MUSTAFA TÜRKEL 1 MAYIS I AYDINLIK A DEĞERLENDİRDİ
Tek Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı ve Sendikal Güç Birliği Platformu Dönem Sözcüsü Mustafa Türkel, 1 Mayıs´ta dile getirecekleri talepleri şöyle sıraladı: Suriye´yle kirli savaşa alet olunmamalı, Kıdem tazminatına dokunulamaz, İş cinayetlerine karşıyız ve Yargısız infazlara son, herkes için adalet
Tek Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı ve Sendikal Güç Birliği Platformu Dönem Sözcüsü Mustafa Türkel, 1 Mayıs’ta dile getirecekleri talepleri şöyle sıraladı: "Suriye’yle kirli savaşa alet olunmamalı", "Kıdem tazminatına dokunulamaz."
Tek Gıda-iş Genel Başkanı Mustafa Türkel, 1 Mayıs’ın ortaklaştırılamamasını Aydınlık’a değerlendirdi "1 Mayıs iktidar eliyle bölündü, sendikalar bölmedi. Bunu Türk îş yönetiminde kendisine yakın olanların üzerinde baskı kurarak, Memur-Sen ve Hak Iş’i de buna dahil ederek yaptı" "Tük-tş Mustafa Kumlu ve Ergün Atalay değildir. Türk-îş işyerinde işçidir, temsilcidir, sendika şube başkanlarıdır, genel başkanlardır, genel yönetimlerdir. Türk-îş biziz" 1 Mayıs ortak metninde 4 temel başlık şöyle; "Kirli savaşa alet olunmamalıdır", "Kıdem tazminatına dokunulamaz", "İş cinayetlerine karşıyız" ve "Yargısız infazlara son herkes için adalet"
1 Mayıs kutlamalarının adresleri netleşmeye başladı. Nisan ayı başında tüm konfederasyonların birlikte kutlaması düşüncesiyle yola çıkılmış ardından ortak metindeki "Kürt sorunu" ifadesi nedeniyle anlaşmazlık yaşanmıştı. Türk-lş, Hak-îş, Memur-Sen ve Kamu-Sen ortaklıktan ayrılarak farklı adreslerde kutlayacaklarını açıkladılar. Türk-lş ve Kamu-Sen Bursa’da, Hak-Iş ve Memur-Sen ise Ankara Tandoğon Meydanı’nda merkezi kutlamalar yapacaklar.
DİSK KESK TMMOB, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) ise Taksim’de 1 Mayıs kutlaması yapacak. 1 Mayıs öncesi yaşanan bu ayrışmayı ve işçi sınıfının sorunlarını, taleplerini Tek Gıda-Iş Sendikası Genel Başkanı ve SGBP Dönem Sözcüsü Mustafa Türkel’le konuştuk.
İşçi sınıfının haklarına saldırıların böylesine arttığı, neredeyse her gün işçi ölümlerinin yaşandığı bir dönemde 1 Mayıs kutlamalarının ortaklaştınlamaması ve kutlama hazırlıklarının bile yapılamamasının nedeni nedir?
Aslında bu 1 Mayıs, diğer 1 Mayıs’lara göre daha görkemli daha güçlü kutlanabilmesi mümkün olan 1 Mayıs’tı, öyle de olması gerekiyordu. Türkiye çalışma hayatı açısından çok kötü bir dönemden geçiyor. 60 yıldır cumhuriyet tarihinde çalışma hayatı bu sayın Çalışma Bakanı’nın döneminde olduğu kadar kötü bir dönemden geçmemiştir.
Peki neye göre söylüyoruz bunu: AKP iktidarı çalışanlarla ilgili son kazancı olan kıdem tazminatıyla ilgili bütün gücüyle operasyona hazırlanıyor. Ulusal İstihdam Stratejisi’yle birlikte yasaları da bir kenara koyarak, örgütlenmeyi de yok sayarak köleleşmenin önünü açmak için son adımlan atıyor.
Diğer taraftan da Çalışnıa Bakanlığı eliyle sendika/an yok eden bir operasyona girişiyor. Sendikalar yasasını çıkaracakmış gibi davranıyor. Ama aslında sadece sendikal mücadelede kafa karışıklığına yol açıyor. Bir adım ileri iki adım geri. Resmin bütününe bakmakta yarar var. Ne olacağını ve ne olduğunu anlayarak görmek mümkün.
