DİLİNİZ “kuvvetler ayrılığı”na alışmıştı ama o “geri demokrasi” dönemindeydi; şimdi “ileri demokrasi”deyiz, kuzu kuzu alışmanız isteniyor “tek yargı” gibi yeni ve yanlış terimlere.
Yok, hayır; toplumca sürüklendiğimiz durumun şakaya gelir yanı yok.
DİLİNİZ “kuvvetler ayrılığı”na alışmıştı ama o “geri demokrasi” dönemindeydi; şimdi “ileri demokrasi”deyiz, kuzu kuzu alışmanız isteniyor “tek yargı” gibi yeni ve yanlış terimlere.
Yok, hayır; toplumca sürüklendiğimiz durumun şakaya gelir yanı yok.
Yalnız devletin yapısı değil, Tanzimat’tan, yani neredeyse yaklaşık iki yüzyıldan beri çağdaş devlet düzeni konusunda az çok sağlandığına inanmaya başladığımız devlet ciddiyeti de yıkılmak üzeredir. Öyle kritik bir kavramdır ki bu, yıkılışının ne demek olduğu ancak devletin yıkılışından sonra anlaşılır; çöküş, gerçek anarşi ve bütün kurumlarıyla “devletin yok olması”, sadece devlet bütünüyle birdenbire ortalıktan siliniverince fark edilen tuhaf bir gerçekliktir. Toplumumuz, başka bir kavram olan “devletin zayıflaması”nı ölçü bilmez iktidarlar ve beceriksiz darbelerle yaşayarak öğrendiyse de büsbütün yok edilmesini çok şükür hiç yaşamadı, yaşamamalıdır da…
Sonradan Danıştay ve Yargıtay adlarını alan Şûrayı Devlet ve temyiz mahkemesi ile hükümlerinin titizliğiyle ün kazanan Askeri Yargıtay Türk hukuk tarihinin yüz akı sayılan köklü kuruluşlardır. Sıradan kurumlarmış gibi apar topar bir yasa değişikliği konusu edilip varlıklarına son verilmesi ve kısaltılıp birbirine yapıştırılmış parçalardan oluşan bir temyiz sürecine geçilmesi, gelecek açısından endişe yaratacak bir adımdır. Yargı kuruluşlarına üye atamada Başbakan’la Cumhurbaşkanı’na tanınan yetkilerin nasıl eleştirildiği de göz önünde bulundurulunca, acaba yürütmenin etkisi altında bürokratik bir “temyiz daireleri genel müdürlüğü mü kuruluyor” kuşkusu düşmez mi içinize? Temyizlerin tek elde toplanması, yanlış başkanlık sisteminin peşrevi olmasın sakın. Ayrıca, özel hukuk ile kamu hukuku ayrımı sayesinde yargılama hukukuna kazandırılan işleklik ve içtihat zenginliği yabana atılacak yahut siyasal iktidar oyunlarına kurban edilecek basit bir adım mıdır?
Kısacası, öyle bir sürece giriliyor ki, nerede nasıl biteceği kolay kestirilemez. Sanki sinsi bir hastalık devletin kurumlarını kemirmekte, sanki hain bir el iktidarın aymazlığından yararlanarak bu mucize cumhuriyetin bağrına soktuğu dinamiti patlatmak için beklemektedir.
Böyle olduğu için, netameli girişimlerden vazgeçilmelidir.