Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
04 Mart 2013
KORKU PİYASALARA GERİ DÖNDÜ…

Ekonomik kriz içinde hükümetlerin mali sermayeyle yaptığı “anlaşma”, Dr. Faust’un Mefistofeles ile yaptığı anlaşmayı anımsatan sonuçlar üretmeye devam ediyor.

KORKU PİYASALARA GERİ DÖNDÜ…
Ekonomik kriz içinde hükümetlerin mali sermayeyle yaptığı “anlaşma”, Dr. Faust’un Mefistofeles ile yaptığı anlaşmayı anımsatan sonuçlar üretmeye devam ediyor. Bunların etkilerini piyasalarda yeniden oluşmaya başlayan kaygılardan, neo-liberalizmin kalelerinde artık açıkça dile getirilen eleştirilerden de izlemek olanaklı. İtalya seçimlerinin sonuçlarını da bu resme ekleyebiliriz. Ama önce biraz edebiyat…
 
Dr. Faust olarak hükümetler
 
Kapitalizmin II. Dünya Savaşı sonrasında yaşadığı ekonomik genişleme 1970’lerin başında yerini, 1968 sarsıntısıyla birlikte bir “yapısal krize” bıraktı. Kapitalizmin merkezlerinde kısa bir belirsizlik döneminin ardından hükümetler, “toplumsal olayların” getirdiği korkuyla, mali sermayenin programını uygulamaya koymayı kabul ettiler. MALİ sermayenin programı (kâr oranları düşme eğilimine karşı emek maliyetlerini, işçi haklarını hedef almak, devlet kaynaklarını sermayeye transfer etmek, sermayenin hareketini serbestleştirmek) hükümetlere ekonomik büyüme, toplumsal istikrar vaat ediyordu.
Hükümetler de bu vaatlere karşılık ruhlarını (devletin göreli bağımsızlığını- toplumsal sorumluluklarını) mali sermayeye teslim etmeyi kabul etmiş oluyorlardı. 
Gerçekten de mali sermaye, döviz piyasaları, tüketici ve ev kredileri, kredi, faiz türevleri, kaldıraçlı yatırım kontratları, menkulleştirme, yatırım sigortaları vb., gibi, “sihirli” araçlarla toplumsal talebi, yatırımları canlandırdı; yeni piyasaları açtı, ekonomik büyüme getirdi, kısacası sözünü tuttu.

Bunu yaparken gelecekteki gelirleri, yaratılacak getirileri bugüne tahvil ettiğini, sürdürülemez bir mali balonu şişirdiğini ise pek kimse fark etmedi. 

Bu süreçte mali sermaye, ekonomik, siyasi, en önemlisi kültürel olarak en etkin sermaye fraksiyonu haline geldi; artık, temsilcileri (CEO’ları) adeta yozlaşmış bir aristokrasiye benziyordu. Gelirleri ile performansları (toplumsal işlevleri) arasındaki bağlantı kopmuştu. Yönettikleri bankalar, şirketler zarar etse hatta batsa bile astronomik düzeylerdeki maaşları, ikramiyeleri adeta Tanrı vergisi haklar olarak talep ediyorlardı. Ama hükümetleri de 2007 mali krizine gelindiğinde Dr. Faust’unkini anımsatan bir kader bekliyordu. Ruhlarını mali piyasalara teslim etmişlerdi. Toplum krizin altında ezilirken devletin kaynakları yalnızca mali sermayeyi kurtarmaya yönlendirildi. Devlet bütçesinde açılan deliği kapatmak için de halkın refahı talan edilmeye başlandı. Sonuç ne olursa olsun kemerler sıkılarak önce borçlar ödenecek, piyasadaki sıkışıklık parasal genişlemeyle aşılmaya çalışılacaktı.
Altı yıl sonra karşımızda tam bir yıkım var. The Guardian’dan Seumus Milne’in işaret ettiği gibi, İngiltere hükümeti, mali sermaye ne diyorsa yaptı ama hâlâ ülkeyi depresyondan, sonunda kredi notunu düşürülmekten kurtaramadı.
Hadi Guardian azcık solcu diyelim ya Financial Times’a ne oluyor? Martin Wolf, “Kemer sıkma politikalarının üzücü bilançosu” başlıklı yorumunda, “On milyonlarca insan gereksizce sıkıntı çekiyor” diyordu (26/02). Wolf, Avrupa kemer sıkma politikalarının, “nispi maliyetleri yeniden düzenlemek, emek piyasalarındaki reformları gerçekleştirmek için, gaddarca da olsa tek yol olduğunu” (abç) kabul ediyor ama bunun borç krizini aşmaya yetmediğini vurguluyor, “Avro bölgesinin bu tedaviden canlı çıkamamasından” korkuyor.

