Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
16 Temmuz 2013
NEO-LİBERALİZMİN ÜÇ DÖNEMİ: DIŞ DENGESİZLİKLER

2000 yılı sonrasında hızla yükselen dış kaynak girişleri dış açıkları kamçılamakta, bunların ana nedeni olmaktadır. Daha da kötüsü, milli gelirin küçülmesi dahi, dış açıkları ortadan kaldıramamaktadır.

NEO-LİBERALİZMİN ÜÇ DÖNEMİ: DIŞ DENGESİZLİKLER

2000 yılı sonrasında hızla yükselen dış kaynak girişleri dış açıkları kamçılamakta, bunların ana nedeni olmaktadır. Daha da kötüsü, milli gelirin küçülmesi dahi, dış açıkları ortadan kaldıramamaktadır.

Bugün Türkiye’de dış dengesizliklerin 1980-2012 yıllarında nasıl seyrettiğini, bazı uzantılarıyla birlikte ve aşağıdaki tablo yardımıyla gözden geçirmek istiyorum. Kapsanan 33 yılı, on ve on birer yıllık üç döneme ayırıyorum. Aralıkları fazla açmamak için son iki dönemin orta noktası olan 2001’i dışta bırakıyorum.

Ayrım anlamlıdır: 1980-1989 neo-liberalizmin ilk (Özal’lı) yıllarıdır. Emek maliyetleri bastırılarak ihracat pompalanmış, sermaye hareketleri ise denetim altında tutulmuştur. 1990-2000 koalisyonlar dönemidir. Emek kayıplarını kısmen telafi etmiş, bölüşüm çekişmeleri kamu dengelerini bozmuş, buna karşı sermaye hareketleri serbestleştirilmiştir. 2002-2012’de kamu açıklarının frenlenmesi ve bölüşüm ilişkilerinin piyasaya teslim edilmesi öncelik kazanmış, bunları tek parti (AKP) hükümetleri hayata geçirmiştir.

Tabloda üç dönemin birikimli (toplam) rakamları (milyar dolar olarak) veriliyor. Dolar da zamanla değer yitirdiği için, milli gelire oranlar toplamlardan daha anlamlıdır.

Tablonun yapısını kısaca “deşifre” edelim: Yabancı sermaye girişleri, (varsa) kayıt-dışı girişlerle desteklenir ve üç ana kullanım alanına tahsis edilir: Cari açığın finansmanı, rezerv birikimi ve yerli aktörlerin dışarıya kaynak çıkarması… (Net girişler “artı”, net çıkışlar ve rezerv artışları “eksi” işaretlidir.) Krizli dönemlerde bu öğeler ters yönde seyredebilir ancak on bir yıllık toplamlarda istisnalar kaybolur, açıklanan tipik durum ortaya çıkar.

* * *
Önce sermaye hareketlerine bakalım. Döviz giriş-çıkışlarının denetlendiği Özal’lı yıllarda yabancı sermaye girişlerinin milli gelire oranı, yüzde 1,5’tir. 1990-2000 döneminde bu oran (yüzde olarak) 3’e, son on bir yılda ise 6,8’e yükselmiştir. Oransal rekor 2006’da (yüzde 10,8), düzey rekoru 2012’de (69,1 milyar dolar) kırılmıştır.

Yabancı sermaye girişlerindeki artış, yükselen dış açıklardan mı kaynaklanıyor? Soruyu yanıtlamak için, cari işlem açıklarının seyrini de izlemek gerekiyor. Ve görülüyor ki, sadece Özal dönemi için “evet” diyebiliyoruz. O yıllarda Türkiye, cari açığının finansmanı için dış kaynak arayışındadır, bunu aşan fon girişleri sınırlıdır. Bu nedenle 1980’li yıllarda dış kaynakların (yüzde 1,5) ve cari işlem açığının (yüzde 1,4) milli gelire oranları birbirine yakındır.

Sermaye giriş-çıkışları serbestleşince dış kaynak girişleri cari açıklardan bağımsızlaşır. Faiz oranlarıyla kur hareketleri arasında getiri (“arbitraj”) arayan sıcak para hareketleri örnektir. İlk etkiler 1990-2000 verilerinde gözleniyor. Toplam yabancı sermaye girişleri cari açığın üç misli üzerine çıkar. Döviz fazlası, yerli burjuvazinin sermaye çıkarması ve rezerv biriktirmek için kullanılır.

