NE KADAR EKMEK O KADAR KÖFTE
Asgari ücret masasına daha çok da Hükümet adına sunulan “bilimsel çalışmalar” yön vermektedir. Kırılgan ekonominin kaygan verileri, hep tartışma konusu olmaktadır.

12 Şubat 1972 tarihli ve 14097 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 1 Ağustos 2004’te kısmi değişiklerle güncellenen “Asgari Ücret Yönetmeliği”, asgari ücret hakkında görüşmeler yapan ve miktarını belirleyen Asgari Ücret Komisyonu’nun kimlerden oluşacağını da sıralamaktadır. Yönetmeliğin “Komisyonun Kuruluşu ve Toplantı Esasları” başlıklı 8. maddesi şu şekildedir:
“Komisyon; Bakanlığın tespit edeceği üyelerden birinin başkanlığında;
a) Bakanlık Çalışma Genel Müdürü veya yardımcısı,
b) Bakanlık İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü veya yardımcısı,
c) Devlet İstatistik Enstitüsü Ekonomik İstatistikler Dairesi Başkanı veya yardımcısı, (İşgücü, Hizmetler, Fiyat İstatistikleri ve İndeksler Dairesi Başkanlığı)
d) Hazine Müsteşarlığı temsilcisi,
e) Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığından konu ile ilgili dairenin başkanı veya yetki vereceği bir görevli,
f) Bünyesinde en çok işçiyi bulunduran en üst işçi kuruluşunun değişik işkolları için seçeceği beş temsilci,
g) Bünyesinde en çok işvereni bulunduran işveren kuruluşunun değişik işkolları için seçeceği beş temsilciden, kurulur.
Oyların eşitliği halinde, Başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır.”
Pazarlığı yapan 15 kişilik heyetin kararını etkileyen önemli ağırlıklar ise şu şekilde sıralanabilir:
MASADAKİ DENGE
Hükümet, ekonominin patronu, kamu işletmelerindeki çalışanların işvereni ve kapitalist sistemin idarecisi olarak esas olarak işverenlerin yanındadır.
Bu gerçeklikle masadaki denge işçiler için üçte bir paya düşmektedir. Sonucu her defasında, işletme sahibi işverenlerle, sistemin işvereni olan hükümetin ortak görüşü belirlemektedir.
Parmak hesabı ile baktığımızda, bu durum neredeyse her toplantıdaki seyirdir ve işçi tarafına düşen ise, daha çok muhalefet şerhi koymak ya da toplantıyı terk etmek olmaktadır.
PASTANIN BÜYÜKLÜĞÜ
Ekonominin iyi olduğu dönemlerde işçinin payına düşecek pasta miktarının da büyüme olasılığı olacaktır. Ama ekonomi krizdeyse, üzerine bir de küresel pandeminin ekonomiye bindirdiği yükler eklenmişse, işçi tarafına düşecek miktarın daha da küçüleceği açıktır.
ENFLASYON
Enflasyon miktarı, masayı etkileyen başka bir unsurdur. Düşen, ya da düşürülmüş enflasyon rakamı, işveren-hükümet cephesinin çıtayı düşürmesi için dayanak olabilmektedir.
İşçi tarafının pazar enflasyonu ya da “gerçek” enflasyon üzerine söylemleri havada kalmaktadır.
BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR
Asgari ücret masasına daha çok da Hükümet adına sunulan “bilimsel çalışmalar” yön vermektedir. Kırılgan ekonominin kaygan verileri, hep tartışma konusu olmaktadır.
İŞSİZLİK VE İŞTEN ATMALAR
Çalışanları dizginlemek için sistemin hep “makul” seviyede var olmasına özen gösterdiği işsizlik, kriz zamanlarında işsizliğin koruyucularını da endişelendirecek düzeye tırmanır.
Artan işsizlik, çalışanların sistemden beklentilerini de, asgari ücret masasındaki işçi tarafının elini de zayıflatmaktadır.
KAÇAK İŞÇİLİK
Üretime yaptıkları katkı vergilendirilmeyen, Sosyal Güvenlik sistemine de katkısı olmayan yerli ve yabancı kaçak işçilik miktarı, işçi tarafının pazarlık gücünü zayıflatan diğer bir etmendir.
ÖRGÜTSEL DURUM
Masada işçi tarafını temsil eden sendikanın üyeleri arasında asgari ücretli yok gibidir.
Gerçek asgari ücretliler, yedi milyona varan sayılarına rağmen, örgütsüz ve etkisizdirler.
Aylık ücretleri asgari ücrete göre değişen, toplam sayıları 20 milyona yaklaşan emekli ve engellilerin örgütleri de sessizler, tribünden izlemeyi tercih ediyorlar.
SONUÇ
Bütün bu etmenler masaya yansımakta, asgari ücretlinin temsilcisi olan işçi tarafının elini zayıflatmaktadır. Hal böyle olunca da asgari ücret hakkındaki yüksek beklentiler, üfürülmüş hayal olmaktan öteye gidemiyor. “Ne kadar ekmek, o kadar köfte”