Türkiye emek hareketi heyecanla 26 Mayıs’ı beklemektedir.
TEKEL eylemlerinin atmosferi içinde, emekçilerin ihlal edilen hak ve özgürlüklerini elde etmek için alınmış bu “ortak” eylem kararı, emek hareketinin geleceği açısından son derece önemli ve değerlidir.
Ortaya konan bu birlik korunmalıdır. Sürdürülmelidir ve hedefe yürünmelidir. Dört Konfederasyonun yöneticileri, 22 Şubat’ta ilan edilen mücadele takvimini uygulamak ve sahip çıkmak konusunda, işçi sınıfına borçludurlar.
Ancak kamuoyuna yapılan açıklamalardan, 26 Mayıs eyleminin hedef ve amacı dışına çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
Gerçek şu ki: 22 Şubat’tan bu güne “koşulların değiştiği” tezine sığınmak, sorumluluk ve görevden kaçmaktır.
22 Şubat’tan bu güne, eylem kararında mücadele konusu olarak belirtilen hususların bir tanesinde bile ilerleme sağlanmış değildir.
Hükümet, emekçilerin sorunlarının çözümü için parmağını bile kımıldatmamış, en küçük bir hamle bile yapmamıştır.
Bu durumda 22 Şubat’ta planlanan “genel eylem”den vazgeçmek, “saatlik bildiri okuma” eylemine dönüştürmek, umudunu bu mücadeleye bağlamış olan çalışanlar ve işsizlere yapılacak en büyük kötülük olacaktır.
Daha da vahimi artık 27 Mayıs sabahı iktidar partisi, emek hareketi, çalışanlar ve örgütlerine karşı çok daha pervasız, acımasız ve vurdumduymaz olacaktır.
Konfederasyonların emek hareketini böylesi bir acz içine düşürmeye hakları yoktur. Alınan kararın arkasında durmak ve eylemin hakkını vermek zorundadırlar.
O nedenle Konfederasyon yöneticilerini almış oldukları bu “hafifletilmiş” genel eylem kararını yeniden gözden geçirmeye davet ediyoruz. Emekçiler kendilerinden gerçek mücadele önderi olmalarını beklemektedir.
Aksi takdirde, en azından TÜRK-İŞ Başkanı Sn. KUMLU’nun, bu kararın bedelini ödemek zorunda kalacağı açıktır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.