KOBAY MI BU İNSANLAR?
Basit sorular soracağım. 1. Demokrat hükümet, polislerin cemaatte cemiyette değil, sendikal örgütlenme hakkını tanır mı? 2. Cumhuriyetçi Genelkurmay, askerler bir yana, ne sivil ne asker sivil memurların sendikal örgütlenme hakkını tanır mı?
Basit sorular soracağım. 1. Demokrat hükümet, polislerin cemaatte cemiyette değil, sendikal örgütlenme hakkını tanır mı? 2. Cumhuriyetçi Genelkurmay, askerler bir yana, "ne sivil ne asker" sivil memurların sendikal örgütlenme hakkını tanır mı?
Her iki kesimde de, cılız da olsa, "sendikal örgütlenme çabaları" var. Ama sendikal haklarını, temel haklarını arayan, polis, asker, sivil… canı yanıyor! Çünkü, demokratlarım da sendikadan hoşlanmıyor; cumhuriyetçilerim de! Anayasa filan palavra. Yığınla insan "Anayasa’yı ihlal"den hırpalanmışken; Yüksek Devlet, Yüksek Hükümet, Yüksek Komuta, Yüksek Yargı, Yüksek Medya, Yüksek İş Dünyası, "örgütlenme hakkı"nı çiğneyip ihlal ettiğinde bir şey olmuyor. Demokratım, liberalim, muhafazakârım "demokrasi" diye mangalda kül bırakmaz ama o mangalda örgütlenme hakkı çoktan kül olmuştur! Cumhuriyetçim de "hak, hukuk, laiklik der; altındakileri ezer geçer; yıldırır, sindirir; sendikal hak bir yana, insan haklarına zerre selam vermez! TÜSİAD, MÜSİAD; adı büyük yüreği küçük sermaye, burjuva demokratik devrimini üç, beş raporla dahi tamamlamaktan aciz allı, yeşilli burjuva sınıfı; her cins darbenin sabıkalı sadik yâri; "en ileri" demokrasi ve Anayasa raporları hazırlayıp işçi ve memur sınıfının köle olmama ve örgütlenme haklarını bir türlü sığdıramaz!
"Demokrat" hükümet, cemaat ve cemiyetlere duyuruyorum: Sivas’tan İstanbul’a, her yerde çok sayıda polisten mektup geliyor buraya. Polisleri de çok eleştiren bu kuyuya. Haftada en az 60 saat mesai dayatması; insan olanların yanında, kimi "amir kral"ın kötü muamele, aşağılama ve zulmü; 25 kilo yük sırtlatıp saatlerce boş yere bekletme; Afgan polisini eğitecek NATO projesinde bile canlı kalkan vazifesi, "ücretli köleleriz" feryadı. "Biliyorum, kafanıza silah dayasalar dahi adımızı açıklamazsınız. Bilgisayarınıza el koyarlarsa yandık demektir:)" diye yazmış birisi. AB ve ABD’de polis sendikalarını anlatıyor mektuplar. Burası da "ileri demokrasi" ya! 2008’de bağımsız olan Kosova’da dahi sendika kurulup "Eurocop"a tam üye olmuş! 26 ülkeden 34 polis sendikasının birliğine.
Bizdeki demokrasi şöyle: Rahatça coplayabilirsin, biraz işkence olabilir, gaz sıkabilirsin; cemaate veya Ergenekon’a girebilir, Susurlukçu olabilirsin; teşkilatta birbirine tuzak kurabilirsin, kanunsuz dinleme, izleme, fişleme yapabilirsin… Basılmış üniversite şıkları ışıklanırken, misal, Ahmet Şık’ın her köşesini basabilirsin… Öldürebilirsin… Öldürülebilirsin… Çok bunalırsan cinnet getirebilir, aileni atledebilirsin; kafana dayayıp sıkabilirsin!.. Lakin, itiraz edemezsin; hak arayamaz ve örgütlenemezsin!
Polis böyle, asker nasıl? Ordunun yüzde 90’a yakını, emeklisi ve sivil memurlarla birlikte; "en cumhuriyetçi" kurumda, özlük haklarıyla, insan haklarıyla, haysiyetleriyle neden her daim ve bu kadar kolay aşağılanır, aşağıda görülür, aşağıya çakılır? Çoluk çocuklarıyla; temel haklarını inkâr eden bir demokrasi ile eşitlik, özgürlük, kardeşlikten bihaber bir cumhuriyetin, hukuksuz bir hukuk devletinin, sosyalliği kendinden menkul sosyal devletin kobayı mı bu insanlar! Emredince kolayca şiddet uygulayabilsinler diye mi tüm hayatları şiddete maruz! Gazetesinin önünde greve çıkmış ya da kolayca kovulmuş genç meslektaşlarını görmezden gelip tek satır yazmayarak demokrat, liberal olabilenler ile… Ahmet Şık gibi, hakkını, fazla mesai ücretini, örgütlenmeyi talep etti diye, medya yönetiminin polise verdiği "sakıncalıdır" kaydıyla atılanları görmezden gelerek cumhuriyetçi, özgürlükçü olabilenlere de soruyorum. Ve tabii, sessizlik!