Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
06 Ekim 2010
‘KUSURSUZ FIRTINA’NIN ÖNCÜ RÜZGARLARIMI ?

Mali krizle birlikte güçlenen kimi eğilimlerin toplumsal açıdan “kusursuz fırtına” kavramını düşündürecek biçimde su yüzüne çıkmaya başladıkları görülüyor. Örmeğin pazartesi yazımda değindiğim gibi emperyalist eğilimler ve hegemonya rekabeti sertleşiyor. Büyük işçi eylemleri tüm Avrupa’yı sarsıyor. Üçüncü olarak Avrupa siyasi coğrafyasında bir yabancı (özellikle Müslüman) düşmanlığı artık iyice belirginleşiyor.

‘KUSURSUZ FIRTINA’NIN ÖNCÜ RÜZGARLARIMI ?

Bu mali krizle birlikte güçlenen bu eğilimlerin arasında, henüz birbirini besleyen bir döngü oluşmadı, ama böyle bir döngünün oluşarak adeta bir kusursuz fırtınaya yol açma olasılığı artıyor.

Kapitalizmin üçlü süreci…

Gerçekten de çok sert ekonomik, kültürel ve siyasi çalkantılara gebe bir döneme giriyoruz. Kriz 1980lerden bu yana geçerli, bir ölçüde sorunları ötelemeyi başaran, kriz yönetim modeli, neo-liberal küreselleşmenin (finansallaşma) tüm enerjisinin tükendiğini gösteriyor. Artık sermayenin önünde, üçlü bir süreç var:

Birincisi, kârların restorasyonu açısından, üretkenliğin arttırılmasından, emek maliyetlerinin düşürülmesinden başka seçenek kalmadı. Emek disiplininin arttırılması, ücretlerin düşürülmesi gerekiyor.

İkincisi, ulus devletin, temsil ettiği sermaye gruplarının (ekonominin) hammadde ve enerji tedarikinin güven altına alması, talep yetersizliği, sermaye fazlası sorunlarını hafifletmek için yeni piyasaların bulunması (açılması) gerekiyor. Hammadde ve enerji kaynaklarının denetiminden elde edilen rantların, bu denetimin getireceği siyasi jeopolitik avantajların önemi adeta geometrik bir hızla artıyor. Kantçı küresel yönetişim fantezileri, yerini Hobbesçu itin iti yediği bir dünyaya bırakmaya başlıyor.

Üçüncüsü, hem emekçi sınıfların mücadele kapasitesini sabote edecek borç balonu sönerken krizin yükünün halkın sırtına yıkılmasına itiraz edebilecek sesleri, özellikle komünistleri susturacak, hem de enerji ve pazar rekabetinde, gündeme gelecek çatışmalarda kullanılacak bireyleri üretecek bir ideolojik-kültürel ortamın oluşması gerekiyor.

Ya da ‘geleceğe dönüş’

Avrupa Birliği ülkelerinde, hükümetlerin bitici süreç bağlamında gündeme getirdiği kemer sıkma önlemlerini protesto etmek için geçen hafta, tüm Avrupa çapında 13 başkentte gerçekleşen görkemli protesto eylemleri işçi sınıfının sessiz kalmayacağını gösteriyor. İspanyadaki genel greve 10 milyon işçi katıldı, Fransada yaklaşık 18 kentte toplam bir milyon kişinin katıldığı eylemler gerçekleşti. Almanyadan, Polonyadan gelen tersane işçilerin de katılımıyla Brükselde yaklaşık 100 bin kişilik bir eylem yapıldı. Yunanistanda doktorlar, Slovenyada kamu işçileri greve çıktı. Pazartesi günü de Londrada metro istasyonları görevlilerinin grevi vardı.

Ancak bu krizde de yoksulluk derinleşir, sınıf mücadelesi sertleşirken aşağı orta sınıfların (küçük burjuvazi) korkuları, kendilerine günah keçisi arama refleksleri güçleniyor. Irkçı, yabancı düşmanı sağ popülist partiler, gruplar, entelektüeller, sosyal demokratların kimi, işsizlikle, emeklilerle ilgili politikalarını da benimseyerek (Spiegel online, 28/09), Hollandada, Danimarkada, İsveçte, İtalyada, Fransada, Polonyada bu reflekslere cevap veriyor, hızla büyümeye, ülkelerin siyasi iklimini etkilemeye başlıyorlar. Bu süreçte merkez sağ partiler de konumlarını koruyabilmek için daha da sağa kaymaya başlıyorlar. Fransada Sarkozy göçmen işçi düşmanlığını, Romanların sınır dışı edilmesine kadar vardırıyor; İsviçrede minareler, Belçikada çarşaf yasaklanıyor. Almanya da saygın bir banka müdürü Thilo Sarrazin, Türklerin ekonomi üzerinde yük oluşturduğunu ileri sürüyor.

Bir önceki büyük kriz de Yahudiler üzerinde odaklanan günah keçisi arama çabaları, şimdi göçmen işçileri, özellikle Müslümanları hedef alıyor. Bu sırada, sosyal demokrat partilerin, herhangi bir reform önerisi üretemez hale geldiği, sağa giden trene atlayarak çöplükten enerji elde etmeye çalıştıkları görülüyor.

MALİ sermayenin sağda Wolf, solda Krugman gibi etkili entelektüellerinin, pazartesi yazımda aktardığım, emperyalist politikalara açılan önerileri, bu resmi tamamlıyor. Merkez ülkelerin basınının da uluslararası alanda kendine günah keçisi olarak Çini seçerek bu zeminde bir hegemonya söylemi oluşturmaya çabaladığı görülüyor.

Özetle, sınıf mücadeleleri keskinleşirken, çalışanları yerli ve göçmen olarak bölen, küçük burjuvazinin korkularından enerji alan faşist ideoloji, siyasi akımlar güçleniyor. Afganistan, Ortadoğu ve Afrikada yaşanan kaynak savaşlarının formatına kolaylıkla uyabilecek bir kültürel iklim ile emperyalist savaşlara yatkın, bireylerin üretimi, kültür endüstrisinin de yardımıyla hızlanıyor. Böylece geçmişteki bir karanlığı anımsatan bir geleceğe açılma potansiyelleri çok yüksek bir kusursuz fırtınaortamı oluşuyor.

CUMHURİYET – ERGİN YILDIZOĞLU

DİĞER HABERLER
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS

47 aydır artan gıda enflasyonu nedeniyle sağlıklı beslenmek lüks oldu.

PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ
PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ

1 Mayıs, 8 saatlik iş günü mücadelesinin bir sonucuydu. ABD’de daha kısa çalışma saatleri tekrar sendikaların gündeminde. Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) 32 saatlik iş haftasını grev ve örgütlenme talepleri arasına aldı.

HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7
HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7

Türkiye’de 47 aydır yükselen gıda fiyatları ile halkın enflasyonu nisanda yüzde 95.7’ye ulaştı.

RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI
RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI

Mehmet Şimşek’in “Rasyonel zemine dönmek zorundayız” anlayışı iyi niyetli ve gerekli bir yaklaşımdır. Ne var ki Türkiye’de bugünkü koşullarda slogan düzeyinde kalmak zorundadır.