Aynı gazetede Münchau, “kemer sıkmanın gerçek reformu engellediğini” savunuyordu. Müchau’ya göre “gerçek reform salt özelleştirme, serbestleştirme değildi”… “ekonomik büyüme ile bunun arasında doğrudan bağlantı yoktu”. Gerçek reform ekonominin uzun dönemli üretkenliğini, büyüme kapasitesini geliştirecek adımlardı. Münchau, “Avrupa seçmeni bu politikacıları boşuna mı reddediyor?” diyordu. Washington Post’dan Mayerson’a göre, “özel sektör ve tüketim harcamaları çökerken, hükümet harcamalarını da kısan kemer sıkma politikaları tam bir felaket” olmuştu.

Gerçekten de hafta içinde Avrupa bölgesi için açıklanan veriler ekonominin küçülmeye, işsizliğin artmaya devam ettiğini gösteriyor, İtalyan seçmenin kemer sıkma politikalarını açıkça reddetmesi, ABD’de siyasi tıkanıklık, devreye giren otomatik mali kesintiler, yeni bir sarsıntının gündemde olduğunu düşündürüyordu.
 
Dikkat ‘düzeltmeye’ giriyoruz
 
Hükümetler mali sermayeyi kurtarmaya çalışırken ülke ekonomilerini enkaza çevirdiler. Bunun siyasi faturasını ödüyorlar. Avrupa’da birçok ülke yönetilemez hale geldi ama bu arada, merkez bankalarının parasal genişleme politikaları, piyasaları ayakta tuttu. 
Dow Jones Sanayi İndeksi tekrar 14.000’e dokundu, FT, 6.500’le flört ediyor, Dax 8.000’e, Nikkei 12.000’e yaklaşıyor (Bloomberg). Avro bölgesine bankaların hisseleri geçen altı ayda yüzde 70 değer kazanmış. Küçük yatırımcı yeniden piyasalara geri dönüyormuş. Tam bu sırada, büyük yatırımcılar arasında ruh hali yeniden değişmeye, “bir düzeltme” beklentisi gelişmeye başlamış (Financial Times, 25/02)
Market Watch’dan Brett Arends’te, Jeff Seymour adlı bir yatırımcının, dalgalanma indeksi (VIX), Option piyasaları indeksi, “içerdeki oyuncuların, ellerindeki kâğıtları piyasalara boşaltma hızını” ölçen WLI indeksi gibi 9 temel göstergeden hareketle oluşturduğu “Hırs İndeksi”ne değinerek piyasaların aşırı değerlenmiş olduğunu savunuyor. Geçmişte, 1999-2000’de ve 2007 öncesinde alarm veren “Hırs İndeksi” bugün de alarm veriyormuş. “Hırs İndeksi” 1999’dan bu yana hiç yanılmamış. Geçen hafta yayımlanan FED tutanakları da parasal genişlemenin mali bir balon yaratmaya başladığına ilişkin kaygıları yansıtıyormuş (28/01).
 
Gerçekten de FED ve Avrupa Merkez Bankası altı yıldır piyasalara para basıyor, faizler yerlerde sürünüyor. Bu sırada sanayide kâr beklentisi yok, işsizlik de azalma yok, talep yetersizliği, kapasite fazlası etkisini sürdürüyor, bu koşullarda paranın meta fiyatlarında, ücretlerde enflasyon yaratma olasılığı yok, dolayısıyla basınç mali piyasalara spekülasyona, yeni bir balona gidiyor. 
 
Bir başka ilginç yorumcu, Market Oracle’dan Dr. Martenson da, “En son 2008 Mart ayında uyarmıştım yine uyarıyorum” diyor. Martenson’a göre piyasalar MB’lerinin parasıyla ayakta duruyor, tüketici eğilimleri zayıf, çok fazla hisse senedi 200 günlük ortalamanın üzerinde, fiyat getiri oranları iki haneli düzeyde. Bunlar olumsuz göstergeler ama karamsarlığa yol açan esas gösterge, S&P 500’ün 2000 ve 2008’den sonra 3. zirveye ulaşmış olması. Bu noktada indeks ya ileri doğru bir hamle yapar ya da bir önceki dip noktasına geri döner, “Bu durumda yüzde 40-50 gibi bir düzeltmeden” söz edebiliriz diyor. Önümüzdeki haftalarda gelecek verilere dikkat! Mayıs-ağustos dönemi özelikle kritik.
DİĞER HABERLER
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS

47 aydır artan gıda enflasyonu nedeniyle sağlıklı beslenmek lüks oldu.

PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ
PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ

1 Mayıs, 8 saatlik iş günü mücadelesinin bir sonucuydu. ABD’de daha kısa çalışma saatleri tekrar sendikaların gündeminde. Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) 32 saatlik iş haftasını grev ve örgütlenme talepleri arasına aldı.

HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7
HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7

Türkiye’de 47 aydır yükselen gıda fiyatları ile halkın enflasyonu nisanda yüzde 95.7’ye ulaştı.

RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI
RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI

Mehmet Şimşek’in “Rasyonel zemine dönmek zorundayız” anlayışı iyi niyetli ve gerekli bir yaklaşımdır. Ne var ki Türkiye’de bugünkü koşullarda slogan düzeyinde kalmak zorundadır.