‘İktidar sendikal harekete operasyon yapmaya çalışıyor’
Türkiye’de AKP iktidarı, Faruk Çelik eliyle sendikal hareketi yok edecek bir operasyon yapmaya çalışıyor. Bunu da demokrasi adına yapıyor. Dış dünyaya demokrasi diye kendi yandaş medyası aracılığıyla anlatıyor. Bugün yapılmak istenen de aynı şey demokrasi adına sendikalaşma adına katledilmenin kilometre taşları döşeniyor.
Kimi sendikacı geçinen arkadaşlarımız dostlarımız da bilinçli veya bilinçsizce bu olaya çanak tutuyor. Türkiye 60 yıllık sendikal tarihinde bu kadar karanlık bir dönem yaşamadı. Biz bunun 30 yılının canlı tanığıyız. Tam da bu nokta 1 Mayıs çok önemlidir. 1 Mayıs’ın aslında niye bölündüğünün yanıtı anlattıklarımın içinde var. İktidar partisi eliyle yapıldı. 1 Mayıs’ı sendikalar bölmedi Türk İş yönetiminde kendisine yakın olanların üzerinde baskı kurarak, Memur-Sen ve Hak Iş’i de buna dahil ederek yaptı.
Kamu-Sen zaten kendisine has siyasi duruşuyla aynı yerde ama bize göre gereksiz bir ayrıntı yüzünden ayrıldı. İki kelime yetti ayrılmak için. Neymiş efendim siyasi içerikler olmayacakmış yani böyle bir şey olur mu? Bizim varlık nedenimiz zaten siyaset. Bizim hakkımızı elimizden alan siyaset kurumudur, bizim hukukumuzu gasp eden siyaset kurumudur, bizim geleceğimizi karartan ve bizi savaşa sokan da siyaset kurumudur. Ve yıllardır Türkiye’nin doğusuna, dağına taşına, bomba yağdıran da siyaset kurumudur. Şimdi bu savaşı, anti demokratik uygulamaları, bu kirliliği konuşursanız bu siyaset olur, "bunlar bildiride olmayacak" derseniz siyaset olmaz.
"Kürt meselesi girmesin bildiriye" diyorlar. Geçen sene Taksim’de birlikte kutlandı. Kamu-Sen, Memur-Sen, HakIş, Türk-lş hepsi vardı. Geçen sene 1 Mayıs bildirisi aynı anda hem Türkçe, hem Kürtçe okundu. Kamu-Sen diyorsa ki, "benim geçen sene itirazım vardı" tamam geçen sene itirazın vardı, bu sene de itirazın geçerlidir sen kenarda dur; diğerleri niye gerekçe gösterdi de ayrıldılar sizce?
Bunun yanıtı, siyasi iktidarın 1 Mayıs’ta kendisine yöneltilecek eleştirileri istememesidir. Bunu çıkıp da televizyonlardan söyleyemezdi. Kimin eliyle yaptı bu önemli. Niye yaptırıyor? Birincisi, kıdem tazminatı ve ulusal istihdam stratejisi. İkincisi, Türkiye Suriye’yle ilgili bir savaşa girecekse işçi sınıfının yandaşlaştırümış sendikalarla birlikte iktidara destek verecek bir hareketin önünü açmak için.
Peki bu konularda konfederasyon yönetimleri mi karar veriyor?
Hayır; öyle görünüyor. Verdik sanıyorlar ama onlara o karar dikte ettiriliyor.
‘Bu emperyalist bir oyun’
Peki, bir taraf yandaşlaştınlmış, onun için böyle davranıyor. Ama Taksim’de kutlayacak olan diğer taraf neden ortaklık için başka bir çözüm üretmeye yanaşmıyor. AKP’nin sendikalar üzerindeki bu oyununu görmüyor mu? Böyle davranarak hükümet yandaşlarına "biz demiştik" deme şansı verilmiyor mu?
Bir kere kabul edilmeli ki Türkiye’de Kürt sorunu var. Bu sorun can yakıyor Türk analarını, Kürt analarını ağlatmaya, bu ülkenin birliğine bütünlüğüne zarar vermeye ulusal yapıyı dinamitleye çalışan bir sorun bu.
Bu sorunun gerçek adı nedir?