Görüldüğü gibi, neo-liberalizmin ilk yirmi bir yılında dış açıklar milli gelirin ortalama yüzde 1,5’i civarında seyretti, 1990 ve 1997 gibi hızlı büyüme yıllarında bile yüzde 2 sınırı aşılmadı. Bu, o yıllarda ekonominin ciddi bir cari açık sorunu olmadığı anlamına geliyor. Nedenleri biliyoruz: Özal’lı yıllarda “rekabetçi” (ucuzlamayan) döviz kuru politikası ısrarla uygulanabildi. 1994 devalüasyonundan sonra da Merkez Bankası dövizin ucuzlamasını önleyen bir politika izledi. IMF’nin “sadece enflasyon hedeflenmeli; döviz kuru değil…” reçetesi 1999’a kadar itibar görmedi.

Bu durum, 2000 sonrasında son buldu. Özal’lı yıllarda cari açığın finansmanı için yabancı sermaye aranırdı. Bu dönemde ise, hızla yükselen (otonom) dış kaynak girişleri, dış açıkları kamçılamakta, bunların ana nedeni olmaktadır. Daha da kötüsü, önceki yılların aksine, milli gelirin (2009’daki gibi) küçülmesi dahi, dış açıkları ortadan kaldıramamaktadır.

Ekonominin kaderinin tamamen dış kaynak hareketlerine teslim edilmesinin doğal sonucu budur. Politikaların merkezine IMF’nin “enflasyon hedeflemesi” yerleşti. Bol kepçe fon girişleri hem iç talebi kamçıladı hem de dövizi reel olarak ucuzlattı. Gümrük Birliği’nin de katkılarıyla ekonominin ithalata bağımlılığı arttı. Sanayi üretiminde yaratılan katma değerin giderek artan öğeleri, ülke dışına aktarılır hale geldi.

Türkiye burjuvazisinin uluslararası finans kapitalle bütünleşmesi de bu yıllarda olgunlaştı. 1990 sonrasında kamu açıklarının finansmanını kolaylaştıran dış kaynak girişleri, 2000 sonrasında giderek artan boyutlarda burjuvazinin (şirketlerin ve bankaların) dış borçlanmasından oluştu.

Dış açık, AKP’li yılların sorunudur ve AKP politikalarıyla çözülemez, ancak hafifletilebilir: Ekonominin, küçülmesi, iyice durgunlaşması ile… Sorun iyice yapısal hale geldiği için, çözümü de radikal yapısal değişiklikleri gerektirir. Bu da beynelmilel finans kapital ve AKP için tamamen gündem dışıdır.

Dış Kaynakların Dökümü (milyar dolar ve oranlar)
korkut_hoca_-_tablo.jpg

DİĞER HABERLER
ÇALIŞMA BAKANLIĞINA ÇAĞRI
ÇALIŞMA BAKANLIĞINA ÇAĞRI

Ürdünlü şirketin 2021’de satın aldığı Polonez fabrikasında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası hiçe sayıldı. Önce sendikalı 13 işçi, sonra ona destek olan 100 işçi ekmeklerinden edildi. Emekçiler, bu kanunsuzluğa göz yumulmamasını istedi.

POLONEZ’DE İŞÇİ KIYIMI
POLONEZ’DE İŞÇİ KIYIMI

İstanbul Çatalca’da Polonez fabrikasında Tekgıda-İş’e üye olmalarının ardından 22 Temmuz’da 13 kişiyle başlayan işten çıkarmalar önceki gün 100’ü aştı.

İŞ GÜVENCESİ VE İŞTEN ÇIKARMADA GEÇERLİ NEDENLER
İŞ GÜVENCESİ VE İŞTEN ÇIKARMADA GEÇERLİ NEDENLER

İşyerimizde yaşı ve özel durumu itibariyle işten ayrılmak isteyen bir kadın çalışanımız var. İşverenimiz bu kişiye tazminatlı olarak çıkış yapmak istiyor ve ödediği tazminatı kanuni olarak da göstermek istiyor. Bu durumda iş kanununun hangi maddesine istinaden çıkış işlemini yapabiliriz?

BASIN AÇIKLAMASINA ÇAĞRI
BASIN AÇIKLAMASINA ÇAĞRI

İstanbul Çatalca’da kurulu bulunan Polonez Fabrikasında işveren, daha iyi bir ücret alabilmek ve insana yaraşır koşullarda çalışabilmek için sendikaya üye olan işçilerden 13’ünü işten çıkardı.