Devlet 130 binden büyüktür. Matematik kuralı, eşdeğerler toplanır. Devletin kasasıyla vatandaşın cüzdanı aynı terazinin kefelerine konulamaz. 130 bin metal işçisini kapsayan Grup TİS görüşmelerinde grev aşamasına gelindi. İşveren de feryada başladı. Efendim, “Çözüm masa başında olur”muş! “Grev iki tarafa” da hatta, “ülkeye kaybettirir”miş! Vay efendim devlet bile yüzde 4 vermiş metal işçisi neden yüzde 30’ların üzerinde istiyormuş. Metalde bu oranda zam verilirse ülke ekonomisi zarar görürmüş.
Masanın taraflarından biri, işveren temsilcisi aslında patronun ta kendisi MESS, grev yapılacak diye bas bas bağırıyor. En az bizim kadar o da biliyor ki; sorunlar her zaman masa başında çözülemez. O yüzden grev hakkı var ve işçi de anasının ak sütü gibi bu hakkını kullanır. Patronlar işlerine geldiği zaman demokrasiden hukuktan bahsedip, işlerine geldiği zaman bunları yok sayamazlar. Hukuk ve demokrasi patron için ayrı, işçi için ayrı değildir. OHAL’in her ne kadar işçi grev yapmasın diye getirildiği iddia edilirse edilsin, taraflardan biri kendi çıkarı için savunursa savunanı hukuk ve demokrasi kulvarı dışına atar. Grev aşamasına gelindiğinde, “Grev zarar verir” diye OHAL ipine sarılan, yarın hiçbir baskı karşısında feryat etme hakkına sahip olamaz.
Grev herkese kaybettirir, evet ama en çok işverene kaybettirir. İşçi maaşını alamaz ve grevde kaldığı süre boyunca SGK primi yatmaz. Peki ya işveren tarafı ne kaybeder? Kârından zarar eder, üretim düzeni bozulur, satışı düşer, pazar payı etkilenebilir ve işçisini yoksulluğa mahkum etmek istediği için itibar kaybeder. Ama işçi ücretlerine zam yapmak söz konusu olduğunda onun için en acısı cebindekini vermektir. Hiç tersi işveren yok mudur? Vardır tabii ki.
Yanlış hatırlamıyorsam geçen yılın başlarında MESS’in kasasında üyelerin aidatlarından kaynaklı aşırı büyümeye çare arayışı vardı. Milyonlarca dolardan söz ediliyordu. Biriken bu devasa meblağı işverenlere geri döndürebilmenin yolları aranıyordu. Eminim ki MESS’in kasası hâlâ doludur ve TİS ve grev eğer zarar verecekse bu kasayı, zararı ülke adına göğüslemek için kullanmayı düşünebilirler. Böylece küçücük bir cüzdanla milyonlarca dolar ve devletin kasasını bir kafaya koymamış olurlar. Bu işin bir tarafı.
ŞEYTANIN AVUKATLIĞINI YAPARSAK
Şimdi gelelim diğer tarafına. Grev kararı almak başka uygulayabilmek başka. Çünkü hayatın pratiği bazen izin vermez. Çok değil az bir şey geriye gidersek bunun örneklerini görebiliriz. Hadi gelin şimdi şeytanın avukatı olalım kısa bir süre için.
Metal işçisinin örgütlü olduğu sendikalar greve çıkar mı, çıkmaz mı bilmem. Ama bir de tablonun bütününe bakalım. Şişecam grevini bile milli güvenlik gerekçesiyle erteleme adı altında yasaklayan Bakanlar Kurulu, bütün bir metal sektörünü durduracak bu grevi uygulatır mı? Afrin’le ilgili olağanüstü durum, ekonomideki kötü gidişat ve memuruna yüzde 4 vermiş bir hükümet, greve izin verecek midir? Peki şimdi soralım öyleyse; bu TİS’i kim bağıtlayacak? Yüksek Hakem Kurulu. Sizce zam oranının yüzde 4’ü geçme olasılığı olabilir mi?
Bence soruların cevabını işverenler biliyor ve öyle gergin falan da değiller. Üstelik kasalarında zam oranını karşılayacak paraları da var hâlâ. Ama bu işin sonunda işçiyle karşı karşıya kalacak olan sendikalar ve asıl önemli olan onların ne öngördüğü. Bence sözleşme sürecinde olan 3 sendikanın elindeki kozu doğru ve birlikte oynamaktan başka şansı yok. Hadi kolay gelsin.