Bu sorunun adı Kürt sorunudur yani bu ülkede böyle bir sorun var bunu kabul etmek gerekiyor. Bunu demokratik haklar konusunda değerlendirebilirsiniz, bölgelerarası kalkınmışlık konusunda değerlendirebilirsiniz. ‘Ayrışma yerine bütünleşerek ayağa kalkmalıyız’
Elbette değerlendirebilirsiniz ama "kurt sorunu meselesi başka şekilde ifade edilmiş olamaz mıydı?" deniliyor. Gerçeği siz nasıl ifade ederseniz edin gerçektir. Türkiye’nin gerçeğinin sizin ifade tarzınız şu ya da bu olsun bu Türkiye’nin gerçeği. Adına Kürt sorunu dersiniz, adına etnik sorun dersiniz, Ya da güneydoğu sorunu dersiniz, adına ne derseniz deyin. Orda bir kirlilik var ve bu kirlilik ülkeye zarar veriyor, anaların gözyaşını akıtmaya devam ediyor. Güneydoğunun dağına taşına, bomba olarak yağmaya devam ediyor. Bu kirli bir savaş bu emperyalist bir oyun. Emperyalizmin ülkedeki direnci kırmak için yaptığı bir operasyon. Kürt oyunu değil sadece. Bizim şu anda yaşadığımız ve hızla çeşitlenen adına operasyonlar denen sendikal yapıda dahil hükümetin uyguladığı politikalarda dahil; IMF politikaları, özelleştirmeler bunun tumune baktığınızda adlan söyleyiş biçimleri farklı olabilir ama teşhis aynıdır; tam bir emperyalist oyundur bu. Bu ülkenin bölünmesi üzerine kurulmuş zayıf düşürülmesi üzerine kurulmuş geniş boyutta baktığınızda adını bu kadar rahat koyabileceğniz bir oyundur. Ulusal yapıda ayrışma yerine bütünleşmiş olarak yeniden ayağa kalkılmalıdır.
1 Mayıs’a giderken tablo böyle. Bir tarafta emperyalist oyun bir tarafta buna direnen bir yapı var. Bu tablo 2 Mayıs’a nasıl yansıyacak?
Birinci yapı yani yandaş yapı zaten Çalışma Bakanlığı ile işbirliği içinde, taşeron sendikalar eliyle bizi yok etmek için bütün gücünü kullanıyor. Daha ne yapacaklar hava yollarında toplu iş sözleşmesinin imzalanmasına izin verilmiyor, belediye işkolunda bütün belediye başkanlarıyla birlikte sendikasızlaştırmaya devam ediyor.
Bizim Coca Cola’da çoğunluğumuz olduğu halde, hukuk ihlal edilerek, Çaykur’daki ahlaksızlığı bir daha yaşatarak, var olan çoğunluk yok sayıldı. Bürokrat eliyle hainlik yapılıyor. 2 Mayıs’ta da direnenler direnmeye devam edecek. Ne kadar ayakta kalabilirlerse. Asıl Türk-lş yönetimini soruyorum.
Türk-lş’te tavanla taban arasında bir uçurum oluşmadı mı?
Türk iş yöneticileri o kararı vermişlerdi zaten. Artık yapacak bir şeyleri yok oynayacak oyunları yok. Teslimatı olabildiğince hızlı bir şekilde götürmeye çalışıyorlar götürecekleri yere. Ama Türkiye’de işçi sınıfı buna izin vermeyecektir. Türk-lş Mustafa Kumlu ve Ergün Atalay değildir. Türk-İş işyerinde işçidir, temsilcidir, sendika şube başkanlarıdır, genel başkanlardır, genel yönetimlerdir. Türk-lş biziz. Bizim olduğumuz yer Türk-lş’tir. örgütün olduğu yer Türk-lş’tir. istanbul’da Taksim Meydanı’dır. İzmir’de Gündoğdu’dur. Ankara’da Sıhhıye’dir.
Son olarak, 1 Mayıs ortak metninde neler olacak?
4 temel başlık üzerine oluşturulacak. Birinci olarak "Savaşa Hayır" diyoruz. Kimilerine göre arap baharı, bize göre emperyalist bahar. Kirli savaşa alet olunmamalıdır diyoruz. İkinci olarak kıdem tazminatına dokunulmasına karşı olduğumuzu haykırıyoruz. Ulusal istihdam stratejisine ve güvencesizliğe karşı olduğumuzu söylüyoruz. Üçüncü olarak iş cinayetlerine karşıyız diyoruz. Ve dördüncü olarak da herkese adalet istiyoruz, insanların yargısız infazlarla adalet beklentilerine bir an evvel gerçekleşecek yargısız infazlarla cezalandırılmamasını istiyoruz. Biz kısaca adalet istiyoruz. Adalet herkes için adalet.