NE DEMOKRATİKLEŞMESİ: BU ‘OTORİTER ÇALIŞMA REJİMİ’!
Başbakan Tayyip Erdoğan, bu hafta başında ´Demokratikleşme Paketi´ni açıkladı. Paket, birkaç makyajın dışında, gerici bir dünya görüşünün kurumsallaşması ile ilgili düzenlemeler ve seçim hilelerinden ibaret gözüküyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan, bu hafta başında ‘Demokratikleşme Paketi’ni açıkladı. Paket, birkaç makyajın dışında, gerici bir dünya görüşünün kurumsallaşması ile ilgili düzenlemeler ve seçim hilelerinden ibaret gözüküyor. Aslında, paketin ortaya konmasıyla ilgili yöntem, zaten baştan anti-demokratik!
Toplumsal taraflardan hiçbirinin görüşünün alınmaması, demokrasinin temel kurallarından olan ‘katılım ilkesi’nin baştan çiğnenmesi anlamına geliyor. Keza, böyle bir iktidardan ‘demokrasi’ beklemek bile beyhude bir çaba. En doğal demokratik gösterileri polis copu ve TOMA’sı ile bastırmak, gencecik öğrencileri ‘görüşlerini açıkladı’ diye hapislerde çürütmek, muhalif yazı yazan gazetecileri cezaevlerine göndermek, toplumda bir baskı ve korku ortamı yaratmak; bu mudur demokrasi iklimi?
Pakette, demokrasinin önemli göstergelerinden olan çalışanların haklarıyla ilgili, işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesini öngören herhangi bir işaret bulunmuyor; sendikal özgürlükleri genişleten en ufak bir belirti yok, bu mudur ‘demokrasi paketi’? Oysa burjuva demokrasilerinde bile, demokrasinin temel ölçütleri, çalışma hayatı ve emek alanıyla ilgili düzenlemelerde kendini gösterir.
Demokrasinin olup olmadığının varlık koşulu, emekçilerin haklarıyla ilgilidir. Özellikle emek açısından en fazla hak kayıpları, AKP’nin 11 yıllık iktidarı döneminde oldu. Sosyal güvenlik hakları başta olmak üzere, bireysel ve kolektif iş hukuku alanında çok ciddi kayıplar meydana geldi; esnek çalışma, sendikasızlaştırma, iktidar baskısıyla grev kırıcılığı, yandaş sendikaların kollanması, hep bu süreçte oluştu. Değerli akademisyen Doç. Dr. Aziz Çelik, geçen hafta sonunda yapılan bir panelde, bu süreci şöyle özetledi: "AKP eliyle yeni bir çalışma rejimi inşa edilmektedir. Bu rejimin ana özelliği, otoriter esnekleşmedir. 1990’larda tamamlanamayan bu süreç, AKP’nin kurumsal düzenlemeleriyle gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır.
2003 yılında çıkarılan ve esnek çalışmaya olanak sağlayan 4857 sayılı İş Kanunundan sonra, 2012 yılında Ulusal İstihdam Stratejisi belgesiyle yeni bir çalışma rejiminin temelleri atılmaya başladı. Toplu İş İlişkileri alanında, sendikal barajlarla sendikasızlaştırmanın yolu açıldı ve özellikle özel sektörde sendikalaşma oranı yüzde 3’e kadar düştü." Aziz Çelik, taşeron uygulamasının tüm çalışma yaşamına yaygınlaştırılmak istendiğine dikkat çekerek ‘modern kölelik’ olan kiralık işçiliğin de, Özel İstihdam Büroları aracılığıyla kurumsallaşmasının öngörüldüğünü söyledi. Çelik, "Her yerde taşeronlaştırma, kiralık işçilik ve toplu iş ilişkilerinden yoksun bir çalışma rejimi. Bunun adı, otoriter esnekleşmedir" diye konuştu.
Onun için; ne demokrasisi, çalışma yaşamı başta olmak üzere, otoriter ve totaliter bir düzen getirilmek isteniyor. Ama Gezi Direnişi bize gösterdi ki; tüm otoriterliğe ve baskılara rağmen "mücadeleye devam…"