygulama görmemişti.
Yani şapkadan bir tavşan daha çıkarıldı!
“KAPI AÇIK, PENCERE DEMİRLİ!”
Bu ifade bana değil değerli meslektaşım Uğur Gürses’e ait. Gürses, Merkez Bankası’nın aldığı bu kararı işte böyle değerlendiriyor:
“Kapıyı açık bırakıp pencerelere demir yaptırmak gibi olmuş sizin makro ihtiyati tedbirler.”
Durumu bundan güzel özetleyen bir ifade herhalde olamazdı.
Ama ne yaparsınız ki kapı bir türlü kapatılamıyor, izin çıkmıyor buna!
Kapıyı kilitlemek bir yana, kapatmaya bile izin alamayanlar da kulağı tersten göstermenin de ötesine geçip böyle türlü türlü icatlarla kredileri pahalı hale getirmeye, kredi hacmini daraltmaya, bunu sağlamak suretiyle de enflasyonla ve cari açıkla mücadele etmeye çalışıyor.
Oysa o ilk düğmeyi doğru ilikleseydik; faizi artırmasak bile gereksiz yere indirmeseydik, yani kapıya şöyle sağlam bir kilit taksaydık, tüm pencerelere demir yaptırmaktan ve evin güzelliğini bozmaktan ve üstelik bunu çok daha maliyetli bir şekilde yapmaktan kurtulurduk.
Ama olmaz! Kapı açık duracak!
VATANDAŞI KKM’YE DÖNDÜREMEYEN BANKAYA EK YÜK!
Merkez Bankası “liralaşma” konusunda da yeni bir adım atıyor. Bankalar tasarruf sahibini iknada ne ölçüde başarılı olur ve döviz cinsi mevduattan kur korumalıya ne kadar çok geçiş sağlarsa, ona göre daha az zorunlu karşılık ödeyecek. Bunda başarısız olan bankalar ek zorunlu karşılık tesis etmek durumunda kalacak.
Hani Japonya’da metroda kapıların kapanması için görev yapan ittiriciler var ya, bizde de Merkez Bankası KKM için ittirici görevi görüyor. Metro tam kapasiteyle dolsun; ama asıl amaç dışarıda kimse, yani döviz kalmasın!